22 kez görüntülendi.

ABD Kampüslerini Kavuran İsyan…

Bercan TUTAR – 03 Mayıs 2024

 

ABD kampüslerini kavuran isyan…

Nesillerin bir uyanışına mı dönüşecek yoksa geçici bir heves olarak mı kalacak?

 

Her ne kadar ABD Başkanı Joe Biden, “kampüslerdeki isyan bizim İsrail politikamızı değiştirmeyecek” dese de öyle görünüyor ki üniversitelerde başlayan protestolar sadece Amerikan dış politikasını değil iç siyasetini de köklü bir şekilde alt üst edebilir.

Zira ABD’de üniversite kampüslerini kasıp kavuran İsrail karşıtı protestolara karşı Amerikan yönetiminin yaptığı okuma hayli sorunlu. Onlar bu gösterileri Amerikan solunun tetiklediğine ve sağ kesimin bu protestolara destek vermediğine inanıyor. Sol yapınca kaos ve anarşi, sağ yapınca da demokrasiye tehdit olarak yorumlanıyor gösteriler.

Bugün Columbia ve diğer kampüslerdeki protestolar 1968’i ve Vietnam savaşına karşı muhalefeti hatırlatıyor. Ayrıca gösterilere tıpkı bazı cesur öğretim görevlileri gibi Kongre, Beyaz Saray, mahkemeler veya diğer resmi kurumlardaki kişiler de destek veriyor. Hatta bazıları kamp alanlarına ve barikatlara kadar gidip bizzat polis şiddetine karşı direniyor. Fakat en anlamlı dayanışma örneği işçilerden ve normal sivil halktan gelenlerdi.

Beyaz Saray’daki siyasi sınıf, kampüsteki patlamaların sadece ABD’nin Ortadoğu’daki politikasını hedef aldığı yanılgısı içinde. Protestolar, İsrail’in Gazze’deki vahşi soykırımını ve buna destek verenleri hedef alıyor. Fakat protestolar aynı zamanda ABD’nin ideolojik bölünmelerini ve yeni siyasi akımlarını da açığa çıkaran bir işlev görüyor. Eğer protestolar devam ederse, 5 Kasım’daki seçimler öncesinde Amerikan halkındaki siyasi yabancılaşma daha da kızışabilir.

Kampüslerde öğrenciler ABD Temsilciler Meclisi’nin kabul ettiği yeni yasa tasarısında ‘antisemitik suç’ kapsamına aldığı “Nehirden Denize, Filistin özgür olacak” sloganlarını atıyor.

Ülke çapındaki protestolar, genç ve ilerici Amerikalıların Filistin davasını daha önce hiç olmadığı kadar benimsemesiyle tarihi bir kırılmanın yaşanabileceğinin işaretini veriyor. Gösteriler sadece İsrail’e yönelik iki partili köklü desteğe meydan okumakla kalmıyor İsrail’den daha fazla Yahudi’nin yaşadığı ABD’deki Yahudileri de travmatize ediyor.

Bu bağlamda Gazze’deki soykırım katliamlarına verilen desteğin kırılgan seçim koalisyonunda derin çatlaklar yaratması, yeniden seçilmek isteyen Biden için büyük bir engele işaret ediyor.

Biden ‘İsrail politikamız değişmeyecek’ dese de protestoların yol açtığı muhalif siyasi atmosferin baskısıyla daha şimdiden İsrail’e verdiği koşulsuz destekte bazı ayarlamalara gitmek zorunda kaldı. Örneğin Gazze Kasabı Netanyahu’nun bütün ısrarlarına ve provokasyonlarına rağmen Biden yönetimi İsrail’in Refah’a kara operasyonu düzenlemesine hala yeşil ışık yakmadı. Biden, Refah’taki yeni katliamların ABD’de daha yoğun protestoları alevlendireceğini biliyor.

ABD’nin ulusal çıkarları gereği İsrail’e her tür desteği veren Biden için protestoların yayılmasının siyasi sonuçları yıkıcı olacaktır. Çünkü böyle bir manzara Biden’ın ülkenin kontrolünü kaybettiği anlamına gelecektir. Rakibi Donald Trump’a avantaj sağlayacak böylesi bir manzara kuşkusuz sandık sonuçlarını doğrudan etkileyecektir.

