Soykırımcı İsrail’in Gazze’de Refah’taki BM’ye ait çadır kampa yönelik 26 Mayıs’ta gerçekleştirdiği barbar saldırı bir bakıma Siyonist rejimin yenilgisinin ve maruz kaldığı hezimetin bir göstergesi. Yahudi lobisinin fonladığı Batı medyası ve İsrail’e destek veren psikopat Batılı liderler de bunun farkında. Çünkü dört önemli gelişme İsrail’in ve destekçisi Batılı Siyonazilerin Gazze’ye yönelik katliam ve ilhak planlarını alt üst etti.
Hezimeti getiren dört faktörden ilki, katliamlar karşısında ayaklanan küresel vicdanın Batılı sokak ve kampüsleri de sarmasıydı. Böylece İsrail ve suç ortakları uluslararası kamuoyunu manipüle etme ve propaganda savaşında yenilgiye uğradı. Hamas’ın terörist örgüt olduğu ve Ortadoğu’nun tek demokratik devleti İsrail’i yıkmak istediği safsatası deşifre oldu. Gerçek terörist ve barbar olanın bizzat İsrail devleti olduğu, İsrail askerlerinin seri katilleri aratmayan bir sadizmle Gazze’deki bebek, çocuk ve kadınları vahşice katlettiğini bütün dünya yüreği parçalanarak gördü.
Ayrıca sadece İsrail yönetiminin değil İsrail halkının ve dünyanın dört bir yanındaki Yahudilerin çoğunun da Gazze’deki sivil katliamları desteklediği ortaya çıktı. Nitekim Batı Şeria’daki Yerleşimci Yahudi teröristlerin Filistinlileri evlerinden nasıl zorla çıkarıp mallarına el koyduklarını, Gazze’ye giden yardım konvoylarını nasıl engelleyip malzemeleri yağmaladıklarını herkes gördü. Gazze Kasabı Başbakan Binyamin Netanyahu’yu sevmeyen ve protesto eden İsraillilerin çoğunun da ayrıca Gazze’deki soykırımı desteklediği yapılan anketlerde de defalarca kanıtlandı.
İkinci önemli faktör, diplomatik alanda Filistin’in tanınma sürecidir. Sekiz ay önce Gazze saldırıları başladığında 193 üyeli BM’de Filistin’i tanıyan ülke sayısı 137 kadardı. Şimdi bu kervana İspanya, Norveç ve İrlanda’nın da katılmasıyla bu sayı 150’ye ulaştı. AB üyesi ülkelerin 10’u artık Filistin’i devlet olarak tanıyor. Yakında beş ülkenin daha Filistin’i tanıması bekleniyor. Bu da Siyonistlerin Filistin’i ortadan kaldırma hamlesini ters yüz ediyor. Filistin’i haritan silmek isteyen Siyonistlerin hamleleri bir bumerang gibi tersine döndü ve onların projelerini akamete uğrattı. Gazze soykırımı dünya çapında Filistin’in tanınması sürecini daha da hızlandırdı.
İsrail’i hezimete uğratan üçüncü faktör, uluslararası hukuk alanındaki savaşı tamamen kaybedip yalnızlaşması ve soykırım kabinesindeki siyasilerin Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ile Uluslararası Adalet Divanı (UAD) gibi Batı güdümündeki en yetkin kurumlar tarafından bile suçlu ilan edilip haklarında tutuklama kararlarının çıkarabilmesidir. Bu adımlar göstermelik de olsa İsrail’in ve Siyonist dünyanın dokunulmazlığına son vermesi açısından ezber bozan kararlardır.
İsrail’in yenilgisini perçinleyen dördüncü faktör ise Gazze’deki askeri ve siyasi operasyonlarında ne Hamas’ı bitirebilmesi ne de söz verdiği şekilde rehineleri kurtarabilmesidir. Her iki hedefinde de yenilgiye uğrayan İsrail, Hamas’ın sekiz ay sonra bile direniş gücünü dahi kıramadı. Hatta daha da güçlenen Hamas savaşçıları son günlerde İsrail ordusuna tarihi kayıplar vererek bazı İsrail askerlerini esir almaya bile başladı.
Bu dört kriterden bakınca her açıdan sıkışan ve yenilen Siyonistler sivil ve çaresiz Gazze halkına yönelik barbarlıklarını artırmaktan başka bir yola başvuramıyor. Ancak vahşetlerini artırdıkça korktukları akıbete daha da yaklaşıyorlar. Onları bekleyen ecelden kaçamayacaklarını kendileri de görüyor. Çaresiz stratejiler girdabına yuvarlanan soykırımcı İsrail, işlediği her vahşetle aslında kendi sonunu hazırlıyor ve bu akıbeti daha da hızlandırıyor. Bundan kaçış yok. Zira dört bir koldan hezimete uğruyorlar, kuşatılıyor ve deşifre oluyorlar. Zaman geçtikçe hezimetleri daha da derinleşecek.
