Ceyhun BOZKURT – 04 Aralık 2023

 

Mete Yarar ile birlikte “Mesih-Tanrı’yı Kıyamete Zorlamak” kitabını yazmaya karar vermemizin nedeni, ABD ve İsrail merkezli Evanjelist ve Siyonist köktendinci yapılanmanın başta bölgemiz olmak üzere dünyayı sürüklemeye çalıştığı büyük kaostu. Bu iki yapıyı tanımlarken “DEAŞ benzeri ama DEAŞ’tan kat be kat daha tehlikeli” ifadelerini kullanmıştık. Çünkü DEAŞ bir terör örgütüydü. Etkili bir müdahale ile etkisizleştirilmesi mümkündü. Türk Silahlı Kuvvetleri, Fırat Kalkanı Harekatı ile bunun nasıl olacağını göstermişti.

Oysa Evanjelist-Siyonist ittifakı devlet yönetimlerini ve çok ciddi ekonomik-siyasi-askeri gücü kontrol etmekteydi. İstedikleri yere saldırıyor, istediklerini işgal ediyor, terör örgütlerini destekliyor ve uluslararası anlaşmaları/hukuku hiçe sayıyorlardı. Hedefleri büyüktü. Bu hedeflerden bir tanesi Büyük İsrail’in oluşumuydu. Bildiğimiz adıyla Vadedilmiş Topraklar.

Tekrar hatırlatalım:

İşte bu konuda araştırmalarımızı sürdürürken, İsrail’in Türkiye’yi de kapsayan faaliyet alanlarının bazı bilgilerine ulaşmıştık. Sonuçta Fırat-Dicle havzası da Siyonistlerin hedefindeydi. Görüntü “su ve tarım alanında işbirliği”ydi. Ancak geçmişte Edmond Rothschild’in de aralarında bulunduğu Yahudi sermayedarlarının mali desteğiyle Filistin coğrafyasında oluşturulan kibbutzlar akıllara gelince doğal olarak şüphelendik.

Özellikle son 30 yılda İsrail’in yoğunlaştığı bölgemiz Fırat ve Dicle havzası ve Şanlıurfa ilimiz. Bunun nedenini teolojik amaçlarda bulabiliriz. Musevi inancına göre Rab, Hz. İbrahim’e Kenan eline hicret emrini Hz. İbrahim Harran’dayken vermişti: “Ve Rab Avram’a dedi: Memleketinden ve akrabanın yanından ve babanın evinden sana göstereceğim yere git; ve seni büyük millet edeceğim; ve bereket ol; ve seni mübarek kılanları mübarek kılacağım ve sana lanet edene lanet edeceğim; ve yeryüzünün bütün kabileleri sende mübarek olacaklardır.” (Tekvin/Bereşit: 12:1-3)

Kur’an’da Hz. İbrâhim’in ailesi bağlamında Urfa bölgesine dair açık bir isim geçmemektedir. Ancak İncil’de bazı ayrıntılar yer almaktadır. Bu bilgiler arkeolojik veriler, tarihî bilgiler ve ilmî disiplinler göz önüne alınarak yorumlandığında konu açığa kavuşmaktadır. Buna göre Hz. İbrâhim’in ve ailesinin Urfa, Harran, Suruç ve eskiden Harran’a bağlı olan ‘Aynu’l-‘Arûs arasında son derece yakın bir ilişkisi vardır. Babası, amcaları ve dayıları bu bölgede yaşamıştır. Hz. İbrâhim’in doğumu, ateşe atılması ve ilk evliliği buralarda olmuş, hicreti de bu bölgeden başlamıştır. Oğlu İshâk ve torunu Ya‘kûb’un bölge ile bağı sıhriyet yoluyla devam etmiştir.

