istihbarat ceyhun bozkurt

Ceyhun BOZKURT – 20 Haziran 2024

 

Son dönemlerde yaşadığımız bazı olaylar karşısında “Neler oluyor” sorusunu çokça sormaya başladık. Yerel seçimler sonrası bazı analizlerimizde, 28 Mayıs 2023 öncesi ve sonrası bazı politikaların birbirleriyle çeliştiğini aktarmıştık. Bu süreçte bazı kumpas ve komplo izleri taşıyan olaylar da dikkat çekiciydi. Örneğin Ayhan Bora Kaplan (ABK) soruşturması ve Sinan Ateş cinayeti davası, adeta bir siyasi hesaplaşmanın kumpaslarla tahkim edilmiş haline dönüştürüldü. Ayhan Bora Kaplan soruşturmasındaki afişe olan gizli tanık Serdar Sertçelik’in yaptığı itiraflarda AK Parti’nin önde gelen bazı isimlerinin nasıl hedefe konduğu ve Sinan Ateş cinayetinde MHP ve Ülkü Ocakları’nın nasıl bir komploya maruz bırakıldığı gündemde. Gaffar Yakınca’nın “Sinan Ateş davasının hâkimi kim?” başlıklı yazısı ve yine Gazeteci Mustafa Sapmaz’ın X hesabından Durdu Özer ile ilgili aktardıkları son derece önemli. Bu iki davanın detaylı değerlendirmesini ve bazı bilgilerimizi bir sonraki yazıya bırakarak, bu süreçte gündemdeki bir soruşturma ile ilgili bazı gariplikleri bugünkü yazımızda işleyeceğim.

Sözünü ettiğim soruşturma, Ayhan Bora Kaplan soruşturması. Ağırlıklı olarak dışarıdan, siyasete müdahale boyutuyla analiz ettiğim bu olayda bazı teknik bilgilere ulaşınca, soruşturmanın nasıl (deyim yerindeyse) salla pati yapıldığını görmüş oldum. Zaten komplo iddiaları ve FETÖ militanlarına servislerle gündemde öne çıkan Ankara Emniyeti’nin ilgili kişi ile ilgili örgüt iddialarından bağımsız olarak bu tür soruşturmalar konusunda uzmanlaşmış bir isimden aldığım bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle vurgulamak gerekir ki, Türk Emniyeti, ülkemizin gözbebeği niteliğinde teşkilatlardan bir tanesidir. Varlığımız, güvenliğimiz ve terörle mücadele bağlamında da vatan topraklarımızın teminatı olan Türk Polis teşkilatının bu tartışmalardan yara almaması esas gayemiz. Çünkü FETÖ militanlarının sızdığı ve güçlendiği dönemde maalesef Türk polisi ciddi bir şekilde yıpranmış, tartışmaların merkezine oturmuştu. Günümüzde de benzer bir tehlikenin ortaya çıkmaması için yetkililerin son derece hassas olması gerekmekte. Ancak uzman isimden aldığım bilgiler, ABK soruşturmasının teknik olarak ciddi sıkıntılar barındırdığını gösteriyor.

Buna göre;

– ELDE DELİL YOKKEN GÖZALTI YAPILDI– Daha sonra çok sayıda bilgiyi paylaşmak için ifade vermek isteyen Ankara Organize Şube Müdürü Kerem Gökay Öner’in ifadesinden, elde hiç bir delil yokken ABK’nın göz altına alındığı ortaya çıkmıştı. Hatta Öner’in ifadesinden, ABK hakkındaki iddiaların sonradan delillendirildiği/delillendirilmeye çalışıldığı anlaşılıyordu. Bu usul, örgütlü suçla mücadele soruşturma tekniğine tamamen aykırılıklar barındırıyor.

– ORGANİZE ŞUBE DEVRE DIŞI BIRAKILMIŞ: Adli sorumluluk tamamen şube müdürüne aittir. Soruşturma savcıyla koordineli tüm kararları vermesi gereken şube müdürü yetkili ve sorumlu iken şube müdürünün soruşturmadan uzaklaştırıldığı kendisinden bilgi saklandığı anlaşılıyor. Bu durum adli sorumluluğu olmayanların dışarıdan müdahalesi anlamına gelir.

