istihbarat ceyhun bozkurt

Ceyhun BOZKURT – 17 Nisan 2024

 

Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan gece İran’ın İsrail’e yönelik hava saldırısının etkisi çok zayıf oldu. Hatta zayıf demek bile tam tanımlamayabilir. ABD savunma kaynaklarına göre İran, 13 Nisan saldırısında 170 adet Şahid-136 kamikaze dronu, 45 güdümlü füze ve 110 balistik füze kullandı. Tüm bu silahların yüzde 99’u hedeflerine ulaşamadan imha edildi. İsrail’in Gazze’deki soykırımda bebeklerin katledilmesini karartmak için ısrarla öne çıkardığı küçük bir kız çocuğunun yaralanması haricinde yüzde 1’lik oranda da ciddi bir zarar görülmüyor.

Bu gerilimin sürüp sürmeyeceği bilinmiyor. Amerikan kaynaklarına göre, İsrail İran’a yanıt vermeye hazırlanıyor. Yanıtın niteliği ise henüz bilinmiyor. Türkiye dahil bölge ülkelerinin endişeyle izlediği gerilimi nedenlerini, sonuçlarını ve gelecek öngörülerini madde madde analiz edelim:

TERÖRİST DEVLET İSRAİL

– İsrail, artık bir terörist devlet olduğunu açıkça ilan etmiş durumda. Gazze’deki soykırımın yanı sıra, başka bir ülkenin toprağı sayılan diplomatik temsilcilikleri bombalayan bir devlet için hukuk devleti demek mümkün değil. Ancak bir terör örgütünün yapabileceği işleri yaparak terörist devlet sıfatını hak etmeye devam ediyor. Gerekçeleri ise İran’ın kontrol ettiği grupların İsrail’i hedef alan eylemleri. Böyle bir durumda konsolosluk, büyükelçilik bombalanmış olsaydı, (örnek vermek gerekirse) Türkiye’nin bazı ülkelerin büyükelçiliklerini, konsolosluklarını deyim yerindeyse atom bombası ile külünü bırakmayacak şekilde imha etmesi gerekirdi. Oysa Türkiye devlet olmanın gereğini yaparak sahada teröristlere ve destekçilere gereken yanıtı veriyor, onları imha ediyor, diplomasiyi de sürdürüyor. Ancak terörist devlet İsrail sadece işgal altında tuttuğu Filistin’i değil, bölgeyi kan gölüne çevirmek istiyor. Aynen DEAŞ gibi…

ÖNCEDEN TATBİKATINI YAPMIŞTI

– İsrail, 2017 ve 2021 yıllarında Mavi Bayrak hava savunma tatbikatlarını gerçekleştirmişti. 17-28 Ekim 2021 tarihleri arasında yapılan ikinci tatbikatın amacı, katılımcı kuvvetlerin operasyonel yeteneklerinin genişletilmesi ve geliştirilmesine odaklanarak, dördüncü ve beşinci nesil uçakların karmaşık operasyonel senaryolara entegrasyonu hakkında ortak öğrenme yoluyla stratejik uluslararası işbirliğini güçlendirmekti. Tatbikat, ileri teknoloji kullanılarak çeşitli tehditlere karşı ortak taktik uçuşların gerçekleştirilmesine olanak sağlamıştı. Tatbikat boyunca katılımcı kuvvetler, havadan havaya ve havadan yere muharebe, gelişmiş karadan havaya füze (SAM) tehditleri ve düşman topraklarında çeşitli operasyonel senaryolar üzerinde tatbikat gerçekleştirdi. Tatbikata ABD, İngiltere, Fransa, Yunanistan gibi ülkeler de katılmıştı. Özetle İsrail, 13 Nisan 2024 günü uğradığı saldırıya nasıl mukavemet edeceğinin senaryosunu 2017 ve 2021 yıllarında çalışmıştı.

İRAN’IN GÜCÜ BU KADAR MI?

