Uzman Klinik Psikolog Rabia YAVUZ – 22 Haziran 2024
Beslenme ile ilişkimiz sadece yemek yemekten ibaret değil. Dikkatle baktığımızda en temel ihtiyacımız olan besinlere ulaşmak için birçok eylem gerçekleştiriyoruz. Yemeğin yolculuğu tabağımıza gelmeden önce mutfaktan bize ulaşıyor gibi olsa da besinlerin mutfağa girene kadar uzun bir yolculuğu var.
Hayatımızın büyük bir bölümünü çalışarak geçiriyoruz. Üstelik birçoğumuz sevdiğimiz işlerde de çalışıyor değiliz. Çalışma hayatında kalışımızın temel sebebi ise eve ekmek getirmek.
Besinlerin alıcıya ulaşmasını sağlayan yetiştiriciler için ise temel geçim kaynağı bu. Onlar da evlerine ekmek götürmek için ekmek üretip satıyorlar. Devasa bir üretim zinciri karınlarımızı doyurmak için işliyor. Evlerimizde ise bu üretim zinciri besinlerin seçilip alındıktan sonra sofralarımıza taşınmasıyla daha yakından ilişkili. Hepimiz besinlerin üretim sürecinde yer almıyor olsak da birçoğumuz besin maddelerinin yemeğe dönüştürülmesini sağlıyoruz. Hayatında hiç yemek yapmayan ya da yapmayacak olan var mı bilmiyorum ama yemek yapmanın önemini hiçbirimiz inkâr edemeyiz.
Bugün ne yemek pişirsem sorunsalı neredeyse hepimizin gündemine bir şekilde girmiştir. Bazılarımızın ise gündeminden hiç çıkmaz. Özellikle de kadınların. En çok da annelerimizin. Her gün yenilenen bir sorudur bu. Dün yemek yedik diye bugün yemek pişirmekten vazgeçmiyoruz. Bedenlerimiz canlılığını korusun diye hep canlı bir mesele yemek pişirmek. Böylesine vazgeçilmez bir eylemin duygu dünyamıza etkileri ise vazgeçilmez bir konu kanaatimce.
Yaptığımız her eylem duygularımız ve düşüncelerimizi etkiler, aynı duygu ve düşüncelerimizin eylemlerimizi etkilediği gibi. Bu nedenle yemek pişirmeyle ilgili her deneyim bir yanımızı bize gösterebilir ya da bazı yanlarımızı yeniden biçimlendirmemize yardımcı olabilir.
Mutfakta kendimizi daha iyi anlama fırsatları bulabilir ve bu fırsatları kendimizi geliştirmek içim değerli bir kaynak haline dönüştürebiliriz. Kendimizin ve sevdiklerimizin karnını doyurmak için saatler geçirdiğimiz bu mekân; zamanı unuttuğumuz, kendimizi yenilediğimiz bir mekâna dönüşür seçimlerimizle. Bu sayede belki sadece karınlarımız doymaz, ruhlarımıza da doyar.
Yemek pişirmeye bir angarya olarak bakmak da mümkün elbette. Ya da becerikli olmadığımız bir alan olabilir bazılarımız için. Belki de kendimizi en iyi hissettiğimiz eylemlerden biridir yemek pişirmek. Mutfak iyileştirici bir yer de olabilir, tüketici ya da boğucu bir alan da…
Hangi şekilde olursa olsun iç dünyamız mutfaktan etkilenir. Evlerimiz birçok birbirinden ayrılmış alandan oluşuyor. Birbirinden ayrılmış odalarımız var. Kimimiz salonda kimimiz mutfaktayız.
Peki siz en çok hangi alanda vakit geçiriyorsunuz? Diyelim ki, daha çok mutfakta zamanınız geçiyor ise gerçekten mutfakta olduğunuz anlamına geliyor mu bu durum? Olmak istediğiniz yer orası mı? Yoksa mutfaktayken zihniniz başka zaman ve yerlerde mi dolaşıyor?