Abdullah YILMAZ – 14 Ocak 2025
Ülkemizde uygun sektörlerin belki de tamamında kirli ilişkilerin ve elde edilen güç sayesinde haksız rekabet, tekelleşme gibi hadiselerin olduğunu biliyoruz görüyoruz duyuyoruz. Rantın olduğu bölgede dilencilik yapmak bile o bölgede mafyalaşmış yapıların özel izni sayesinde olabilir. İzin alamazsanız hasılatın az olduğu yerlerde takılırsınız ancak!
Çarşıda, pazarda, siyasette, bürokraside ve akla gelen gelmeyen birçok yerde olan tekelleşme milyar dolarların döndüğü film/dizi sektöründe olmaz mı? Açık söyleyelim ortaya çıkanları biliyorduk ama bu boyutta bir lağım çukurundan haberdar değildik. Her açıdan kullanışlı, itaat eden, söyleneni harfiyen yerine getiren tipleri yetenekleri ve tecrübeleri olmasa da hep gündemde tutarlar. Dizileri tutmaz yayından kaldırılır, bir sonraki dizide yine aynı tipleri görürsünüz mesela!
Bendeniz pek TV dizisi izlemiyorum. Dolayısıyla hangi dizide kim başrol oynadı, o kişi başka hangi yapımlarda yer aldı detaylı bilgi veremem ama az çok göz ve kulak aşinalığımız var. Ve Ayşe Barım meselesi gündeme geldikten sonra ortaya atılan iddiaların (İddia diyorum zira bir soruşturma devam ediyor), çıkan haberlerin ve yapılan paylaşımların neredeyse tamamını okudum. Dehşete düşüren ve insanı ürperten iddialar gerçekten pes dedirtecek cinsten!
Kazan kazan anlayışının hakim olduğu malum sektörde, sadece para kazanmak için mi bu kadar “film” dönüyor? İddialar böyle olmadığını söylüyor! Bir yerlerden el almış organizatör Ayşe Barım, gerektiğinde ve kritik dönemlerde toplum mühendislerinin imdadına yetişiyor. Sorsanız İstiklal Marşı’nın müellifini bilmeyecek ve milletin her türlü gündeminden uzak olan ünlü asosyal tipler, arpalıktan payına düşeni alınca büyük bir heyecanla ve sıraya girerek bizlere her şeyin çok ama çok güzel olacağını müjdeliyor mesela! Yine bakıyorsunuz tarihi ihanet olan gezi ihanetinde domino taşları olup en ön sıralarda bulunuyorlar! Meğer işin içinde ne dümenler varmış da biz saf saf bakıyormuşuz!
Aslında bu söylediklerimin böyle olduğunu biliyorduk ama ispat edemiyorduk. Arkasındaki karanlık organizasyonu da hala daha çözemedik. Hatta birden fazla üst akıl olabilir. Türkiye’de kimin parlayacağına, kimin hangi işin parçası olacağına, kimin ödül alacağına, kimin ne kadar zenginleşeceğine bunların karar verebildiklerini düşünüyorum. Oyuncular da kullanışlı tiplerden oluşmalı. Tabii ki sadece sanat dünyasından bahsetmiyoruz, bağlantılı sektörlere de dikkat!
Bahsettiğimiz figüranlar gerektiğinde sapkın ideolojilerin reklamını da yapmalılar. Ödül törenlerinde istenildiği gibi konuşmalılar. Soyunması emredildiğinde de itiraz etmeden soyunmalı örneğin. Eşcinsellik içeren bir hayat sürmeleri gerektiğinde buna da itiraz edilmemeli. Siyasi mesajlar verilmesi gerektiğinde de hiç düşünmeden gerekeni yapmalı!
1 Alana 1 Bedava Oyuncu!
Ayrıca bu bahsettiklerimiz öyle alelade tiplerden seçilmez. Birçoğunun soyları sopları mensubiyetleri aidiyetleri dinleri mezhepleri özeldir. Milletin değerleriyle alakaları da olmamalıdır. Gerektiğinde İslam’a ve İslami değerlere saldıracak ve ifsada ortak olacak tiplerdir. Bu işleri organize edenlerin ve çarkın içine giren bazılarının tuhaf vurgulu soy isimlere sahip olmaları da şaşırtıcı değildir. Bahsettiğimiz tipleri sitemin içine dahil etmek için bir alana bir bedava kampanyası ile gereken yapılır. Ödül mekanizması da çarkın istediği gibi işler!
