bercan tutar kapak 2025

Bercan TUTAR – 29 Mart 2024

 

Küresel güç mücadelesinin sıcak cepheleri konumundaki Ukrayna ve Gazze başta olmak üzere Ortadoğu’da, Avrasya’da, Kuzey Afrika’da, Doğu Akdeniz ve Latin Amerika’da kısaca bir zamanlar Pax Americana’nın istediği gibi at oynattığı bölgelerde işlerin sarpa sarmasıyla Atlantik İttifakı içindeki çatlak da derinleşiyor.

Ukrayna kriziyle NATO ve Avrupalı müttefiklerini yeniden konsolide etmek isteyen ABD’nin bu hamlesi de sonuçsuz kaldı. Olan kurban olarak seçilen Ukrayna’ya ve ABD’nin dümen suyunda giden Avrupa’ya oldu.

İşlerin ters gitmesiyle seslerini yükselten ve ABD’nin güvenlik şemsiyesi altında Avrupa dayattığı ‘kolonyalist stratejileri’ eleştiren isimlerden olan Arta Moeini, Batı’nın Ukrayna sevdasının her açıdan dört dörtlük bir emperyalist tuzak olduğunun altını çiziyor.

ABD ve Kanada’da faaliyet gösteren Barış ve Diplomasi Enstitüsü’nün araştırma direktörü ve Macaristan’ın kurduğu MCC Brüksel araştırma merkezinde ise kıdemli uzman olarak çalışan siyasi teorisyen Moeini, ABD ve Avrupa’nın Ukrayna savaşında artık kritik dönemeçte olduğunun altını çiziyor.

Batı’nın 200 milyar dolar harcadığı Ukrayna projesindeki para enflasyona göre ayarlandığında İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’yı yeniden inşa eden Marshall Planı’nın tüm maliyetini hayli aşıyor. Fakat gelinen aşamada artık para ve silah akıtmakla hezimetin önlenemeyeceği görülüyor. Zira Avrupa Birliği geçen ay Ukrayna için 50 milyar Euro’luk (54 milyar dolar) bir finansman paketini yürürlüğe koydu ancak bu Macaristan’ın aylarca süren vetosundan sonra güç bela kabul edilebildi. ABD’de de ise Ukrayna yardımları artık Cumhuriyet Partisi’nin vetosunu aşamıyor.

Çünkü Batı’da bile insanların çoğu Ukrayna projesinin fiyaskoyla sonuçlandığı kanısında. Kuşku yok ki Ukrayna savaşı Kıta için ekonomik ve stratejik bir felaket oldu. Avrupa’nın ABD’den kurtulup gerçek bir stratejik özerkliğe kavuşması yönündeki her türlü hamleyi yok etti. Avrupa’yı ABD’ye daha fazla bağımlı hale getirdi ve onu İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana en zayıf konuma sürükledi. Nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın bu savaşın en büyük kaybedeni Ukrayna ve Avrupa’dır.

İşte burada Moeini şu haklı soruyu soruyor: ”Peki Avrupalı liderler savaşı sona erdirmeye yönelik diplomatik çabalara neden bu kadar düşmanca davranıyor?”

Öyle ki son haftalarda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa veya NATO birliklerinin Ukrayna’ya konuşlandırılabileceğini önerecek kadar ileri gitti. Ardından sözleri eleştirilere maruz kalınca bunu iki katına çıkardı ve savaşın Avrupa için “varoluşsal” olduğu ve hiçbir şeyin “gözden kaçmaması” gerektiğinde ısrar etti.

İlginizi çekebilir!  Trump’ın Sürgün (Soykırım) Planı ve Fırat Nehri – Ceyhun Bozkurt

Oysa gerçekler Avrupa’nın Don Kişot’luğuna soyunan Macron’un iddia ettiğinden çok farklı. Avrupa’nın güvenliği “tehlikede” değil. Rusya, bırakın Doğu Avrupa’ya girmeyi Ukrayna’nın tamamını bile ele geçirme taraftarı değil. Sadece Ukrayna’nın tarafsız olmasını ve ABD’nin Rusya’ya saldıracağı bir cepheye dönüşmesini istemiyor. Bu bağlamda Batı’da yaygarası yapılan “Putin’in Sovyet imparatorluğunu yeniden kurmayı amaçladığına dair yaygın kanı tam bir kara propaganda efsanesi. Reel politik dengelerden kopuk bir Amerikan mitolojisi.

Fakat Avrupa müesses nizamı bu yalan mitolojiyi bilerek satın alıyor. Çünkü Avrupa’nın bilinçaltındaki Ukrayna’ya olan ontolojik bağlılığın bir çok pragmatik ve jeo-politik nedeni var. Birçok Avrupalı teknokratın zihninde “Avrupa” her zaman Doğu Avrupa’yı da kapsıyor ama Rusya’yı dışlıyor. ABD’nin beslemesi konumundaki Avrupalı teknokratlar Ukrayna’daki çatışmayla hayal ettikleri ‘Kıta İmparatorluğu’nun gerçekleşeceğini umuyorlardı. Böylece AB’nin kavramsal ve bölgesel sınırları yeniden tesis edilecekti. Bu açıdan bakıldığında Ukrayna’nın ABD ve Avrupa’nın politik hedefleri için kurban edilmesi tarihsel bir zorunluluktu.

