Ceyhun BOZKURT – 24 Nisan 2024
Türkiye çok zor badireler atlattı. Etkin mücadele sonrasında eylem yapma kabiliyetleri en aza indirilen CIA eğitimli FETÖ’nün casusları/militanları, Pentagon/CIA eğitimli KCK/PKK’lı, DEAŞ’lı, DHKP-C’li vb. terör örgütlerinin militanları özellikle 2015-2016 yıllarında Türkiye’yi adeta ateş çemberine çevirdi. Çok değil 8-9 yıl öncesinden bahsediyoruz. Hepimizin sokağa çıkmaya, toplu taşımaya binmeye bile endişe ettiği, tetikte olduğu yıllar. Canlı bombalar, silahlı saldırılar, katliamlar, çukur terörleri, işgal/darbe girişimleri vb. saldırılarla Türkiye’nin Batı başkentlerine karşı gardını düşürmek için ellerinden geleni yaptılar. Tabii ki bir görevlendirme vardı. 15 Temmuz darbe/işgal girişimi püskürtülüp, FETÖ militanları tutuklanmaya başlayınca ABD’li üst düzey komutanlar “Müttefiklerimiz tutuklanıyor” diye açıklama bile yapmışlardı. Bu işlerin arkasındaki siyasi, iradi, askeri gücün Washington olduğunu görmemek için zaten ya çok saf ya da (Washington’un rolünü gizlemek amaçlı hareket eden) aparat olmak lazım.
İşte Cumhur İttifakı bu zor, kavgalı süreçte kuruldu. Oysa AK Parti ve MHP arasında 2015-2016 öncesinde ciddi siyasi tartışmalar yaşanıyordu. Ama söz konusu vatan, millet olunca iki parti de siyasi tartışmaları bir kenara bıraktı. İki partiye içeriden de operasyon yapmaya çalıştılar. İki partinin de kontrolü ele geçirilmeye, liderleri tasfiye edilmeye, PKK/PYD terör örgütünü, FETÖ terör ve casusluk örgütünü kabul ettirmeye, Mavi Vatan’ımızı Yunan/Rum ikilisine teslim etmek ve daha birçok gayri milli politikayı hayata geçirmek için çeşitli kumpaslar denendi. Recep Tayyip Erdoğansız AK Parti, Devlet Bahçelisiz MHP onların çok işine gelecekti. Zaten CHP’de üst düzey bir istihbarat operasyonuyla gerekli tasfiyeleri, düzenlemeleri yapmışlardı. CHP, politik olarak Türk Milleti, Atatürk çizgisinden uzaklaştırılmıştı. Sırada AK Parti ve MHP vardı. İşte bu saldırıda iki lider ve kadroları direndi, Cumhur İttifakı’nın temelleri o kavgalı süreçlerde atıldı.
Sonrasında önemli bir rotaya sokuldu Türkiye. O rota sayesinde;
– Terör örgütleri yurt içinde artık hareket edemez hale getirildi. Sadece militan güçleri değil, siyasetçi görünümlü terörist aparatları da etkisizleştirildi.
– Yaklaşık 50 yıldır devletin her kademesine sızan FETÖ’ye ve Gladyo yapılanmalarına karşı büyük bir mücadele başlatıldı.
– Libya ile tarihi bir anlaşma yapılarak Doğu Akdeniz jeopolitiğinde çok büyük bir adım atıldı.
– Mavi Vatan artık hepimiz için vazgeçilmez oldu.
– Yaklaşık 30 yıldır işgal altında olan Karabağ azat edildi.
– Savunma sanayimiz, Türkiye’nin bağımsızlığına çok büyük katkılar yapacak bir şekilde gelişti. Tek tek saymaya kalksak sayfalar dolusu araç, gereç, mühimmat, silah vs. yerli ve milli olarak üretildi, üretilmeye devam ediyor.
– Kıbrıs’ta, iki toplumlu çözümden iki devletli çözüm politikasına geçiş yapıldı.
– Türk Devletleri Teşkilatı kurularak, Türk dünyasındaki kurumsal birliğin temeli atıldı. Teşkilat her geçen gün güçlenmeye devam ediyor. Böylece Asya-Avrasya jeopolitiğinde Türk dünyasının da güç birliği etkili bir hale gelmiş olacak.
– Daha yeni Irak’la yapılan tarihi anlaşma ile terör gündemimizden çıkarılmış olacak.
– Siyaseten de sürekli dış müdahaleye açık, krizli koalisyonlara gebe, 1-2 senede bir yapılan erken seçimlerle istikrarın olmadığı siyasi sistem değişti, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş yapıldı. Her sistem gibi bu yeni sistemin aksayan yönlerinin tamiratı için ciddi çalışmalar yapılmakta, böylece denge-denetleme mekanizmalarının da güçlendirilmesiyle siyasi istikrarın kalıcı hale gelmesi sağlanacak.
Bu maddeler ilk akla gelenler. Bu dönüşümü gerçekleştirmek kolay değildi. Geçmişte yukarıdaki maddelerden birini yapan hükümeti, çıkaracakları suni krizlerle devirirlerdi. Ama olmadı, yapamadılar. Bunlar Cumhur İttifakı’nın ortaya koyduğu irade ve perspektifle mümkün oldu.
Bunlardan rahatsız olan emperyalist merkezler ve onların ülkemiz içindeki irili ufaklı aparatları şimdi önlerine stratejik hedef olarak Cumhur İttifakı’nı yıkmayı koymuşlar. Bazı taktik adımları da şu şekilde belirlemişler:
– MHP’yi ve lideri Devlet Bahçeli’yi yıpratmak.
– AK Parti ile MHP arasında nifak tohumları ekmek, böylece iki partiyi taban ve tavan olarak birbirinden uzaklaştırmak.
– Hükümette emperyalistlerin ve terör örgütlerinin rahatsız olduğu isimleri tasfiye etmek.
– Recep Tayyip Erdoğan’ı yalnızlaştırıp, tasfiyesini kolaylaştırmak.
Özetle anlattığımız sürecin neticesinde günümüzde bazılarının kafa kaldırdığını görüyoruz. Bu bazılarının, geçmişte teröristlere son derece sempatiyle baktığını, Fetullahçı teröristlerle Milli(!) Eğitimi dizayn ettikleri, kumpaslara destek verdiklerini hatırladığımızda, ilk paragraftaki ‘pusuda bekleyenler’ meselesi daha bir anlam kazanıyor.