– İran, Irak’ın işgalinin getirdiği boşluktan da yararlanarak Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden Akdeniz’e uzanan hatta ağırlığını artırmıştı. Bunu da özellikle vekil unsurlar üzerinden yapmıştı. Irak’ın işgalinden ABD-İsrail-İngiltere üçlüsü kadar kâr elde etmesi, İran’la ilgili bölgedeki şüpheleri hep sıcak tuttu. Türkiye’nin terörle mücadelesinde dönem dönem işbirliği yapması dönem dönem ise terör örgütüyle iletişimini güçlendirmesi ülkemizde de Tahran yönetimine mesafeli yaklaşılmasına neden oldu. İran bu süreçte askeri kapasitesini artırdığı görüntüsü de verdi. Ancak 13 Nisan’daki saldırının İsrail’e kayda değer bir zarar vermemesi bu ülkenin askeri gücünün abartıldığı kadar olmadığı yönünde yorumlara neden oldu. Aktardığımız gibi, ABD savunma kaynaklarına göre İran, 13 Nisan saldırısında 170 adet Şahid-136 kamikaze dronu, 45 güdümlü füze ve 110 balistik füze kullandı. Tüm bu silahların yüzde 99’u hedeflerine ulaşamadan imha edildi. Burada iki seçenek öne çıkıyor:

İlginizi çekebilir!  Yaşasın 1 Mayıs! Kahrolsun Anarşizm!

Birincisi İran’ın askeri kapasitesi kağıttan kaplanmış. Ancak bu kadarını gerçekleştirebildi.

İkinci seçenek ise İran, İsrail hava savunma sistemini test etti.

İRAN SALDIRIYI ABD’YE BİLDİRDİ

– İran, İsrail’e yapacağı bu saldırıyı ABD’ye bildirmekle hem ABD ile diyaloğunu devam ettirmiş oldu hem de İsrail’in karşı saldırısını ABD vasıtasıyla önlemiş  veya daha düşük bir seviyeye çekmiş oldu. Ayrıca bir yandan kendi iç kamuoyunun gazını giderirken diğer taraftan İran dışındaki Şiileri tatmin etmiş oldu.

İSRAİL’E SALDIRILAMAZ TABUSU YIKILDI

– Bu noktada saldırının etkisi yok denecek kadar az olmasına rağmen önemli bir tespiti yapmak da gerekiyor. O da İsrail’e hiç bir ülke saldıramaz” tabusu yıkılmış oldu. Yani İran bu saldırıyı önceden ABD’ye haber vermiş olsa da İsrail’e kayda değer bir hasar verememiş olsa da artık İsrail’e dokunuldu. Bu suretle İsrail’in dokunulmazlık zırhı ortadan kalktı.

SÜRECE NASIL GELİNDİ?

Bu tespitlerden ve bilgilerden sonra gelelim 13 Nisan’a nasıl gelindiğine…

– İsrail, başta Lübnan ve Suriye’dekiler olmak üzere İran’ın bölgedeki vekil unsurlarını tehdit olarak görüyor. Hatta bu durum “iki devlet de saldırgan politikalarına birbirlerini gerekçe göstererek aslında dolaylı yoldan birbirlerini besliyor” yorumlarına neden olmakta. Bu çerçevede İsrail’in İran’ın vekil unsurlarına yaptığı çok sayıda saldırı mevcut. Ancak bölgeyi 13 Nisan’a getiren eylem/saldırı İsrail’in Suriye’de bulunan İran Büyükelçiliğini vurması oldu.

İSRAİL BÜYÜKELÇİLİĞE NEDEN SALDIRDI?

– İsrail tarihinde ilk kez, ABD ve Batı kamuoylarında desteğini kaybetmeye başlamıştı. Bunun nedenleri sıralamasını yapacak olursak, İsrail’in öncelikle Gazze ve Hamas konusundan kalıcı olarak kurtulmak amacıyla soykırım suçlaması dahil her riski göze alarak aşırı güç kullanması, hiçbir uluslararası hukuk ve savaş hukukunu tanımadan insan haklarını defalarca çiğneyerek savaşı devam ettirip sonuç alamaması, sonrasında uluslararası kamuoyunda son derece zor bir duruma düşmesi ve her şeyi kaybetme tehlikesi ile yüz yüze gelmiş oldu. Bu süreçten çıkmak için Batı’da terör destekçisi olarak bilinen İran’ı bu sürece çekerek kendini, düştüğü bataklıktan kurtarma yolunu seçti. Yani İsrail bu açmazdan çıkmak için eski düşmanından kendine yeni bir düşman yaratmış oldu.

Özellikle Batı’daki hükümetler düzeyinde aldığı destek mesajları ile bunda başarılı olduğunu söyleyebiliriz.

