Bercan TUTAR – 09 Ekim 2024
ABD Başkanı Joe Biden, sonsuza dek süren savaşlar dönemini ve Ortadoğu’yu dönüştürmeye yönelik Donkişotvari maliyetli çabaları sona erdirme sözü vererek göreve geldi. Şimdi Biden, İsrail’in dümen suyunda giderek ABD askeri gücünün bölgeyi sonsuza dek dönüştüreceğini düşünme tuzağına düşmüş görünüyor. Washington’un bu dersi henüz öğrenmemesi şaşırtıcı değil.
ABD’nin İsrail’in tuzağına düştüğünü gören Amerikalı analistlerden Quincy Institute for Responsible Statecraft’ın kurucu ortağı ve başkan yardımcısı Trita Parsi “Biden, Netanyahu’nun peşinden İran’la savaşa girmemeli” çağrısında bulunuyor. Parsi’ye göre İsrail hükümeti, dikkatleri Gazze’deki katliam ve kıtlıktan uzaklaştırarak ABD’yi savaşa katılmaya ikna etmek için Tahran’ı askeri bir tepkiye kışkırtmaya dayanıyor.
Uzman analistlerden Daniel Larison da ABD’nin İsrail’e yönelik refleksif desteğinin hem Gazze’deki felaketi derinleştirmeye hizmet ettiğini hem ABD’yi de savaş suçlarına dâhil ettiğinin altını çiziyor. Bu destek aynı zamanda İsrail’in daha geniş bir bölgede yıllarca tehlikeli davranışlarını teşvik ederek savaşı ve kaosu bölgeye yaymasına imkân sağlıyor.
Çünkü ABD’nin Gazze’deki soykırıma koşulsuz desteği, İsrail hükümetinin diğer bölge devletlerine karşı daha kışkırtıcı eylemlerle şansını zorlamaya devam edebileceğine inanmasına yol açtı. Şimdi İsrail hükümeti potansiyel olarak gerçek bir geri tepme ile karşı karşıya.
Ve ABD bu yeni sürecin bir parçası olup olmamakta kararsız. Zira ABD ve İsrail’in çıkarları on yıllardır farklılaşıyor, ancak ABD politikası buna ayak uyduramadı. ABD Başkanı Joe Biden, İsrail ile geçen yüzyıldan kalma ilişkinin bir versiyonuna bağlı kalmaya devam ediyor. Bu durumu eleştiren akademisyen Paul R. Pillar da çözüm olarak şu öneride bulunuyor: “ABD politikasını güncel hale getirmemiz ve Ortadoğu’nun mevcut gerçeklerine uyarlamamız gerekiyor. Bunu yapmak için ABD’nin İsrail’e “sağlam” bir bağlılık fikrinden vazgeçmesi lazım…”
ABD ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan, Beyaz Saray’ın İran’a yönelik saldırı konusunda İsrail ile çalıştığını söylerken Biden, “ABD, İsrail’i tamamen, tamamen, tamamen destekliyor” demişti.
Oysa Amerikalı bazı stratejistlerin de vurguladığı üzere öngörülen saldırı ABD’nin hiçbir çıkarına hizmet etmiyor. Saldırı, Ortadoğu’da daha geniş bir şiddet modelini tırmandırmaya dayanıyor. Yaklaşan İsrail saldırısı İran’ın balistik füze misillemesine misilleme olacak. Yani misillemeye misilleme için misilleme, bitmeyen bir şiddet döngüsünün reçetesidir.
ABD’de sayıları son dönemde giderek artan birçok uzman İsrail’in bu hedeflerinin hiçbirinin ABD’nin ulusal çıkarlarına uygun olmadığına inanıyor. Bu uzmanlar, İsrail’in bölgesel savaşı ve daha spesifik olarak İran’a yönelik Pentagon destekli bir saldırısının ABD çıkarlarına tamamen zarar vereceğini düşünüyor. Böyle bir opsiyonun ABD hedeflerine terörist misillemeler de dâhil olmak üzere her tür misilleme olasılığını artıracak.
Aynı zamanda ABD’nin uluslararası politikadaki izolasyonunu daha da kötüleştirecektir. Dolayısıyla İran’a yönelik bir saldırı, petrol piyasasını sarsacak ve ABD’ye ulaşacak ekonomik altüst oluşlara neden olacaktır. Özellikle de böyle bir saldırının İran’ın petrol tesislerini hedef alması durumunda. Nükleer tesislere saldırı ise İran’ın nükleer silah geliştirmeyi seçme şansını fazlasıyla artıracaktır.
ABD’de Pentagon’un da içinde yer aldığı bazı kesimler İsrail’in ABD’yi Ortadoğu’daki ölümcül yöntemleriyle büyük ölçüde tuzağa düşürmeye çalıştığı kanısında. Bu tuzak, İran’a yönelik beklenen yeni saldırıyla daha da derinleşme tehdidinde bulunuyor. En azından Pentagon içinde bazı kesimler, İsrail’e destek politikasının Siyonist rejimi kaosu tırmandırmaya teşvik ederek ters etki yarattığına inanıyor.