Şanlıurfa, Siyonistler için özel bir öneme sahiptir. Hatta Şanlıurfa ve özellikle Harran, en az Kudüs kadar değerlidir. ( https://www.indyturk.com/node/675031/haber/arz-%C4%B1-mevuda-g%C3%B6re-kud%C3%BCsten-sonra-mutlaka-al%C4%B1nmas%C4%B1-gereken-%C5%9Fehir-%C5%9Fanl%C4%B1urfa )

Zaten Şanlıurfa, 1100’lü yıllardan 1947 yılına kadar sayıları 300 ile bin kişi arasında Yahudi vatandaşlarımızın da yaşadığı bir kentimiz. 1947 yılında Yahudi Şorkaya ailesinin 7 ferdi, Kendirci Mahallesi’nde kimliği belirsiz kişilerce öldürülünce kentteki son Yahudiler İstanbul, Mersin ve Suriye’ye kaçıyor. (Cumhuriyet gazetesi, 11 Temmuz 2006)

Özetleyecek olursak, Şanlıurfa İsrail, özellikle de Siyonistler tarafından son derece önemli görülen merkezlerden bir tanesi.

Bunu biz değil, bizzat Arz-ı Mevud hedefini benimseyen siyasetçilerin ve İsrail devletinin hareketliliğinden anlıyoruz. Hareketliliğin başlangıcını da, Soğuk Savaş’ın bitimiyle görüyoruz.

1994 yılının Ocak ayında dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Ezer Weizman, resmi bir ziyaret için Türkiye’ye gelmişti. Weizman’ın Türkiye ziyaretindeki durak yerlerinden biri Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) bölgesiydi. Atatürk Barajı’nda incelemeler yapan Weizman’ın ziyaretinde işbirliği alanları konuşuldu.

Daha sonra devreye TİKA’nın muadili olarak nitelendirilebilecek MASHAV devreye girdi.  İsrail Dışişleri Bakanlığı’na bağlı çalışan Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı’nın İbranice kısaltması olan MASHAV, gelişmekte olan veya işbirliği yapılan ülkelerde kalkınma ve işbirliği için çalışmalar yürütüyor. Gazeteci Yılmaz Dikbaş’ın aktarımına göre MASHAV’ın misyonu şu şekildeydi:

“MASHAV elemanları, GAP bölgesinde çiftçilerimizi kandırıp arazilerini ellerinden almak için türlü yöntemler uygulamışlardır. Bunlardan biri de, muhtarları, sulama birliklerinden ve ziraat odalarından insanları bedava tarafından İsrail’e götürüp gezdirmeleri, yedirip içirmeleridir. Tabii bu gezilerin amacını şöyle anlatmaktadırlar: Sizi İsrail’e götürelim, teknolojimizi görün, sonra biz de sizin topraklarınızda yatırım yapalım!

MASHAV’ı 1972 yılında, Efendi Terörist Moşe Dayan kurmuştur.

MASHAV’ın temel çalışma ilkesi şudur:

‘Siyonist İsrail yönetimi hissedilmeli, ama görülmemelidir.’

MASHAV’ın gerçek amacı, faaliyet gösterdiği ülkelerde güvenlik, doğal kaynaklar ve ekonominin adım adım Siyonist İsrail’in denetimine geçmesidir.MASHAV’ın faaliyetleri Rusya, Venezüella, Arjantin, Peru ve Malezya’da yasaklanmıştır. Bu ülkelerin ortak özelliği, hepsinin ulusal ekonomilerini koruma iradeleri ve IMF ile ilişkilerini kesmiş olmalarıdır.”

Bağlantılı bilgiler de çok gecikmedi. GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile MASHAV arasında ortak eğitim ve araştırma işbirliği kapsamında, bir bölümü GAP bölgesinde devam etmek üzere 25 Ağustos 1998 tarihinde İsrail’de bir eğitim programı başlatıldı. 22 ülkeden 35 uzman, iki ay süreyle GAP’ın daha verimli olabilmesi için Harran Ovası’nda projeler geliştirdiler.

İsrail, GAP’a ve proje bölgesine yoğunlaşmaya başlamıştı.