30 Nisan’da FOX TV’ye konuşan Trump, “Şu anda ülkemizi saran antisemitizmi durdurmamız gerekiyor ve Biden’ın da bir şeyler yapması gerekiyor” diyerek ülkenin kargaşa içinde olduğunu ve yönetilemediğinin altını çizmeye çalıştı. 22016’daki kampanyasında Yahudi karşıtı kinayeler kullanmakla ve Beyaz ırkın üstünlüğünü savunan ve aşırı sağcı gruplara göz kırpmakla suçlanan Trump, “Biden’ın ülkemizin sesi olması gerekiyor ama ne var ki kesinlikle pek de geçerli bir ses değil” dedi.

ABD’deki gösteriler aynı zamanda eğitim konusunda yoğunlaşan kültürel savaşta yeni bir cepheye de işaret ediyor. Uzun zamandır seçkin üniversiteleri ezmeyi seven Cumhuriyetçiler, bu protestoları popülist bir fırsat ve açılım olarak görüyorlar. Bazı rektörlerin ABD’deki siyasi statükoyu sorgulayan çıkışları da Amerikan rejimi tarafından endişeyle izleniyor.

Çünkü şu anki göstericiler, 2020’lerin ortalarındaki öğrenci radikalleri veya siyasi acemiler değil. Liselerde kitlesel silahlı saldırı korkusuna katlanan, hayatları Kovid-19 salgını nedeniyle kapanan ve Black Lives Matter döneminde greve giden bir nesilden geliyorlar.

Öğrenci odaklı Filistin yanlısı protestoların, 81 yaşındaki Beyaz bir adamın başkanlık için 77 yaşındaki bir Beyaz adamla karşı karşıya geldiği bir yılda gerçekleşmesi de tesadüf olmayabilir. Ne Trump ne de Biden, John Kennedy veya Barack Obama gibi genç seçmenlerin ilgisini çekemiyor.

Aynı zamanda, bazı öğrenci protestolarının boyutu hedeflenen üniversitelerle karşılaştırıldığında mütevazı olduğundan, protestocuların siyasi uyanışın eşiğindeki bütün bir nesli gerçekten temsil edip etmediği de henüz net değil.

Yine de genç seçmenlerin savaşa duyduğu öfkenin Biden’ın yeniden seçilme hedefi üzerinde derin etkileri olacak. Bir CNN anketi, ülke çapındaki kayıtlı seçmenler arasında çoğunluğun Biden’ın Gazze saldırıları karşısındaki politikasından memnuniyet duymadığını gösterdi. Semenlerin yüzde 81’i bu durumu onaylamıyor.

Harvard Üniversitesi tarafından 18 ila 29 yaş arası gençler arasında yayınlanan daha spesifik bir anket, Gazze’ye yönelik katliamlara ilişkin daha incelikli bir bakış açısı ortaya koyuyor. Grubun yaklaşık beşte biri İsrail’in 7 Ekim saldırılarına verdiği tepkiyi haklı görürken, yüzde 32’si ise bunun haklı olmadığını düşünüyor.

Ancak İsrail/Filistin krizinin genç seçmenler ve öğrenciler arasındaki önemi enflasyon, sağlık hizmetleri, barınma, silahlı şiddet, istihdam ve demokrasinin korunması gibi konuların çok gerisinde kalıyor. Şimdi asıl mesele, protestoların akademik yıl bitip öğrenciler evlerine döndükçe kaybolmaya mı başlayacağı yoksa seçimler arifesinde hem de ülkenin daha da kırılgan bir siyasi aşamaya geçeceği sonbaharda daha da yoğun bir şekilde yeniden alevleneceği mi?

Bakalım bu protestoların akıbeti ne olacak? Nesillerin bir uyanışına mı dönüşecek yoksa geçici bir heves olarak mı kalacak?

Bunun cevabı sayılabilecek bir tespiti Kansas Üniversitesi’nde tarih profesörü olan David Farber, CNN International’da şöyle yapmıştı: “Vietnam dönemi protestoları çok küçük ölçekte başladı. Genellikle marjinal insanlardı. Deli insanlar olarak görmezden geliniyorlardı, ancak zamanla savaş karşıtı hareket alev aldı ve öğrenciler bunda önemli bir rol oynadı. Ve sonunda ABD kamuoyunda durum Vietnam’daki savaşın aleyhine döndü…”

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Bercan TUTAR – 03 Mayıs 2024

 

ABD kampüslerini kavuran isyan…

Nesillerin bir uyanışına mı dönüşecek yoksa geçici bir heves olarak mı kalacak?

