Rabia YAVUZ – 29 Aralık 2024
Günümüzde yükselen bir kavramdan bahsedecek olsak, narsisizm kesinlikle ilk sıralarda yer alır. Elbette, narsisizm her zaman vardı, fakat şu anda her zamankinden daha fazla ön planda. Zira kültürümüz, narsisizmin yükselişini adeta körüklüyor.
Kendimizi övmek ve başarılarımız hakkında konuşmak hiç bu kadar kolay olmamıştı. Artık hepimizin bir sosyal medya hesabı var ve bu hesapların en dikkat çekici yanı, paylaşımlarımızdan çok takipçi sayılarımız. Takipçiler, eskiden sadece ünlü sanatçılar ya da liderlerin sahip olabileceği bir şeydi. Şimdi ise durum tamamen değişmiş durumda. Artık sadece beğendiğimiz sanatçıları takip etmekle kalmıyor, onlarla aktif olarak etkileşimde bulunuyor ve takipleşiyoruz.
Bu dijital dünyada, kendimizi başkalarına tanıtmamız çok daha kolaylaştı. Ancak narsisizmin karanlık tarafına da dikkat etmeliyiz. Modern yaşamda işlerimiz, kimliğimiz ve başarılarımız değerimiz haline gelmişken, narsisizmin bu karanlık sularında kaybolmamak için belirli beceriler geliştirmemiz gerekiyor. Ve bu becerilerin en önemlilerinden biri de başarısızlıkla başa çıkabilmektir.
Bilinçli farkındalık ve kendini bilme üzerine yaptığı çalışmalarda Ellen Langer, “İnsanlar, hatalarını araştırmalarına ve bu hataların onlara öğrettiklerini görmelerine izin verdiklerinde, kendileri ve dünyaları hakkında daha özenli düşünür. Kendilerini ve hatalarını kabul etme yetilerini artırırlar. Aynı zamanda geçmiş hatalarına gelecekteki deneyimleri için bir yön gösterici oldukları için şükrederler” diyor.
Langer’ın bu sözleri, hataların sadece deneyim kazandırmadığını, aynı zamanda insanın kendisini anlaması ve geliştirmesi için de büyük bir fırsat sunduğunu vurgular. Hatalar, insanın sadece bireysel gelişimi için değil, aynı zamanda başkalarına karşı daha affedici ve tevazulu olmasını sağlamak için de önemli bir araçtır.
Başarısızlık, genellikle olumsuz bir kavram olarak algılansa da, aslında büyüme için önemli bir fırsattır. Hatalar, bizlere ders verir ve bu dersler sayesinde hayatımıza yön verebiliriz. Hataların ve başarısızlıkların bize sunduğu önemli bir fayda da, gönül yaralarının iyileşmesine yardımcı olmalarıdır. Bu yaralar, belki de en derin ve unutulması zor olanlardır, ancak zamanla, bu deneyimler bizi güçlendirebilir ve daha dayanıklı bir insan yapabilir.
Ellen Langer’ın araştırmalarından faydalanmak isterseniz, kendinize sadece on beş dakika ayırarak bu süreci başlatabilirsiniz. Kalem ve kağıt hazırlayın ve şu basit yönergeyi izleyin:
1- Başarısız olduğunuz bir olay ya da durumu yazın.
2-O sırada neler yaptığınızı, o dönemde aklınızdan geçen düşünceleri, o deneyim sırasında ne hissettiğinizi yazın.
3-Şu anda bu hatayı hatırladığınızda nasıl hissettiğinizi de ekleyin.
4-Zamanın geçmesi, olay hakkında bakış açınızı değiştirdi mi? Bu soruyu yanıtlayın.
5-Son olarak, “O deneyimden öğrendiğiniz dersler nelerdir? Başarısızlıktan elde ettiğiniz başka faydalar da oldu mu? Bu deneyimi değerli kılan şeyler nelerdir?” sorularını cevaplandırın.
Bu uygulamayı yapmak, kendimize dair hem faydalı hem de dürüst bir perspektif kazandıracaktır.
Evet, hatalarımızı kucaklayarak, onlardan dersler çıkararak ilerlemek, hem kişisel hem de toplumsal olarak daha sağlıklı bir yaşam sürmemizi sağlayacaktır. Hataların, kişiliğimizi şekillendiren ve bizi büyüten önemli öğretiler olduğunu kabul edersek, yalnızca kendimizi değil, çevremizdekileri de daha iyi anlayabiliriz.
Narsisizmin yükseldiği bu dünyada başarısızlıkla başa çıkabilme yeteneği, aslında bizleri daha derinlemesine tanımamıza ve başkalarıyla daha sağlam bağlar kurmamıza olanak tanıyacaktır.
Siz ne dersiniz?
Hatalarınız size neler öğretti?