Bercan TUTAR – 11 Haziran 2024
Düzen değişiyor. Aşırı sağ Atlantikçi statükoyu devirdi. Avrupa’daki siyasi depremler küresel jeopolitik değişimlere de yol açacak…
ABD hegemonyasına, yeşil emperyalizmin dayattığı sıfır emisyon siyasetine ve işlevsizleşen merkezdeki siyasi sınıflara, Ukrayna’daki savaşı destekleyen politikalara, İsrail’in Gazze soykırımına verilen koşulsuz desteğe, Rusya ile Çin gibi yeni küresel eksenlere yönelik izlenen stratejinin NATO’nun dar askeri merceğine sıkıştırılmasına duyulan tepkilerin yanında hayat pahalılığı ve göçmen sorunu gibi sosyo-ekonomik ve kültürel krizlere yönelik biriken öfkenin sandığa yansıması Avrupa siyasetinde depreme yol açtı. Çünkü 5-9 Haziran arasında 27 AB üyesi ülkede yapılan AP seçimlerinden önce yapılan anketler ve toplumsal tepkiler zaten hemen her ülkede radikal sağ ve popülist dalganın Atlantik’te şiddetli bir siyasi sarsıntıya yol açacağını gösteriyordu.
Ancak bu sonuçlar kıta ile sınırlı kalmayacak. Avrupa’da değişen düzen kısa sürede küresel güç haritaları üzerinde derin etkilere yol açacak jeo-politik değişimleri de tetikleyecektir.
Zira resmi sonuçlar; ABD’ye kaybedilen egemenlik, başarısız göç politikası ve Rusya ile Çin’e karşı sürdürülen tek taraflı politikalarla başlayan sanayisizleşme sürecinin aşırı sağ ve sol popülist dalganın yükselişine neden olduğunu kanıtladı. Haliyle sonuçlar ABD ile ilişkilerden yana duruş sergileyen Atlantaik’teki satükocu partiler ile AB projesini savunan partiler için tam bir çöküşe işaret ediyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un AB liderliği ve Avrupa ordusu hayali suya düştü.
Fransa’da Macron erken seçim kararı aldı. Belçika’da Başbakan Alexander De Croo, partisinin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aldığı kötü sonuçların ardından istifa edeceğini açıkladı. Almanya’da Scholz’un partisi Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) oy oranı yüzde 14,6 oldu. Sarsıntı yaratan seçimler sonrası Batı medyası Scholz’un tarihi bir bozgun yaşadığını ifade etti.
İtalya Başbakanı Georgia Meloni’nin belirleyici pozisyonu, aşırı sağ İtalya’nın Kardeşleri partisinin yüzde 26 ila %30 oy alarak merkez sol rakiplerini geride bırakmasıyla tescillendi. İspanya’da Gazze soykırımına karşı büyük bir insani, ahlaki ve siyasi duruş sergileyen Başbakan Pedro Sánchez yerini korurken muhafazakarlar çok az farkla kazandı
Yunanistan’daki AP seçimlerinde Türklerin kurduğu Dostluk Eşitlik Barış (DEB) Partisi, Batı Trakya’da 3 ilden 2’sinde birinci çıkarken Almanya’da Türklerin kurduğu partiler milletvekili çıkaramadı.
Batı medyası da bizim Türk medyası gibi yaklaşan depremi görmezden geldi. Siyasi sarsıntı statükoyu enkaza çevirince ancak sonuçları yorumlamaya başladılar. Yapılan yorumların da çoğunluğu da değişimi anlamaya yönelik olmaktan çok karalamaya, ötekileştirmeye ve ideolojik eştirmeye tandanslı olması şaşırtıcı değil.
Örneğin İngiliz Guardian gazetesi aşırı sağın Avrupa’daki zaferini duyurduğu haberinde “Avrupa taraftarı merkez ayakta kaldı” ifadesini kullanarak Anglo-Amerikan hegemonyanın kıtadaki çöküşünü gizlemeye çalıştı. Kuyruğu dik tutmaya çalışan İngiliz Kraliyetçi gazetelerden Telegraph gazetesi de Macron’un erken seçim kararını öne çıkardı ve “Macron AB’deki sağcı yükselişte mağlup oldu” başlığını kullandı.
ABD’li New York Times gazetesi seçim sonuçlarını duyurduğu haberinde aşırı sağın ortalığı kasıp kavurduğunu ve Avrupalı liderlere meydan okuyarak siyasi düzeni temellerinden sarstığını yazarak statükocuları önlem almaya çağırdı. Savaş lobisinin finanse ettiği Politico sitesi “AB seçimleri Fransız hükümetini devirdi” başlığını kullanırken CNN Macron’un erken seçim konusunda kumar oynadığını yazdı. Macron’un ve Scholz’un aldığı darbeler aslında son zamanlarda Ukrayna’ya asker gönderecek kadar Amerikan işgal ideolojisine angaje olan Macron’un ABD Başkanı Joe Biden’ın yeni Ukrayna hamlesi üzerinden savaşı NATO- Avrupa ile Rusya savaşına dönüştürme projesine de ağır bir darbedir. Bu yıkım senaryosunun reddedilmesidir, akamete uğramasıdır. Bloomberg ise rotayı Almanya’ya çevirerek Scholz’un tarihi bir bozgun yaşadığını öne sürdü.