 

Her ne kadar ABD Başkanı Joe Biden, “kampüslerdeki isyan bizim İsrail politikamızı değiştirmeyecek” dese de öyle görünüyor ki üniversitelerde başlayan protestolar sadece Amerikan dış politikasını değil iç siyasetini de köklü bir şekilde alt üst edebilir.

Zira ABD’de üniversite kampüslerini kasıp kavuran İsrail karşıtı protestolara karşı Amerikan yönetiminin yaptığı okuma hayli sorunlu. Onlar bu gösterileri Amerikan solunun tetiklediğine ve sağ kesimin bu protestolara destek vermediğine inanıyor. Sol yapınca kaos ve anarşi, sağ yapınca da demokrasiye tehdit olarak yorumlanıyor gösteriler.

Bugün Columbia ve diğer kampüslerdeki protestolar 1968’i ve Vietnam savaşına karşı muhalefeti hatırlatıyor. Ayrıca gösterilere tıpkı bazı cesur öğretim görevlileri gibi Kongre, Beyaz Saray, mahkemeler veya diğer resmi kurumlardaki kişiler de destek veriyor. Hatta bazıları kamp alanlarına ve barikatlara kadar gidip bizzat polis şiddetine karşı direniyor. Fakat en anlamlı dayanışma örneği işçilerden ve normal sivil halktan gelenlerdi.

Beyaz Saray’daki siyasi sınıf, kampüsteki patlamaların sadece ABD’nin Ortadoğu’daki politikasını hedef aldığı yanılgısı içinde. Protestolar, İsrail’in Gazze’deki vahşi soykırımını ve buna destek verenleri hedef alıyor. Fakat protestolar aynı zamanda ABD’nin ideolojik bölünmelerini ve yeni siyasi akımlarını da açığa çıkaran bir işlev görüyor. Eğer protestolar devam ederse, 5 Kasım’daki seçimler öncesinde Amerikan halkındaki siyasi yabancılaşma daha da kızışabilir.

Kampüslerde öğrenciler ABD Temsilciler Meclisi’nin kabul ettiği yeni yasa tasarısında ‘antisemitik suç’ kapsamına aldığı “Nehirden Denize, Filistin özgür olacak” sloganlarını atıyor.

Ülke çapındaki protestolar, genç ve ilerici Amerikalıların Filistin davasını daha önce hiç olmadığı kadar benimsemesiyle tarihi bir kırılmanın yaşanabileceğinin işaretini veriyor. Gösteriler sadece İsrail’e yönelik iki partili köklü desteğe meydan okumakla kalmıyor İsrail’den daha fazla Yahudi’nin yaşadığı ABD’deki Yahudileri de travmatize ediyor.

Bu bağlamda Gazze’deki soykırım katliamlarına verilen desteğin kırılgan seçim koalisyonunda derin çatlaklar yaratması, yeniden seçilmek isteyen Biden için büyük bir engele işaret ediyor.

Biden ‘İsrail politikamız değişmeyecek’ dese de protestoların yol açtığı muhalif siyasi atmosferin baskısıyla daha şimdiden İsrail’e verdiği koşulsuz destekte bazı ayarlamalara gitmek zorunda kaldı. Örneğin Gazze Kasabı Netanyahu’nun bütün ısrarlarına ve provokasyonlarına rağmen Biden yönetimi İsrail’in Refah’a kara operasyonu düzenlemesine hala yeşil ışık yakmadı. Biden, Refah’taki yeni katliamların ABD’de daha yoğun protestoları alevlendireceğini biliyor.

ABD’nin ulusal çıkarları gereği İsrail’e her tür desteği veren Biden için protestoların yayılmasının siyasi sonuçları yıkıcı olacaktır. Çünkü böyle bir manzara Biden’ın ülkenin kontrolünü kaybettiği anlamına gelecektir. Rakibi Donald Trump’a avantaj sağlayacak böylesi bir manzara kuşkusuz sandık sonuçlarını doğrudan etkileyecektir.

