büşra as kapak 2025

Büşra AS – 03 Mart 2025

 

Bu hafta Anadolu Ajansı TUİK verilerine göre ülkemizdeki evlenme ve boşanma oranlarını açıkladı. 2024 yılında evlenme ve boşanma oranları 2023 yılına göre artış gösteriyor. Yani evlenen çift sayısı son 1 yıl içinde arttığı gibi boşanan çift sayısı da artmış durumda. Fakat bir teselli olarak kaba evlenme hızının kaba boşanma hızından yüksek olduğu sonucu evlilik hayatının sürekliliğine dair toplumumuza bir şans veriyor. Tabi ki bu verilerin değerlendirmeleri detaylarıyla yapılacaktır ama gündelik hayatta bizlerin bu verilerden ne anladığımız ve uygulamada neler yapacağımız bu toplumun bir bireyi olarak bizlere de sorumluluk yüklüyor.

Aile birliğinin devamlılığı, kadın ve erkeğin evlilikten doyum alması, çocukların aile içindeki konumu bireysel olarak da değerlendirmemiz ve üzerine düşünüp harekete geçmemiz gereken konular. Gündelik hayattaki ortamda; sokakta, aile ortamında, iş yerleri ve arkadaş ortamlarında genel olarak evliliklerin eskisi gibi olmadığından dert yanma konusu sıklıkla gündemde oluyor. Etrafımızda boşanan çiftlerle alakalı yorumlar hep aynı. “Bu zamanda geçim zor”, “Gençler evlilik yönetmeyi bilmiyor.”, “Aile kavramı kalmadı.” Gibi klişeleşmiş yorumları devamlı duyuyor hatta belki bizlerde bu yorumlara kendimizi inandırıyoruz.

İnanmak istiyoruz. İnanırsak bu davranışları sergilemeyiz ve ayrılıktan bizde uzak oluruz sanıyoruz. Geçimli biri olursak, maddi imkanlar iyi olursa, eşimizin her dediğini kabul eden makul ve uslu biri olursak, kanaatkar olursak ayrılık başımıza gelmez diye kendimizi avutuyoruz. Aslında bu davranışlar ve durumlar her zaman vardı. Bugün ne değişti ve ayrılık daha sık gündeme gelen bir konu oldu. Gerçekte neler oluyor olabilir buna gerçekçi şekilde odaklanmalıyız.

KAYNAKLAR ÇOĞALDI

Teknoloji her gün daha da uçsuz bucaksız bir hale geliyor. Artık hepimizin her şeyden haberi var. Telefon, televizyon, internet, sosyal medya, telekonferans gibi alanlar haberlerin iyi haberden de tez yayılmasında çok etkili oldu. Teknolojik gelişmelerden önce bir yakınımızın bile ayrılık haberini çok geç öğrenirken şuanda hayatımız boyunca hiç görmediğimiz, tanımadığımız birinin ayrılığını sosyal medyadan dinliyor, görüyor ve sürecine bizde hakim duruma geliyoruz.

İnsanların hayat hikayelerinden kimi zaman ders alıyor kimi zaman onları yargılıyor kimi zamanda bizim başımıza gelmez diye kendimizi teselli ediyoruz.

Bu tip olayları medyada çok sık duymak ve izlemek boşanmaların arttığı yönünde bizde bir algıda oluşturuyor. Bu algı bizleri pekte harekete geçirmiyor. Yani gerçekten boşanmalar arttı mı? Neden artmış olabilir? Bu durumu yaşamamak için evlilik hayatında neler yapmak gerekir gibi kaygılara düşmüyoruz. Bunun yerine başkalarının yaşadıklarını konuşmak bizlere çok daha cazip geliyor.

İlginizi çekebilir!  Faiz İndirimleri Başlıyor - Deniz İstikbal

Ayrılıklara daha fazla şahit olma nedenlerimizden bir diğeri şüphesiz ki hukuki kaynaklara ulaşımın geçmiş yıllara göre artmış olması. Avukatlara hızlı ulaşabilmek, avukatınızı seçebilmek için sosyal medyadan faydalanmak, iyi bir araştırma yapabilme imkanlarımızın olması boşanma davası müracaatlarını da kolaylaştırıyor.

TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIK

Boşanmaya karşı toplumsal bağışıklık geliştiriyoruz. Yani durum artık hepimiz için normalleşiyor. Alışıyoruz ve bir yandan doğalda karşılıyoruz. Her başlangıcın bir bitişi olması aslında çok doğal fakat önceden çok zıt olan yargıların artık değiştiğini görüyoruz. Bu değişimin iyi ki olmuş dediğimiz tarafları da var elbette ki. Mesela birçok kadın sırf ekonomik özgürlüğü olmadığı için yıllarca şiddete maruz kaldığı, hakkını alamadığı ve ezildiği evlilikleri sürdürmek durumunda kalıyordu. Bunun yanında “dul” damgası yememek toplumsal ortamlardan dışlanmamak içinde yanlış giden evliliklerini sürdürme zorunluluğu taşıyorlardı. Belki de son yıllarda kadının iş hayatında daha emin adımlarla yürümesi “dul” etiketinin literatürde düzeltilmesi süreci etkilemiş olabilir. Toplumsal olarak boşanan kadına olan bakış açısı hala tam olarak değişmediyse de bu gelişmelerde algının daha gerçekçi bir hal alacağına dair bir ışık yakıyor.