Atatürkçülük kaymağını da yiyen hatta tabağın dibini sıyıran bu kitle, Atatürk dizisine Disney tarafından uygulanan sansürden sonra hep birlikte utanmadan lal pozisyonuna geçtiler. Her gün toplumun önünde gördüğümüz, gündemden düşmeyen bu kişiler, o süreçte salak rolünü de hep birlikte başarıyla oynadılar! Atatürk’ü de istismar ediyorlar desem abes kaçmaz sanırım.
Bunlar için sanatçı dediğin planyadan çıkmış gibi dine dindarlara halkın değerlerine düşman olur. LGBT destekçisidir. Kendisine verilen her türlü rolü itiraz etmeden oynamalıdır. Hiçbir değeri olmamalıdır. Gerektiğinde ajansın isteği üzerine para karşılığı sevgili de olmalıdır. 5 milyon eurodan payına ne kadar düşer bilemiyorum artık!
Bunların her yapımında bir eşcinsel bulunmalıdır. Filmde çarpık ilişkiler olmazsa olmazdır. Çıplaklık lüks şatafat özendirilmelidir. Seçilen oyuncular muhakkak istenilen ve belirlenen ideolojiye hizmet etmelidir!
Bu çark kusura bakmayın da tüm ülkenin algısını, davranışlarını, kültürünü, alışveriş alışkanlıklarını ve neredeyse her şeyini etkiliyor. Kusura bakmayın da Türkiye yol geçen hanı değildir. Adli süreçte savcılarımızdan, hakimlerimizden ve sonrasında Kültür Bakanlığımızdan gerekli adımları atmalarını diliyoruz.
Ajanstan İzinsiz Tuvalet Bile Yasak!
Efendim, bu sektördeki bu adı konmamış kurallar bağlantılı olan medya alanına da sıçramış durumda. Haber sunan spikerlerde bile bazı standartlar aranmakta. Bir ekran yüzü öyle sıradan olmamalı ve sıradan giyinmemeli. Muhakkak çatal göstermeli mesela! Kılığı kıyafeti mümkün olduğunca aykırı olmalı. Özel bir durum yoksa bu kurallara uymayan tipler o alanda da fırsat bulamaz. Ya da uyanlar daha hızlı fırsat bulurlar! İstisna olanlar başımın üzerindedir, onlara diyeceğim yoktur.
Ayşe Barım süreci gelen açıklamaların da sayesinde bize bildiğimiz ama arka planına hakim olmadığımız pislikleri görmemizde yardımcı oldu. Kore’deki K-pop gruplarıyla ilgili ürkütücü bilgiler duymuştum. Benzer süreçler Türkiye’de şöhret uğruna gönüllü bir şekilde icra edilmekte. Sektörün içinden birçok önemli isim yaptıkları açıklamalarla meseleye dahil oldular. Enver Aysever bile konuya isyan edip açıklama yaptı. Ve ajans, sunmuş olduğu bu büyük imkanlar karşılığında bünyesindeki sanatçıların ve oyuncuların adeta tuvalete gitmelerine bile karışıyormuş bunu görmüş olduk. Ve ellerindeki büyük güç sayesinde konu hakkında paylaşım yapanların da tehdit edildiği iddiasını da kenara not edelim.
Soruşturma süreci devam ediyor. Bendeniz bundan sonraki dönemlerde bu sektörün de olması gereken bir noktaya evrilmesini diliyorum. Toplum mühendislerinin istedikleri zaman arpaladıkları isimler üzerinden algı oluşturamamalarını diliyorum. Yeşilçam isimli şaibeli sektörün kalıntılarının da bertaraf olmasını diliyorum. İnsanımızın kendi değerlerine aykırı olan yapımlara prim vermemelerini diliyorum. Benzer tekelleşme başka sektörlerde de varsa oralarda da ortadan kalkmasını diliyorum.
Son söz, Türkiye’de hiçbir alanda küresel çeteye hizmet edilmesini istemiyoruz. Bu tip süreçlerle ilgili daha uyanık olmamız gerekiyor. Konuyla ilgili Ekşi Sözlükte çıkan paylaşımların nasıl silindiğini unutmayalım. Şüpheci taraflarımız muhakkak çalışır durumda olmalı. Sapkınlıkları bulunan tiplerin gençliğin idolü olmalarına müsaade etmeyelim. Konvansiyonel medyada pek haber olmayan konuyu da X platformundaki @mahajansi gibi hesaplardan takip edebilirsiniz. Bu arada konuyla ilgili 2017 yılında @kuscusencer hesabından yapılan paylaşımlar dikkat çekici. Bunu da görmenizi tavsiye ederim.
Ayşe Barım Film/Dizi sektörünün Osman Kavala’sı mıdır onu da süreç içerisinde göreceğiz, vesselam…