30 Nisan’da FOX TV’ye konuşan Trump, “Şu anda ülkemizi saran antisemitizmi durdurmamız gerekiyor ve Biden’ın da bir şeyler yapması gerekiyor” diyerek ülkenin kargaşa içinde olduğunu ve yönetilemediğinin altını çizmeye çalıştı. 22016’daki kampanyasında Yahudi karşıtı kinayeler kullanmakla ve Beyaz ırkın üstünlüğünü savunan ve aşırı sağcı gruplara göz kırpmakla suçlanan Trump, “Biden’ın ülkemizin sesi olması gerekiyor ama ne var ki kesinlikle pek de geçerli bir ses değil” dedi.

ABD’deki gösteriler aynı zamanda eğitim konusunda yoğunlaşan kültürel savaşta yeni bir cepheye de işaret ediyor. Uzun zamandır seçkin üniversiteleri ezmeyi seven Cumhuriyetçiler, bu protestoları popülist bir fırsat ve açılım olarak görüyorlar. Bazı rektörlerin ABD’deki siyasi statükoyu sorgulayan çıkışları da Amerikan rejimi tarafından endişeyle izleniyor.

Çünkü şu anki göstericiler, 2020’lerin ortalarındaki öğrenci radikalleri veya siyasi acemiler değil. Liselerde kitlesel silahlı saldırı korkusuna katlanan, hayatları Kovid-19 salgını nedeniyle kapanan ve Black Lives Matter döneminde greve giden bir nesilden geliyorlar.

Öğrenci odaklı Filistin yanlısı protestoların, 81 yaşındaki Beyaz bir adamın başkanlık için 77 yaşındaki bir Beyaz adamla karşı karşıya geldiği bir yılda gerçekleşmesi de tesadüf olmayabilir. Ne Trump ne de Biden, John Kennedy veya Barack Obama gibi genç seçmenlerin ilgisini çekemiyor.

Aynı zamanda, bazı öğrenci protestolarının boyutu hedeflenen üniversitelerle karşılaştırıldığında mütevazı olduğundan, protestocuların siyasi uyanışın eşiğindeki bütün bir nesli gerçekten temsil edip etmediği de henüz net değil.

Yine de genç seçmenlerin savaşa duyduğu öfkenin Biden’ın yeniden seçilme hedefi üzerinde derin etkileri olacak. Bir CNN anketi, ülke çapındaki kayıtlı seçmenler arasında çoğunluğun Biden’ın Gazze saldırıları karşısındaki politikasından memnuniyet duymadığını gösterdi. Semenlerin yüzde 81’i bu durumu onaylamıyor.

Harvard Üniversitesi tarafından 18 ila 29 yaş arası gençler arasında yayınlanan daha spesifik bir anket, Gazze’ye yönelik katliamlara ilişkin daha incelikli bir bakış açısı ortaya koyuyor. Grubun yaklaşık beşte biri İsrail’in 7 Ekim saldırılarına verdiği tepkiyi haklı görürken, yüzde 32’si ise bunun haklı olmadığını düşünüyor.

Ancak İsrail/Filistin krizinin genç seçmenler ve öğrenciler arasındaki önemi enflasyon, sağlık hizmetleri, barınma, silahlı şiddet, istihdam ve demokrasinin korunması gibi konuların çok gerisinde kalıyor. Şimdi asıl mesele, protestoların akademik yıl bitip öğrenciler evlerine döndükçe kaybolmaya mı başlayacağı yoksa seçimler arifesinde hem de ülkenin daha da kırılgan bir siyasi aşamaya geçeceği sonbaharda daha da yoğun bir şekilde yeniden alevleneceği mi?

Bakalım bu protestoların akıbeti ne olacak? Nesillerin bir uyanışına mı dönüşecek yoksa geçici bir heves olarak mı kalacak?

Bunun cevabı sayılabilecek bir tespiti Kansas Üniversitesi’nde tarih profesörü olan David Farber, CNN International’da şöyle yapmıştı: “Vietnam dönemi protestoları çok küçük ölçekte başladı. Genellikle marjinal insanlardı. Deli insanlar olarak görmezden geliniyorlardı, ancak zamanla savaş karşıtı hareket alev aldı ve öğrenciler bunda önemli bir rol oynadı. Ve sonunda ABD kamuoyunda durum Vietnam’daki savaşın aleyhine döndü…”

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.