NETAHYANU KAZANDI, GAZZE KAYBETTİ

– Bu gerilimin kaybedeni ise Gazze’de yaşayan insanlar oldu. Yaşanan onca insanlık dramı ve soykırımı aşan görüntüler nedeniyle dünya kamuoyunda İsrail aleyhinde oluşan gündem maalesef değişti ve Gazze’deki dramın gündemdeki yeri üçüncü sırada bile değil artık. Yani uzun vadede olmasa bile kısa ve orta vadede İsrail’deki soykırımcı Netanyahu yönetimi bu süreçten kazanan olarak çıktı diyebiliriz.

İlginizi çekebilir!  Türkiye’de Refah Azalıyor mu? - Prof. Dr. Faruk Taşçı

RUSYA RAHATLADI

– Gündemin değişmesinden bir başka kazanan ise Rusya oldu. Batı’nın projektörlerini Ukrayna’dan İsrail-İran gerilimine çevirmesi Rusya’ya zaman kazandırmış ve Ukrayna cephesinde hem saldırılarını hem tahkimat güçlendirme fırsatını yaratmıştır.

İSRAİL İRAN’A SALDIRIRSA NE OLUR?

– Şayet İsrail İran’a tekrar saldırırsa ve ölçüyü kaçırırsa olay hiç düşünemeyeceğimiz bir sürece evrilir ve çatışmanın yogunluğu giderek artabilir. Bu durumda şayet ABD ve Batı, İsrail’in arkasında daha fazla görünür olurlarsa Rusya ve Çin’de İran’ın arkasında görünür duruma geleceklerdir. Hatta nükleer şemsiyelerini açarak İran’ın yanında duracaklardır. Çünkü İran’ın yanında durmaları ABD’nin ve Batı’nın başta Çin’e yönelmesini yakın zamanda engelleyerek geciktirecek, en azından daha uzun bir zamana öteleyecek bu da Çin’e gereken hazırlığı tamamlamasına fırsat verecektir. Rusya bakımından da, Batı ve ABD’nin Ukrayna’ya desteğini zayıflatıp Rusya’ya daha fazla toparlanma fırsatı verecek, Batı’nın bölgede daha fazla güç kaybetmesine neden olacaktır.

ÇATIŞMA DERİNLEŞİRSE İSRAİL HALKI NE YAPAR?

– Bir başka önemli husus da İsrail’in yıkıcı bir savaşta halkının tutumunun ne olacağıdır. İran, halkı yokluğa, yoksulluğa alışmış, geniş ve derinliği olan bir ülkedir. İran halkı her hal ve şartta hayatını idame ettirebilecek kapasiteye sahip. Ancak İsrail küçük ve küresel kapitalizmdeki etkileri nedeniyle zengin bir ülke. Ülkeye iki tane taktik nükleer füze isabet etse İsrail bir daha deyim yerindeyse sittin sene iflah olmaz. Ya da İran nükleer silah yerine güçlü konvansiyonel balistik füzelerinden aynı anda 100 adet gönderip 30, 40 adedini isabet ettirirse bunlar da çok yıkıcı olur ve İsrail’in şehirleri yaşanmaz duruma gelir. Böyle bir durumda İsrail halkının büyük bir kısmı Israil’den göç eder.

İSRAİL BÜYÜK BİR ÇATIŞMAYI GÖZE ALABİLİR Mİ?

Gerilim bölgesel bir çatışmaya, savaşa evrilirse ve çevre ülkeler bundan zarar görürse bu savaşın en büyük sebeplerinden biri, hatta en başta gelen İsrail’i artık rahat bırakırlar mı? Bırakmazlar. Devletler bıraksa halkları bırakmaz.

Bu nedenle İsrail, aklını başına almalı bölgede yürüttüğü akla zarar politikayı terkedip BM kararına uygun iki devletli bir barış sürecini kabul ettiğini ilan ederek bölge ülkeleri ile barış içinde birlikte yaşama yolunu seçmelidir. Bu süreçte kendisine en iyi çıkış yolunu gösterecek ülke de Türkiye’dir.

Türkiye’nin adaletli güvenilir ve sözünün eri bir ülke olduğunu düşmanları dahi bilir.

İsrail, Türkiye’nin arabuluculuğunu kabul ederse barışa ve çözüme giden yolda çok büyük bir adım atılmış olur. Bir yandan yaşanan dram son bulur bir yandan bölgeye kalıcı bir barış ve huzurun gelmesine zemin hazırlanmış olur.

Türklerin adalete dayanan yönetiminde ve  gölgesinde bin yıldan fazla huzur ve güven  içinde yaşayan Ortadoğu halkları bunu bilmekte ve özlemekteler..

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.