Soykırımcı İsrail’in Gazze’de Refah’taki BM’ye ait çadır kampa yönelik 26 Mayıs’ta gerçekleştirdiği barbar saldırı bir bakıma Siyonist rejimin yenilgisinin ve maruz kaldığı hezimetin bir göstergesi. Yahudi lobisinin fonladığı Batı medyası ve İsrail’e destek veren psikopat Batılı liderler de bunun farkında. Çünkü dört önemli gelişme İsrail’in ve destekçisi Batılı Siyonazilerin Gazze’ye yönelik katliam ve ilhak planlarını alt üst etti.
Hezimeti getiren dört faktörden ilki, katliamlar karşısında ayaklanan küresel vicdanın Batılı sokak ve kampüsleri de sarmasıydı. Böylece İsrail ve suç ortakları uluslararası kamuoyunu manipüle etme ve propaganda savaşında yenilgiye uğradı. Hamas’ın terörist örgüt olduğu ve Ortadoğu’nun tek demokratik devleti İsrail’i yıkmak istediği safsatası deşifre oldu. Gerçek terörist ve barbar olanın bizzat İsrail devleti olduğu, İsrail askerlerinin seri katilleri aratmayan bir sadizmle Gazze’deki bebek, çocuk ve kadınları vahşice katlettiğini bütün dünya yüreği parçalanarak gördü.
Ayrıca sadece İsrail yönetiminin değil İsrail halkının ve dünyanın dört bir yanındaki Yahudilerin çoğunun da Gazze’deki sivil katliamları desteklediği ortaya çıktı. Nitekim Batı Şeria’daki Yerleşimci Yahudi teröristlerin Filistinlileri evlerinden nasıl zorla çıkarıp mallarına el koyduklarını, Gazze’ye giden yardım konvoylarını nasıl engelleyip malzemeleri yağmaladıklarını herkes gördü. Gazze Kasabı Başbakan Binyamin Netanyahu’yu sevmeyen ve protesto eden İsraillilerin çoğunun da ayrıca Gazze’deki soykırımı desteklediği yapılan anketlerde de defalarca kanıtlandı.
İkinci önemli faktör, diplomatik alanda Filistin’in tanınma sürecidir. Sekiz ay önce Gazze saldırıları başladığında 193 üyeli BM’de Filistin’i tanıyan ülke sayısı 137 kadardı. Şimdi bu kervana İspanya, Norveç ve İrlanda’nın da katılmasıyla bu sayı 150’ye ulaştı. AB üyesi ülkelerin 10’u artık Filistin’i devlet olarak tanıyor. Yakında beş ülkenin daha Filistin’i tanıması bekleniyor. Bu da Siyonistlerin Filistin’i ortadan kaldırma hamlesini ters yüz ediyor. Filistin’i haritan silmek isteyen Siyonistlerin hamleleri bir bumerang gibi tersine döndü ve onların projelerini akamete uğrattı. Gazze soykırımı dünya çapında Filistin’in tanınması sürecini daha da hızlandırdı.
İsrail’i hezimete uğratan üçüncü faktör, uluslararası hukuk alanındaki savaşı tamamen kaybedip yalnızlaşması ve soykırım kabinesindeki siyasilerin Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ile Uluslararası Adalet Divanı (UAD) gibi Batı güdümündeki en yetkin kurumlar tarafından bile suçlu ilan edilip haklarında tutuklama kararlarının çıkarabilmesidir. Bu adımlar göstermelik de olsa İsrail’in ve Siyonist dünyanın dokunulmazlığına son vermesi açısından ezber bozan kararlardır.
İsrail’in yenilgisini perçinleyen dördüncü faktör ise Gazze’deki askeri ve siyasi operasyonlarında ne Hamas’ı bitirebilmesi ne de söz verdiği şekilde rehineleri kurtarabilmesidir. Her iki hedefinde de yenilgiye uğrayan İsrail, Hamas’ın sekiz ay sonra bile direniş gücünü dahi kıramadı. Hatta daha da güçlenen Hamas savaşçıları son günlerde İsrail ordusuna tarihi kayıplar vererek bazı İsrail askerlerini esir almaya bile başladı.
Bu dört kriterden bakınca her açıdan sıkışan ve yenilen Siyonistler sivil ve çaresiz Gazze halkına yönelik barbarlıklarını artırmaktan başka bir yola başvuramıyor. Ancak vahşetlerini artırdıkça korktukları akıbete daha da yaklaşıyorlar. Onları bekleyen ecelden kaçamayacaklarını kendileri de görüyor. Çaresiz stratejiler girdabına yuvarlanan soykırımcı İsrail, işlediği her vahşetle aslında kendi sonunu hazırlıyor ve bu akıbeti daha da hızlandırıyor. Bundan kaçış yok. Zira dört bir koldan hezimete uğruyorlar, kuşatılıyor ve deşifre oluyorlar. Zaman geçtikçe hezimetleri daha da derinleşecek.