Bercan TUTAR – 22 Kasım 2024
ABD ve Avrupa, Ukrayna ile Ortadoğu’da yürüttükleri savaşlarda hezimete uğramanın verdiği psikolojiyle her tür jeo-politik intihar denemelerine başvuruyor. Ancak bütün provokasyonlarına rağmen Rus lider Vladimir Putin dünyaya güven telkin ediyor. Ukrayna’daki savaşın küreselleşmesine izin vermiyor. Çünkü ABD ve Avrupa’dan çok farklı cephelerde ve şekillerde intikam alma avantajına sahip. Şurası artık net. Batı Ukrayna’da kaybetti. Ortadoğu’da da İsrail eliyle yürütülen soykırım projesinin bölgesel savaşa dönüştürülmesi hamlesi Türkiye, Rusya ve Çin’in vetosuna takıldı.
Rus lider Putin’in de açıkladığı gibi Moskova, yalnızca Batılı askeri personelin kullanabileceği Batılı uzun menzilli füzelerin Kiev tarafından ateşlenmediğini biliyor. Putin, bu uzun menzilli yüksek hassasiyetli füze sistemlerinin Batılı askeri uzmanların doğrudan katılımı olmadan kullanılamayacağını açıkladı. Rusya, Ukrayna ve Belarus’un birleştiği noktadaki Bryansk bölgesine fırlatılan Amerikan ve İngiliz füzeleri Rus hava sistemleri tarafından etkisiz hale getirildi. Belirlenen hedeflere ulaşılamadı.
ABD’nin niyeti belli, savaşı küreselleştirmek. ABD, Ukrayna dışındaki hedefleri ve ülkeleri vurması için Rusya’yı provoke etmeye çalışıyor. Savaş ve kaos yanlısı ABD, Rus lider Putin’in Polonya, Romanya veya Almanya’daki NATO üslerine doğrudan bir saldırı düzenlemesini bekliyor. Fakat Putin bu tuzağa düşmedi, düşmeyecek. Çünkü Avrupa zaten çözüldü. Savaş yanlısı Amerikalı şahinler hezimete uğradı. Putin, kazandığı bir savaşı riske etmek yerine çöküşe geçen Batı’nın çırpınışlarını daha da derinleştirecek hamleler yapacak.
Üstelik İran üzerinden ABD ve İsrail’e ağır bir darbe indiriyor. Batı’nın uzun menzilli füzeleri Ukrayna’da devreye sokmasının bir nedeninin de Rusya’nın İran’ı kurban vermemesi olduğunu unutmayalım. Çünkü Ukrayna ve Ortadoğu’daki krizler birbirinden ayrı değil. İç içe geçmiş çok katmanlı ve çoğul denklemli bir çatışma süreci içindeyiz.
Dolayısıyla Putin doğrudan NATO üslerini ve Batılı ülkeleri hedef almak yerine ABD ve Avrupa’yı öncelikle Afrika’da, Asya’da, Latin Amerika’da ve Ortadoğu’da vurmayı da tercih edecektir. Batı medyasında “Moskova sadece Yugoslavya, Afganistan, Irak, Libya, Suriye ve Yemen’e kendini savunması için yardım etme kisvesi altında NATO ülkelerine saldırmak için Rus istihbaratına ve hedeflemesine bağlı, Rus askerleri tarafından işletilen ve Rus uyduları tarafından yönlendirilen uzun menzilli füzeler gönderseydi nasıl tepki verirdik?” diye karşılaştırmalar yapılıyor.
Çünkü Batı’nın en büyük korkusu Rusya’nın Hizbullah ve İran’ı balistik füzelerle ve hava savunma sistemleriyle donatmasıdır. Venezüela’ya verdiği askeri desteğin bir benzerini Meksika’ya da taşımasıdır. Kuzey Kore ile kurduğu askeri stratejik anlaşmanın bir benzerini Hindistan ile de yapmasıdır. Çin, Türkiye ve İran ile askeri ilişkilerini ilerletmesidir.
Dünyada 800’e yakın askeri üssü bulunan ABD için artık zor bir dönem başlıyor. Ve kuşkusuz ABD’nin en ağır hezimeti yaşayacağı kritik bölge ise Ortadoğu’dur.
Nitekim Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Galant hakkında sivilleri bilerek hedef aldıkları ve açlığı bir silah olarak kullandıkları için tutuklama kararı çıkardı. UCM kişileri yargılayan bir mahkeme. Şimdi sırada Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nın kararı var. Bireyleri mahkûm eden UCM’nin aksine Lahey ise devletleri yargılayan bir kurum. Lahey’de İsrail aleyhine açılan soykırım davası devam ediyor. Muhtemelen oradan da İsrail’i devlet olarak mahkûm eden bir karar çıkacaktır.
Haliyle Batı dünyası ve taşeronları için geri sayım başladı. Dünya artık kaos, şiddet, sömürü, talan ve terör ile hareket eden ABD ve Avrupa yerine gözünü Rusya’ya Çin’e ve Türkiye’ye çeviriyor. Çünkü kendi liderlerinden ve müesses nizamlarından bir beklentileri kalmadı.
Hâsılı kelam, Ukrayna ve İsrail eliyle derinleştirilen krizler Batı’nın son kumarıydı. Kaybettiler. Şimdi kendileriyle birlikte dünyayı da ateşe vermeye çalışıyorlar. Fakat insanlık bunu görüyor. Kendi halkları bile artık gerçekleri anlamaya başladı. Dolayısıyla emperyalist Batı sistemi içeriden ve dışarıdan muazzam bir baskı altında. Aldığı darbeler her geçen gün daha da ölümcül oluyor. Çırpındıkça kaçmak istedikleri sona daha çok yaklaşıyorlar.