İlginizi çekebilir!  Türkiye neden savunma sanayine yatırım yapıyor

– ORGANİZE ŞUBE GİZLİ TANIKLA GÖRÜŞEMEZ- Gizli tanık yönetimi tanık koruma şubesine aittir. Kendi usul ve esasları vardır. Organize şube bu yönetimi yapamaz. Görüşmeleri suçtur, arızalı bir yöntemdir.

– GİZLİ TANIK SADECE SAVCIYA İFADE VERİR: Gizli tanığın ifadesinin alınması savcıya aittir. Kanun koyucu kollukta ifade alınmasının handikaplarını düşünerek bu mecburiyeti getirmiştir. UYAP sistemine göre Serkan Sertçelik’ in 19 sayfalık ifadesinin bellek ile kolluk tarafından savcılığa getirdiği ve kes kopyala yöntemiyle ifadeye geçirildiği doğrulanırsa ifadenin en baştan hukuksuz hale gelmesine yol açar.

– BAŞSAVCIYI BASKI ALTINA ALMA ÇABALARI: Hatırlanacağı üzere soruşturmanın başlangıcında ABK için gözaltı kararı alınırken, Başsavcıya ‘yargı mensupları ile ilişkisi var gitmesine müsaade edersek töhmet altında kalınır’ mealinden konuşmalar yapılmıştı. Bu durum da Başsavcının baskı altına alınması anlamına geliyor.

OLGUNLAŞMADAN OPERASYON OLMAZ: Örgütlü suçla mücadelede kapsamında varsa tespiti yapılan bir yapılanmaya yönelik soruşturmanın operasyon haline gelmesi aylar sürer. Hatta bu sürenin 2 yıla kadar uzadığı da olmuştur. Tam olgunlaşmadan yapılan operasyonlar suç örgütlerinin süreçten güçlenerek çıkmasına yol açar.

Örgütlü suç soruşturmalarında, teknik takip ( ortam dinlemesi, araç ve şahıs takibi vb) iletişimin dinlenmesi, gizli tanık, tanık beyanları, takip sırasında örgüt elamanlarının eylemlerinin örgüt yöneticileri tarafından verilen emirlere göre yapıldığının delillendirilmesi,  operasyon öncesi adli kriminal incelemeleri, faillere yönelik biyolojik incelemeler ve delillendirmeler, faillerin ortak hareket ettiğine dair veri analizleri vs. tüm kolluk silahlarının kullanılmasına ihtiyaç vardır. Bu soruşturmada artık mazide kalmış sanıktan delile gitme mantığının hortladığı, sanık gözaltına alındıktan sonra delillerin oluşturulmaya başlandığı gibi tehlikeli ve uzmanlık dışı bir yöntemin uygulandığı anlaşılmaktadır.

– SÜRECİN KİŞİSELLEŞTİRİLMESİ ÖRGÜTE YARAR: Ayhan Bora Kaplan’ın yakalanma görüntülerinden başlayan ve diğer tüm süreçlerde olayın kişiselleştirildiği anlaşılıyor. Adli soruşturmacılar olayları kişiselleştirmesi, eninde sonunda suç örgütüne yarayan sonuçları doğurur.

– TEŞKİLATIN HUZURU BOZULDU, SORUŞTURMAYI SAKATLADI: Ankara Emniyeti’nin yine geçmiş dönem emniyet görevlilerine yönelik soruşturma yapması doğru bir uygulama değildir. Husumet doğurur, teşkilatın huzuru bir yana soruşturmayı sakatlayan bir durumdur. Kurum içi savunma veya eleştiri mekanizmasının çalışmasına yol açar, objektifliği bozar. Bilgi sızması görülür ve soruşturma sağlıklı yürüyemez. İsmi geçen kolluk görevlileri varsa bunun soruşturmasını direk savcılığın başka birimlerle yapması gerekirdi.

