Günü kurtarmaya veya gelecek seçimleri kazanmaya değil gelecek kuşakları kurtarmaya ve kazanmaya çalışmalıyız…
Ukrayna ve Gazze’de bataklığa saplanan Amerika ve müttefiklerinin yaşadığı hezimet artık kamuoyu tarafından da kabul ediliyor. ABD’de son zamanlarda yapılan birçok ankette çıkan genel sonuç şu… “ABD artık kötü insanlar ve yetersiz siyasi sınıflar tarafından yönetilen, halkın taleplerinden çok lobilerin ve uluslararası şirketlerin çıkarlarına göre strateji geliştiren bir ülke. Askeri, siyasi ve ekonomik olarak ölmekte olan bir imparatorluk…”
Anketlerde en çok da genç seçmenlerin ABD siyaseti konusundaki umutsuzluğu dikkat çekiyor. Daha önce ‘Genç Batılılar rahatsız’ adlı yazımızda da bahsettiğimiz üzere özellikle Z kuşağı ile Y kuşağının gençleri ABD’nin geleceğinden tamamen umudu kesmiş durumda.
Demokrat firma Blueprint’in Semafor tarafından özel olarak elde ettiği son ankete göre, genç seçmenlerin büyük çoğunluğu neredeyse tüm politikacıların yolsuzluğa bulaştığına ve ülkenin sonunun doğduklarından daha kötü bir duruma geleceğine inanıyor.
Bu olumsuz ruh hali, 2020’ye kıyasla anketlerde Z Kuşağı ve daha genç Y kuşağıyla mücadele eden ve onları hayatlarını iyileştirmek için kendisine güvenilebileceğine ikna etmesi gereken Beyaz Saray elitleri için potansiyel ve kalıcı sorunlara işaret ediyor.
18-30 yaş aralığındaki seçmenlerin katılımıyla yapılan ankette Amerikan siyasi sistemi hakkında bir dizi soruyu verilen yanıtlardan çıkan tablo ülkenin geleceği için karamsarlığa işaret ediyor. Katılımcıların yüzde 49’ü ülkedeki seçimlerin ve sandıklardan çıkan sonuçların insanları temsil etmediğine inanıyor. Yüzde 51’i bir dereceye kadar ABD’deki siyasi sistemin “kendileri gibi insanlar için işe yaramadığını” kabul ediyor. Yüzde 64’ü “Amerika’nın düşüşte olduğu”na inanıyor. Yüzde 65’lik büyük bir kesim ise “neredeyse tüm politikacıların yozlaşmış olduğu ve siyasi güçlerinden para kazandığı” düşüncesinde.
Bu tablo sadece ABD ile sınırlı değil. Türkiye başta olmak üzere bütün dünyada da benzer sonuçlar çıkıyor. Yani emeklerinin karşılığını alamayan milyarlarca insan siyasi ve ideolojik haksızlıklar yanında sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel sorunlarla da boğuşuyor. Bu da siyasete ve demokrasiye olan inancı baltalıyor. Çünkü ABD’deki anketlerin de gösterdiği gibi genç seçmen siyasete baktığında ahlaklı, erdemli, liyakatli ve iyi adamlar görmüyor.
Amerikalı gençler de ülkelerinin dünyanın geri kalanına benzediğini ve kötüleştiğini düşünüyor. Onlar da Beyaz Saray’daki uygulanan siyasete baktığında liyakatsiz, muhteris ve kötü insanların yönettiği, ölmekte olan bir imparatorluğu görüyor.
Anketlerde bu tablonun çıkmasının en büyük nedeni kötüleşen ekonomik hayat…
Çünkü ankete katılanların yüzde 45’i kendi hayatlarının ebeveynlerininkinden ya çok ya da biraz daha iyi olacağını söylüyor. Ülkenin geleceği konusunda ise yüzde 54’ü ABD’nin yokuş aşağı gittiği kanısında. Yani ülkenin geleceğini kendi geleceklerinden de kötü görüyor gençler.
Veriler aynı zamanda Kovid-19 salgınının gençler üzerinde kötü bir iz bıraktığını da ortaya çıkardı. Ankete katılanların yüzde 51’i, Kovid-19 salgını öncesinde daha mutlu olduklarını, yüzde 77’si ise salgının ülkeyi değiştirdiğini söylüyor. Daha da kötüsü ise katılımcıların yüzde 45’inin kendilerini beş yıl öncesine kıyasla arkadaşlarına ve tanıdıklarına daha az bağlı hissettiklerini söylemesiydi.
Yani insanlar ekonomi ve artan hayat pahalılığı nedeniyle hayatlarında kalıcı hasarlara maruz kalmış durumda. Siyasi sınıfların önce bu gerçeği görüp buna uygun stratejileri geliştirmesi gerekir. Empati yoksunu siyasilerin bu gerçekleri inkâr ederek yaptıkları açıklamalar ve izledikleri siyaset bu nedenle gençler arasında büyük öfkeye ve hayal kırıklıklarına yol açıyor.
Siyasetin demir kuralı önce gerçekleri kabul etmeyi, sorunları teşhis edip çareleri ve çözüm reçetelerini açıklamayı gerektirir. Bu ‘demir kural’ sadece ABD için değil Avrupa için de Rusya için de Çin için de Türkiye içinde geçerlidir. Zaten demografik kıyamet yaşıyor dünya. Elde kalan gençleri de küstürmemek adına ülkelerin ve özellikle de ülkemizin çok daha sağlıklı, kuşatıcı ve refaha dayalı bir strateji izlemesi gerekiyor. Bu stratejiler günü kurtarmaya ve gelecek seçimleri kazanmaya değil gelecek kuşakları kurtarmaya ve kazanmaya yönelik olmalı.
