Sosyolog Büşra AS – 24 Mayıs 2024
Genel tanımlara ve literatüre göre dijital ortam ‘’Yeni Medya’’ başlığı altında tanımlanıyor. Yeni medya dijital teknoloji kullanılarak tasarlanan bir medya türü olmakla birlikte çağımızın en popüler alanı olarak karşımıza çıkıyor.
Sosyal medya uygulamaları olan Twitter, Facebook, Instagram, WhatsApp gibi platformlar yeni medyanın en popüler alanları haline gelmiş durumda. Hemen her işimizi bu uygulamalar aracılığıyla sağlayabiliyoruz.
Bunun yanında bu uygulamalarda paylaşım sınırınızda yok. Makyaj bloglarından, siyasete, sağlıktan pazarlamaya kadar her türlü alan için paylaşım yapmak mümkün. Paylaşım haricinde yalnızca kullanıcı olarak paylaşım yapmadan gündemi takip etmekte mümkün.
Bazılarımız yeni medyanın bu alanlarını bir amaca hizmet etmek amaçlı kullanıyoruz. Örneğin bu alanda insanlara kendi uzmanlık alanımızda bilgiler sunabiliyor, kendi kurduğunuz markanın ürünlerini pazarlayabiliyor, eğitici birçok içerik üretebiliyoruz. Bazılarımız ise bir amaca hizmet etmek yerine sadece eğlence amaçlı da bu alanlarda bulunabiliyoruz.
Mesela mizah içerikli sayfaları takip ediyor, sevdiğimiz sanatçıların kısa parçalarını dinliyor veya gündemi takip edebiliyor ve kendimiz hakkında paylaşımlarda bulunabiliyoruz. Yeni medyanın hayatımıza kattığı bir takım pratik özellikler elbette ki var. Peki sizce kendimiz hakkında yaptığımız paylaşımların hayatımıza etkileri neler olabilir?
Geçmişten günümüze dek neredeyse her toplumda gerek hukuksal yasalarla gerekse de örf ve adetlere göre özel hayatın gizliliği ve mahremiyet kavramına hep önem verilmiştir. Normal şartlar altında uzun zamandır görüşmediğimiz birine veya hiç tanımadığımız kişilere ne yediğimizi, nerelerde gezdiğimizi, ne giydiğimizi, aile hayatımızı ve çalıştığımız kurumu anlatma ihtiyacı duymayız.
Genellikle bu sohbetlerimizi yüzeysel tutmayı isteriz. Herkesin hakkımızda çok şey bilmesi bizi rahatsız eder. Fakat sosyal medyada tek bir fotoğraf ve video ile özel hayatımıza dair çok şeyi açığa vuruyoruz. Ne var bunda diye düşünebilirsiniz. Aslında haklısınız. Çünkü teknoloji son otuz senede o kadar hızlı ilerledi ve bizler toplum olarak o kadar iyi adaptasyon süreci yaşadık ki mahremiyet sorunsalını da zaman içerisinde içselleştirmeyi başardık.
Yeni medya bizlere yeni alanlar açarken, mahremiyet algımızı da oldukça değiştirdi. Geçmişte kimseye göstermek istemediğimiz utandığımız belki de ayıp olmasın diye telaşlandığımız şeyleri artık kendi rızamızla sosyal çevremize sunuyoruz. ‘’Yediğin içtiğin sana kalsın, gördüklerini anlat’’ sözü tarihte kaldı. Yediklerimizi sunumlarıyla birlikte doğru açıyı yakalayarak büyük bir gururla sergiliyoruz.
Yeni çağda mahremiyeti yalnızca beden ile alakalı konulara indirgiyoruz. Eskiden ailemiz ile ettiğimiz kavgalar, pahalıya aldığımız elbiseler, eşimizin bize ilk aldığı hediye gizli ve özelken; günümüzde ‘’durum’’ ve ‘’hikaye’’ paylaşımları haline geldi.
Belki de mahremiyet kavramının bu değişimi yeni medyanın bizler üzerinde yaptığı bir yan etkidir. Toplumsal olarak bu yan etkiyi çabuk atlatmak dileğiyle…