Bursa'nın Fethi: Harabe Çiçeği - Mehmet Hakan Kekeç

Mehmet Hakan KEKEÇ – 6 Nisan 2025

Osmanlıların Bursa Fethi (6 Nisan 1326/22?), 13.yy’da Haçlı ve Moğollar arasında sıkışmış Batı Türklerinin, geri çekilme ve saklanma üzerine kurdukları stratejiyi kırdıkları ilk büyük fetihtir. Bursa bu andan sonra Osman’ın Türklerine merkez olacak ve oğlu Orhan döneminde Batı Türkleri -evvel Süleyman Paşa önderliğinde- Avrupa’da ilerleyecektir.

Batılı Tarihçilerin Göz Ardı Ettiği Gerçek

Batılı müsteşrik tarihçiler, Bursa Fethi üzerinde durmaya pek taraftar değildirler. “Barbar, pagan ve çoban. Zaten okuma yazma da bilmez. Derdi tasası aslında hep yağma olan” gibi ifadelerle tahkir ve en önemlisi yok etmeye çalıştıkları Osman Gazi’nin, tarihsel süreçte böylesine mühim bir kırılma gerçekleştiremeyeceğini iddia ederler. Bu fetih olsa olsa Bitinya yağmalarının sonunda tesadüf eseri elde edilmiş bir başarıdır! Ya da Bizans’tan intikam almak isteyen mühtedi Rumların bir planı…

Osman Gazi: Tekkelerin Yetiştirdiği Bir Lider

Saha üzerinde çalışmalar yapan tarihçiler bize rahatlıkla şu bilgileri veriyor (En başta Halil İnalcık): Osman Gazi, daha ilk gençliğinden itibaren Bursa ve İznik fetihlerini planlamıştı. Tekfurlarla mücadelesi iptida Bursa ve İznik yollarını ve bağlantılarını kesmek içindi. Bu iki kentin çevresine hisarlar diktirdi, serdarlar atadı. Bizans merkezi İstanbul pek tabii bunu anladı ve 1301/1302’de Yalakova’ya büyük bir çıkarma yaptı. Osman Gazi bu savaşta Bizans tekfurlarından sonra merkez tarafından kontrol edilen bir orduyu da mahvetti.

Bir Fetih Vasiyeti: “Beni Gümüşlü Kümbete Defnedin”

İşin esası Osman Gazi, Anadolu’da Moğol istilası sonrası tekkelerin çevresinde bazen Rıfaîyye bazen Vefaîyye bazen Bektaşîlik (Abadalan-ı Rûm) adıyla organize olan Müslüman-Türk aklının en müşahhas projesidir. Büyük bir komutan olarak yetiştirilmiş, abileri ve amcası dururken bütün çevre beylerden Kaan olarak beyat almış, dönemin Dede’si Edebali’den (Ede zaten dede demektir) gaza kılıcı kuşanmıştır. At üzerinde heba ettiği ömrü baştan sona büyük bir stratejik hamledir. Bunu bir “mit üretimi” olarak yok etmeye çalışanlar ellerinde kaynaklarla sahaya çıkıp kendi gözlemlerini yapabilirler.

İlginizi çekebilir!  Faruk Çelik: Bozbey İle Bir İttifakım Yok, Birliktelik Bursaspor İçin - Mehmet Hakan Kekeç

Bursa'nın Fethi: Harabe Çiçeği - Mehmet Hakan Kekeç
Osman Gazi oğlu Orhan’a Balabancık Kalesi’nden Bursa fethini ve nereye defnedilmek istediğini vasiyet ediyor.

Bursa Panorama Müzesi’nde yer alan meşhur bir resim vardır. Bu resimde görünen iki alp; biri Osman diğeri solda yer alan oğlu Orhan Gazi’dir. Bugün hâlâ kısmen ayakta olan Balabancık Kalesi’nden “Şol gümüşlü kümbete”, yani St. Elias Manastırı’na bakarlar. Osman Gazi burada oğlu Orhan’a bir ödev bırakır. Öldüğümde, der, beni Şol gümüşlü kümbete defnedin. Yani bu bir fetih vasiyetidir. Şehr-i Brussa’yı al…

Bursa fethedildikten sonra, St. Elias, fethin nişanesi olarak camiye dönüştürülür. Osman Gazi de vasiyeti gereği buraya defnedilir. Ardından oğlu Orhan da yanına gelecek… (Orhan Gazi Türbesi’nde yerde bulunan dairesel omphalion kalıntılarından St. Elias hatıralarını görebilirsiniz.)

Âşıkpaşazâde’den sonra Osmanlı’nın mitolojik evrelerine dair en mühim bilgileri veren tarihçi Neşrî, Osman’ın vasiyeti ile birlikte verdiği bir nasihatten de bahsediyor. Buna göre Osman Gazi oğlu Orhan Gazi’ye şöyle demiştir: “Dostlarına ihsanı eksik etme. Çünkü insan, (kendisine yapılan) iyiliğin kölesidir.”

Orhan Gazi’nin İhsanları: “Zekât Verecek Kimse Kalmadı”

Sahiden de Orhan Gazi tarihe ‘ihsanları’ ile de geçmiştir. Neşrî, Orhan Gazi hakkında şu notu düşer: “(Orhan Gazi zamanı) zekât verecek kimse bulunmaz oldu…” Ahmet Hamdi Tanpınar da Orhan Gazi hakkında şöyle bir tespitte bulunur: “Yarı evliya çehresiyle destanın asıl merkezi Orhan, başlangıca ‘rahm’ ve ‘şefkat’ derinliği de katar.” Hatta Tanpınar, Orhan Gazi fetihlerinde Yûnus Emre kasırgasından akisler görür.

Osmanlı, neredeyse çoğunu gördüğüm dağ köylerine koca hanlar, geçitlerine köprüler, yoksullar ve dervişler için imaretler ve en ücra yerdeki efendibabalar adına vakıflar bağışladığında; sadece 30 yıl önce Selçuklu yıkıntısının ıssızlığı ve sefaleti hüküm sürüyordu. Fakat bir mucizeyi başardılar. Bir harabe üzerine İmparatorluk inşa ettiler. İşte bu destan, Bursa Hisarı’ndan adımlarını atar atmaz başladı.

İlginizi çekebilir!  Bursa İçin Seferberlik Çağrısı - Mehmet Hakan Kekeç

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.