Öte yandan kök aile dediğimiz çiftlerin anne babaları da süreci geçmişe göre daha yapıcı değerlendirebiliyorlar. Gelinlikle çıktığın yere ancak kefeninle dönersin yargısı değişmeye başlamış durumda. Anne babalar artık elalem ne der korkusunu bir tarafa bırakıp çocuklarının daha iyi bir hayata kavuşmasını destekleme konusunda daha cesaretliler. Bu anlamda anne baba tutumlarının olumlu olduğunu düşünebiliriz fakat bunun tam zıttı bu konuda demokratik bir rol alan anne babaların yanı sıra ilgisiz ve kayıtsız anne baba tutumu gösteren ailelerde var. Ayrılığa hiç müdahale etmeyen, çiftlerin durumunu anlamaya ve çözmeye çalışmayan, çiftleri bir araya getirmek ve uzlaştırmak için çaba harcamayan bu tutum çiftlerin ayrılık kararı alma durumunu daha da basit bir hale getirebiliyor.

EŞİNİ RAKİP OLARAK GÖRMEK

Çiftleri boşanma kararına iten tek şey toplumsal değişimler ve kaynaklara ulaşmanın kolaylaşması demek eksik olacaktır. Çiftlerin ilişki örüntülerinde ki belli davranışları da onları bu karara götürüyor. Özellikle çift terapisi seanslarında boşanmayı düşünen veya boşanmış çiftlerin evliliklerinde belli davranışları sergilediklerini görüyoruz. Bu davranışlardan en belirgini çiftlerin birbirlerini rakip olarak görmeleri. İlişkide ben algısının aşırı derecede ön planda olması. Bencillik ve sürekli kazanma isteği. Tüm bu hırslar çiftin birbirlerine ve evliliğe odaklanmasını engelliyor.

İlginizi çekebilir!  Sonar Anket Şirketi Sonucu Açıkladı: Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Var

Çiftler birbirlerinin eksiklerini kapatmak yerine onları birbirlerinin yüzüne vuruyor. Teşekkür etmek, takdir etmek, rica etmek, özür dilemek yerine daha kaba ve sert bir üslup tercih ediyorlar. Uzlaşmak, çözüm ve empati gibi bireysel kabiliyetlerini birbirlerine karşı kullanmaktan kaçınıyorlar. Çocuk yetiştirirken de anne baba olarak değil kendi bireysel fikirleri doğrultusunda bir yol izlemeyi tercih ediyorlar. Bu durumlar aile olamamaya, ikiliğe ve çiftlerin sağlıklı bir bağ kuramamasına neden oluyor. Aile hayatına kendini ait hissedemeyen çiftler çaresizce ayrılığa yöneliyor.

MAHREMİYETTEKİ ACI GERÇEKLER

Boşanan çiftin neden ayrılık kararı aldığını çevrelerinde ki kişiler merak eder. Çift hep bir açıklama yapma mecburiyeti hisseder. Her ayrılık zordur ama belki de ayrılığın en zor tarafı insanlara açıklama yapma stresidir. Kim ne der beni ne kadar anlar ne kadar anlaşılırım? Tüm bu sorular bireyi bu zor süreçte daha da büyük bir çıkmaza götürür. Çoğu çift eğer sebep çok mahrem değilse açıklama yapıp herkesin köşesine çekilmesini sağlamaya çalışır. Ama bazı çiftler üstün körü cevaplarla süreci yönetmeye çalışırken çok zorlanırlar. Eşinin mahrem hayatında çok ciddi problemleri olduğundan ayrılmak durumunda kalan çok fazla çift var.

Eşinin mahremini, sırrını anlatmak, onun eksi yönünü ifşalamak bireyleri çok zorladığı için çiftler bu süreçte sessiz kalmayı tercih edebilirler. Yani bir evlilik sanılanın aksine sadece geçimsizlik, maddi nedenler, sevgisizlik gibi nedenlerden bitmiyor olabilir. Bağımlılık, parafililer, hastalıklar, kök ailelerde yaşanan sorunlar ve suç gibi etmenler yüzünden çiftler evliliklerini mecburen sonlandırmak zorunda kalabilirler. Yani her zaman makul bir eş olmak, evliliği çok iyi sürdürmek evliliğin ayrılıkla sonuçlanmasından bizleri korumayacaktır.

Ayrılık süreci yıpratıcı ve kişi bunu çok istemiş olsa bile zorlukları barındıran bir süreçtir. Bunun ne ifade ettiğini ve toplumumuzda nasıl bir yer ettiğini iyice düşünmek ve araştırmak bu zor süreci kendimiz ve çevremiz için kolaylaştırmamızı sağlayabilir. Toplumda yaşayan bir birey olarak birbirimizi zorbalamak yerine bu konuda bilinçlenmek hepimizin ihtiyacını giderecektir.

Tüm evliliklerin güzellikler ve doğru kararlarla sonuçlanması dileğiyle…

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.