Günü kurtarmaya veya gelecek seçimleri kazanmaya değil gelecek kuşakları kurtarmaya ve kazanmaya çalışmalıyız…
Ukrayna ve Gazze’de bataklığa saplanan Amerika ve müttefiklerinin yaşadığı hezimet artık kamuoyu tarafından da kabul ediliyor. ABD’de son zamanlarda yapılan birçok ankette çıkan genel sonuç şu… “ABD artık kötü insanlar ve yetersiz siyasi sınıflar tarafından yönetilen, halkın taleplerinden çok lobilerin ve uluslararası şirketlerin çıkarlarına göre strateji geliştiren bir ülke. Askeri, siyasi ve ekonomik olarak ölmekte olan bir imparatorluk…”
Anketlerde en çok da genç seçmenlerin ABD siyaseti konusundaki umutsuzluğu dikkat çekiyor. Daha önce ‘Genç Batılılar rahatsız’ adlı yazımızda da bahsettiğimiz üzere özellikle Z kuşağı ile Y kuşağının gençleri ABD’nin geleceğinden tamamen umudu kesmiş durumda.
Demokrat firma Blueprint’in Semafor tarafından özel olarak elde ettiği son ankete göre, genç seçmenlerin büyük çoğunluğu neredeyse tüm politikacıların yolsuzluğa bulaştığına ve ülkenin sonunun doğduklarından daha kötü bir duruma geleceğine inanıyor.
Bu olumsuz ruh hali, 2020’ye kıyasla anketlerde Z Kuşağı ve daha genç Y kuşağıyla mücadele eden ve onları hayatlarını iyileştirmek için kendisine güvenilebileceğine ikna etmesi gereken Beyaz Saray elitleri için potansiyel ve kalıcı sorunlara işaret ediyor.
18-30 yaş aralığındaki seçmenlerin katılımıyla yapılan ankette Amerikan siyasi sistemi hakkında bir dizi soruyu verilen yanıtlardan çıkan tablo ülkenin geleceği için karamsarlığa işaret ediyor. Katılımcıların yüzde 49’ü ülkedeki seçimlerin ve sandıklardan çıkan sonuçların insanları temsil etmediğine inanıyor. Yüzde 51’i bir dereceye kadar ABD’deki siyasi sistemin “kendileri gibi insanlar için işe yaramadığını” kabul ediyor. Yüzde 64’ü “Amerika’nın düşüşte olduğu”na inanıyor. Yüzde 65’lik büyük bir kesim ise “neredeyse tüm politikacıların yozlaşmış olduğu ve siyasi güçlerinden para kazandığı” düşüncesinde.
Bu tablo sadece ABD ile sınırlı değil. Türkiye başta olmak üzere bütün dünyada da benzer sonuçlar çıkıyor. Yani emeklerinin karşılığını alamayan milyarlarca insan siyasi ve ideolojik haksızlıklar yanında sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel sorunlarla da boğuşuyor. Bu da siyasete ve demokrasiye olan inancı baltalıyor. Çünkü ABD’deki anketlerin de gösterdiği gibi genç seçmen siyasete baktığında ahlaklı, erdemli, liyakatli ve iyi adamlar görmüyor.
Amerikalı gençler de ülkelerinin dünyanın geri kalanına benzediğini ve kötüleştiğini düşünüyor. Onlar da Beyaz Saray’daki uygulanan siyasete baktığında liyakatsiz, muhteris ve kötü insanların yönettiği, ölmekte olan bir imparatorluğu görüyor.
Anketlerde bu tablonun çıkmasının en büyük nedeni kötüleşen ekonomik hayat…
Çünkü ankete katılanların yüzde 45’i kendi hayatlarının ebeveynlerininkinden ya çok ya da biraz daha iyi olacağını söylüyor. Ülkenin geleceği konusunda ise yüzde 54’ü ABD’nin yokuş aşağı gittiği kanısında. Yani ülkenin geleceğini kendi geleceklerinden de kötü görüyor gençler.
Veriler aynı zamanda Kovid-19 salgınının gençler üzerinde kötü bir iz bıraktığını da ortaya çıkardı. Ankete katılanların yüzde 51’i, Kovid-19 salgını öncesinde daha mutlu olduklarını, yüzde 77’si ise salgının ülkeyi değiştirdiğini söylüyor. Daha da kötüsü ise katılımcıların yüzde 45’inin kendilerini beş yıl öncesine kıyasla arkadaşlarına ve tanıdıklarına daha az bağlı hissettiklerini söylemesiydi.
Yani insanlar ekonomi ve artan hayat pahalılığı nedeniyle hayatlarında kalıcı hasarlara maruz kalmış durumda. Siyasi sınıfların önce bu gerçeği görüp buna uygun stratejileri geliştirmesi gerekir. Empati yoksunu siyasilerin bu gerçekleri inkâr ederek yaptıkları açıklamalar ve izledikleri siyaset bu nedenle gençler arasında büyük öfkeye ve hayal kırıklıklarına yol açıyor.
Siyasetin demir kuralı önce gerçekleri kabul etmeyi, sorunları teşhis edip çareleri ve çözüm reçetelerini açıklamayı gerektirir. Bu ‘demir kural’ sadece ABD için değil Avrupa için de Rusya için de Çin için de Türkiye içinde geçerlidir. Zaten demografik kıyamet yaşıyor dünya. Elde kalan gençleri de küstürmemek adına ülkelerin ve özellikle de ülkemizin çok daha sağlıklı, kuşatıcı ve refaha dayalı bir strateji izlemesi gerekiyor. Bu stratejiler günü kurtarmaya ve gelecek seçimleri kazanmaya değil gelecek kuşakları kurtarmaya ve kazanmaya yönelik olmalı.