Aslında Putin’in SSCB imparatorluğunu kurmakla eleştiren ABD ve AB’nin kendisi meğer Ukrayna’yı alarak imparatorluk kurmak peşinde olduğu anlaşılıyor. Bu ortaya çıkıyor. Zira Ukrayna’nın trajik durumu etrafında inşa edilen Putin karşıtı anlatı ve propaganda dilinin Avrupa Birliği ve ABD’nin emperyal hegemonya hırslarına hizmet ettiğini görüyoruz.

Bir modern Laviathan olarak ABD ve AB bu bağlamda ulusların mitoslarından beslenen birer parazittir. Ukrayna’nın kanıyla semirmeye çalışan günümüzün modern siyasi canavarıdır Batı…

ABD derin devletinin birer teknokratı olarak hareket eden Avrupa müesses nizamının yönetici sınıfının Ukrayna’ya olan saplantısının derin kaynağı tam olarak daha büyük ve daha güçlü bir düşman “saldırısının” kurbanı olma ve bu mağduriyet üzerinden dibe vurmuş olan toplumsal meşruiyeti palazlandırarak dağılmaya başlayan Avrupa Birliği projesini yeniden inşa etme arzusudur.

Alman filozofu Nietzsche, Avrupa’nın bu hokkabazlığını kimliklerin inşasında kullanılan “hınç etiği” yaklaşımıyla deşifre ediyor. Zira ezilenlerin doğası gereği dürüst olduğu kabul edilir ve nihai ahlaki değere sahip olunur. Bu muafiyet kapsamında, “ezilenlerin” savunulması, egemen sınıfın güç kazanması ve gücünü pekiştirmesi için bir araç işlevi görür. “Ezilenleri savunma” propagandasıyla siyasi elitler ve sınıflar kendilerini büyük kurtarıcılar olarak gösterir ve iktidarlarının tohumlarını ekerler ya da ellerindeki gücü daha da pekiştirirler. Ve böylece ‘hınç etiği’ stratejisi devlet yönetiminin temel ideolojisi haline gelir.

İlginizi çekebilir!  Bir trajedinin hikâyesi…

Şu anki ABD ve Avrupa’nın emperyalist paradigması da ‘demokrasi, özgürlük, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, ezilenlerin savunulması’na dayanıyor. Bu paradigmanın pratiğini Ukrayna’da görüyoruz. ABD ve Avrupa kendini Ukrayna’nın kurtarıcı gibi lanse ederken düşmanı Rusya’yı da şeytanlaştırmaya çalışıyor.

Oysa ABD ve Avrupa’nın asıl amacı Ukrayna’yı kurtarmak değil. Hiç olmadı da. Temel hedefleri kendi emperyalist hevesleri ve süfli çıkarları için Ukrayna’yı kurban etmekti ve ettiler de.

Bugün Batı’yı ayakta tutan ve emperyalist çıkarlarına hizmet eden temel paradigma hala savunmasız ve güçsüz bıraktırılan kişileri ve halkları önce kurban edip sonra kutsallaştırarak kendi hegemonyasını inşa etmeye dayanıyor.

Çok kültürlülük çeşitlilik, LGBTQ haklarını savunma, nefret söylemi, göç ve eğitime ilişkin politikaların hepsi bu hınç etiği ve kurban edip sonra da kutsallaştırma yoluyla siyasi amaçları gerçekleştirmek için seçilen ajandalardır. Ezilenleri kurban ettikten sonra onları kutsallaştırıp kurtarmaya çalışmış görünmek için emperyalist sistem ister istemez bazı günah keçilerine ihtiyaç duyar.

Ukrayna’da tam olarak yapılan budur. Ukrayna’nın çektiği acılar, yüzbinlerce genç insanın akıtılan kanı, yıkılan evler, göç eden milyonlarca kadın ve çocuğun maruz kaldığı trajedi sadece Batılı sistemi daha da güçlendirmek, meşrulaştırmak ve sistemleştirmek için ‘harcanan mühimmattır…’

Gerçekten de bir ülkenin yok olurken maruz kaldığı insani, maddi ve manevi kayıplar Batı’nın gözünde cephede gücünü tahkim etmek ve korumak için harcadığı bir mühimmat ve cephaneliktir. Bu insani kayıplar Batılı paradigmayı güçlendiren birer istatistiki girdidir sadece.

 

Üstelik Avrupa’nın Ukrayna’yı kurban ederek tahkim etmek istediği Avrupa Birliği projesi her açıdan da paradoksaldır. Çünkü hiçbir modern siyasi yönetim ve devlet bir başkasına itaat ederken gerçek anlamda egemen olduğunu iddia edemez. Bu bağlamda ABD’nin fiili himayesi altındaki Avrupa aslında Ukrayna’yı değil kendi halklarının siyasi geleceğini ve özgürlüğünü de feda ediyor.

Hasılı kelam, “ABD ve Avrupa için Ukrayna yalnızca bir piyondu” diyen Moeini’nin de vurguladığı üzere kendi ulusal egemenliklerini savunmak için motive edilen Ukraynalılar gerçekte ABD güdümündeki Avrupa’nın yeni efendilerini yüceltmek ve Avrupalı bir süper devlete dair Don Kişotvari hayallerini gerçekleştirmek için feda ediliyorlar….”

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.