Hâsılı kelam Avrupa seçimleri, kıtada şok dalgaları gönderdi, siyasi manzaralarda önemli değişimleri ortaya çıkardı ve jeopolitik dinamiklerde potansiyel değişikliklerin sinyalini verdi. Sonuçlar, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve başta Almanya olmak üzere Avrupa’daki Yeşiller partileri için özellikle yıkım oldu.
Seçimler özellikle Macron ve müttefikleri için felaket oldu. Macron’un Avrupa yanlısı koalisyonu, Marine Le Pen liderliğindeki aşırı sağcı Ulusal Ralli’nin (RN) çok gerisinde kalarak ciddi bir yenilgiye uğradı.
Macron, Ulusal Meclis’i feshetmek ve 30 Haziran’da yapılması planlanan erken parlamento seçimleri ve 7 Temmuz’da ikinci tur için çağrıda bulunmak zorunda kaldı. Bu hamle, Fransa’daki siyasi krizin derinliğini ve Macron’un istikrarsız konumunu vurguluyor.
Almanya’da Yeşiller, önceki desteklerinin önemli bir bölümünü kaybederek önemli bir gerilemeyle karşı karşıya kaldı. Bir zamanlar Ukrayna’ya yönelik agresif iklim politikalarının ve askeri desteğin güçlü bir savunucusu olan partinin oy oranı yüzde 20,5’ten çarpıcı bir şekilde yüzde 11,9’a geriledi.
Bu düşüş, Yeşil Yeni Anlaşma ve birçok seçmenin reddettiği daha geniş ABD dayatması olan Davos gündemi ile ilgili artan kamuoyunun hayal kırıklığına işaret ediyor.
Bu seçimlerde dikkate değer bir eğilim, Ukrayna’ya askeri müdahaleyi destekleyen liderlere yönelik tepkidir. Silah teslimatlarının ve hatta Ukrayna’ya asker gönderme olasılığının sesli bir savunucusu olan Macron, seçmenlerin Rusya ile devam eden çatışmaya giderek daha fazla karşı çıkmasıyla kendisini kaybeden tarafta buldu.
Alman seçmenler de Rusya’ya karşı saldırgan tutumları savunan partilerden uzaklaştıkları için bu duygu Fransa’nın ötesinde de yankılanıyor.
Fransa’daki seçim sonuçları, Almanya’daki olası siyasi değişimler hakkında tartışmalara yol açtı. Sağcı AfD (Almanya için Alternatif) ve yeni kurulan sol ulusal BSW (Bündnis Sahra Wagenknecht) önemli kazanımlar elde ederken, Alman hükümeti üzerindeki baskı artıyor.
AfD’nin desteği yüzde 15,9’a yükseldi ve BSW yüzde 6,1 gibi dikkat çekici bir orana ulaştı. Barış odaklı politikalarıyla tanınan her iki parti de Yeşiller’in ve iktidar koalisyonunun azalan popülaritesinden yararlandı.
Almanya, AfD ve BSW’nin özellikle güçlü olduğu doğu bölgelerinde yaklaşan eyalet seçimleriyle karşı karşıya kalırken, bu partilerin daha fazla nüfuz kazanma olasılığı artıyor.
AfD, Saksonya’da bu Avrupa seçimlerinde elde ettiği sonucun aynısını elde ederse, parti mutlak çoğunluğa yakın olacak ve bir Alman federal devletinin hükümetini kurabilecek. Böyle bir sonuç, Şansölye Olaf Scholz hükümetinin istikrarını tehdit edebilir ve potansiyel olarak yeni ulusal seçimlere yol açabilir. Pazar günü seçim sonucunun netleşmesinin hemen ardından, muhalefetteki CDU’nun genel sekreteri Carsten Linnemann, Scholz’u yeni seçimlere yol açabilecek bir güvenoyu sınavına çağırdı.
AfD ve BSW’nin seçim kazanımları, daha geniş bir jeopolitik değişime işaret ediyor. Bu partiler, eski ABD başkanı Donald Trump gibi isimlerle birlikte, askeri çözümlerden ziyade diplomasiyi vurguluyor. Bu siyasi güçler daha fazla güç kazanırsa, Avrupa Ukrayna ihtilafına yaklaşımında ve Rusya ile ilişkilerinde önemli bir değişiklik görebilir.
Elon Musk’ın X hakkındaki son yorumları bu değişen duyguyu yansıtıyor. Musk, AfD’nin olumsuz tasvirini sorguladı ve politikalarının aşırılık yanlısı görünmediğine dikkat çekti. Yaptığı açıklamada, siyasi etiketlerin ve ittifakların gelişen kamuoyu ışığında daha geniş bir şekilde yeniden değerlendirilmesinin altını çizmesi dikkat çekti.
Unutmayalım ki Avrupa’daki siyasi depremler sadece seçim kaymalarından daha fazlasıdır. Avrupa’nın jeopolitik stratejilerinin derin bir şekilde yeniden düşünülmesini temsil ediyor bu sonuçlar. Geleneksel güç yapıları zorluklarla karşı karşıya kaldıkça, yeni ittifaklar ve öncelikler ortaya çıkacak. Hem Avrupalı hem de Amerikalı statükocu siyasi figürler tarafından endişeyle karşılanan seçim sonuçları kıtanın geleceğini ve küresel sahnedeki rolünü yeniden şekillendirecek gibi görünüyor. Umarız bu seçimler ülkemizdeki siyasi sınıflarda kadim bir ağırlığa sahip olan NATO’cu Amerikan gramofonları için de erken bir uyarı olur.