– KOLLUK KANUN SINIRLARI DIŞINA ÇIKAMAZ: Kolluk suçla mücadele ederken kanun dışı yollara saparsa veya sapmasına göz yumulursa her türlü meşru sonuç için kanunsuz işleri yapabileceğine dair davranış geliştirir. Bu hırsızı konuşturmak için işkence yapmaya göz yummakla aynı mantıktır. Önü alınamaz. Sonucu ne olursa olsun kolluğun kanunun çizdiği sınırlardan ayrılmaması gerekir. Bu inisiyatifin kolluğa verildiği zamanlarda ne gibi olumsuz sonuçlar doğurduğu tecrübe edilmiştir. Keza bu soruşturmada kolluk kanun dışı soruşturma teknikleriyle bir anlamda soruşturmayı boşa düşürmüş, örgüt mensuplarının suçlanmasını kendi eliyle zayıflatmıştır.

İlginizi çekebilir!  Muhalefet Adı Altında Vatan Ve Türk Milleti Düşmanlığı Yapanlar

– EŞZAMANLI OLARAK PARA TAKİBİ YAPILMAMIŞ: Örgütlü suçlarda suçtan elde edilen mal varlığının tespit edilmesi örgütün çökertilmesi için en önemli unsurdur. Bu da soruşturmanın başlamasıyla birlikte eş zamanlı para takibini gerektirir. Bu şekilde davranılmadığı anlaşılmaktadır.

KOLLUĞA GÜVENİ SARSAR

Sadece aktardığım bu tespitler bile ilgili soruşturmanın, hatta bu kişilerin yürüttüğü diğer soruşturmaların üzerine gölge düşürecek nitelikte. Kolluk hizmetleri herkesin ahkam kestiği gibi basit bir iş değildir. Çok yönlü ve değişken paradigmaları vardır. Uzmanlık gerektirir. Emniyet Teşkilatı kurumsal yapısı ve uzman personel kaynağı ile geçmişten beri örnek gösterilen bir kurum olarak bilinir. Liyakat ve kıdem esastır. Bu kriterlerin geri plana itilmesi karşılaştığımız sorunları yaratmıştır.

Kolluk içinde belli kimliklerin soruşturmayı yürütmesi ki bu spor takımı taraftarlığı bile olsa her yapılan işi baştan sakatlar, kolluk için tarafsızlık ilkesi hayati önem taşımaktadır. Yapılan suç soruşturma faaliyetleri Kanun dışında hiç bir amacın güdüldüğünü akla getirmemelidir. Kolluğa tam güven esastır. Bu hastanın kendisini ameliyat eden cerraha tam teslimiyeti gibidir. Bir grubun mensubu olmakla duyulan güvensizlik soruşturmanın verimliliğini ve neticesini zayıflatır ortadan kaldırır.

CEMAATE DEĞİL KANUNA VE AMİRE İTAAT GEREKİR

Şimdilerde Emniyette değişik cemaatlerin etkinliği, renklilik veya doğal sosyolojik durum gibi lanse edilmekte olduğunu hepimiz duyuyoruz. Oysa Emniyet Teşkilatı hiyerarşik bir teşkilattır kanuna ve amire tam itaati gerektirir. Bu anlamdaki akıl karışıklığının devletin güvenliği için tehlike arz ettiğini, FETÖ örneğinden test etmedik mi?

Emniyet Teşkilatı, 17 Aralık sürecinde kendi kendini FETÖ’den temizlenmesini gerçekleştirerek 15 Temmuz darbe girişimde direnç gösteren ve ayakta kalan ender devlet kurumlarının başında geliyor. Kadir kıymet bilinmese de görevini yapan ve yapmak isteyen tüm teşkilat mensuplarının, Ayhan Bora Kaplan soruşturmasındaki beceriksizliklerle değerlendirilmesine yol açacak yorumlar ve bakış açılarından rahatsızlık duymakta olduğu da belirtiliyor.

Özetle, Ayhan Bora Kaplan soruşturması, sadece siyasette, medyada açıktan değil, polis teşkilatı içinde ve konuyu takip eden uzman isimlerin aracılığıyla içeride de konuşuluyor ve teknik sıkıntılar dolayısıyla rahatsızlıklar oluşturuyor.

Biz siyasi hesaplaşma ajandalı soruşturmaları kumpas dönemlerinde görmüştük. Varsa suçlu, kanunlar çerçevesinde elbette ezilmeli. Ama hesaplaşma amaçlı ve teknik sıkıntılar barındıran soruşturmalar, gözaltılar, tutuklamalar, uygulamalar maalesef en çok polisimize, polis teşkilatımıza en büyük zararı verir.

Bizden uyarması.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.