Nitekim 4 Ekim’de New York Times’da yayımlanan bir Pentagon raporunda askeri yetkililerin, Ortadoğu’ya daha fazla güç göndermenin çok daha geniş bir savaşı önlemekten ve kontrol edebilmekten ziyade İsrail’i daha da provoke ettiğinden ve bunun tehlikelerinden bahsetmesi dikkat çekici.
Çünkü geçen 12 ay içinde Pentagon, bölgeye uçak gemileri, güdümlü füze avcıları, amfibi saldırı gemileri ve savaş filoları da dâhil olmak üzere bir dizi silah gönderdi. Pentagon bu hafta, denkleme “birkaç bin” asker daha ekleyeceğini ve bölgedeki hava gücünü esasen iki katına çıkaracağını duyurdu.
ABD Genelkurmay Başkanı General Charles Q. Brown Jr., Pentagon ve Beyaz Saray’daki toplantılarda sürekli olarak Ortadoğu’daki genişleyen Amerikan varlığının, ordunun Çin ve Rusya karşı olası bir ‘genel savaş hazırlığı’nı olumsuz yönde etkileyebileceğinden bahsediyor. Bundan rahatsız olan İsrail yönetimi ise varoluşsal tehditlere karşı harekete geçmeden önce ABD’yi uyarmayacağı tehdidinde bulunuyor. Bunu gören ABD, İsrail Savunma Bakanı’nın Pentagon şefi ile görüşmek üzere Washington’a yapacağı ziyareti erteledi.
Nitekim 27 Eylül’deki Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’a yönelik suikast hakkında İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın operasyon devam ederken bir telefon görüşmesi sırasında ABD Savunma Bakanı Austin’i bilgilendirdiği ortaya çıktı. Austin’in “hazırlıksız yakalandığını” söylemesi Amerikan kamuoyunda rahatsızlıklara yol açtı.
Ayrıca pazartesi günü, Brown Üniversitesi’nin Savaşın Maliyetleri projesi, Amerika’nın 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail’e olan parasal taahhüdünü detaylandıran bir rapor yayınladı. Bu rapor, ABD’nin İsrail’e askeri yardım için en az 17,9 milyar doları onayladığı sonucuna vardı ve bu, ABD’nin 1959’da İsrail’e yardım etmeye başlamasından bu yana tek bir yılda verilen en yüksek rakam oldu. ABD, İsrail’e doğrudan yardımın yanı sıra, Ekim 2023’teki Hamas saldırılarından bu yana bölgedeki askeri ayak izini yaklaşık 43 bine çıkardı. Associated Press, askeri operasyonlardaki bu artış için ek 4,86 milyar dolar harcandığını tahmin ediyor.
İsrail, 1978’de Camp David Anlaşmalarını imzaladığından beri her yıl milyarlarca dolar alıyor ve Başkan Obama yıllık yardım miktarını 2028 yılına kadar 3,8 milyar dolar olarak belirledi. Raporda ayrıca, “Dünyadaki herhangi bir ülkenin aksine, İsrail’in ABD’den aldığı rutin yıllık askeri yardımın yüzde 25’ini kendi silah sanayisine harcamasına izin verildiğine” de dikkat çekiliyor.
Bunu eleştiren bazı kalemler İsrail’e desteğin Amerikan askerlerini daha savunmasız bir konuma yerleştirdiği kanısında. Bu nedenle ABD olası bir İran saldırısında hedef olmamak için Irak’taki 2 bin 500 askerini önlem olarak Kürt bölgesindeki üslere çekme kararı aldı. Suriye’de ise yaklaşık 1000 ABD askeri bulunuyor.
Bazı analistler de İsrail’in sürdürdüğü ve tırmandırmak istediği savaşların en büyük kazananının silah şirketleri olduğunu söylüyor. Çünkü İsrail’in saldırıları ABD’li silah şirketi yatırımcıları için ‘devasa’ karlara yol açtı. Örneğin 7 Ekim’den bir yıl sonra, silah endüstrisi hisseleri S&P 500 endeks fonunun çok üzerinde performans gösterdi. TD Cowen’den Cai von Rumohr, General Dynamics’in 25 Ekim 2023’teki hedefledikleri kazanç toplantısında, “İsrail ek talep yarattı, başkandan 106 milyar dolarlık bir talebimiz var” öngörüsünde bulunmuştu ve bu öngörü doğru çıktı.
Foreign Affairs’ın Ekim 2024 sayısında “Savaşlar Tesadüf Değildir” yazısını kaleme alan Erik Lin-Greenberg ile Robert E. Hunter, aslında bölgenin şu an geldiği noktanın bilinçli bir stratejinin ürünü olduğunu gözler önüne seriyor. Fakat evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor. Bu kez de aynısı olacak. İsrail ve ABD arasındaki soykırım ittifakında çatlaklar giderek derinleşirken saldırılara karşı ise bölgesel direnç o oranda artıyor. Haliyle bariz olanı görmezden gelmenin şeytanlığına başvuran İsrail ve ABD gibi aktörler yine hüsrana uğrayacak.