26 kez görüntülendi.

Artık Ne Yapılacaksa Şimdi Yapılmalı!

Bercan TUTAR – 12 Temmuz 2024

 

ABD’deki NATO zirvesinde terör devleti İsrail’in Gazze’de 9 aydır sürdürdüğü tarihin en barbar soykırım saldırıları hakkında tek bir kelime bile sarf etmeyen ABD Başkanı Joe Biden, 32 üyesi bulunan ittifak için Rusya ve Çin’i hedef olarak gösterdi. Başkan Erdoğan dışında NATO’nun diğer üye ülkelerinin liderlerinin hiç biri de bu ahlaksızlığa ve sadizme bir şey demedi. Kimse Gazze’den bahsetmedi.

Oysa Gazze’deki soykırım ABD’nin küresel hegemonyasının devam etmesi için en ince ayrıntısına kadar planlanmış bir barbar projedir. Tıpkı Rusya ve Çin’in hedef alınması gibi Gazze soykırımı ile de Siyonist amaçlara hizmet etmeyen ve Rusya ile Çin karşısında konumlanıp ABD’nin küresel stratejilerine boyun eğmeyen işgal altındaki İslam dünyasına gözdağı veriliyor.

Onlara da sonlarının Filistin ve Gazze gibi olacağı uyarısı yapılıyor. Zaten bu mesajı aldıkları için Müslüman ülkelerden şimdiye kadar sadre şifa bir ses dahi çıkmadı. Bir tek Türkiye ve biraz da Katar Gazze’de vahşice katledilen bebek, çocuk ve kadınlar için mücadele ediyor. Ancak bunun da yetersiz olduğunu görüyoruz.

Çünkü Filistin’in bağımsızlığının yolu ilk olarak İslam dünyasının Siyonist ve Batılı sömürgeci işgalden kurtulmasından geçiyor. İslam dünyası daha düşmanını ve işgalcisini yeni yeni tanıyor. Geçmişten ders çıkaramadı. Irak ve Afganistan işgallerini çabuk unuttu. Arap Baharı’nı nasıl tersine çevirdiklerini, halkın özgürlük ve adalet taleplerini karşı devrimlere, kaos ve iç savaşlara dönüştüren emperyal merkezin ne kadar hunhar ve gözü kara olduğunu bir türlü kavrayamıyor İslam dünyası.

Biraz Gazze’deki barbar katliamlarla uyanır gibi oldu. Ancak Gazze’de olan biteni bile jeo-politik bilinçle okuyamıyor Müslüman âlemi. Vahşetin faturasını Siyonist İsrail’e kesiyorlar. ‘Gazze Kasabı’ Binyamin Netanyahu’yu günah keçisi olarak öne çıkaran emperyal şeytanlığın sinsi tuzağına düşüyorlar.

Kim ne derse desin Gazze’deki soykırımın asıl faili kolektif Batılı sömürgeci zihniyettir. Burada Siyonist İsrail, ABD ve Avrupa ortak hareket ediyor. Suç ortaklıkları sistematiktir. Konjonktürel faktörler, Yahudi lobisinin gücü veya reel-politik dayatmalardan dolayı ABD ve Avrupa terörist İsrail’in soykırımlarına destek veriyor değil.

Bu soykırımı bizzat ortak akılla planladılar. Bu soykırım tarihsel veya siyasi bir kaza değil. Netanyahu gibi bir delilin kana susamışlığı da değil. Veya İsrail’deki aşırı sağcı koalisyon hükümetinin ırkçı projesinin neden olduğu bir facia da değil.

Bu soykırım bizzat ABD, Avrupa ve küresel Siyonist lobi tarafından devreye sokulan kolektif bir barbarlık projesidir. Unutmayalım ki terör devleti İsrail, ABD’nin onayı ve desteğiyle bebek ve kadınları sistemli şekilde yok ediyor. Evleri, alt yapıyı, yolları, çevreyi, tarım alanlarını, üniversite, okul, hastane, cami ve tarihi mirası sistemli şekilde yakıp yıkıp yok ediyor.

Özellikle de Gazze’deki tüm hastaneleri kasıtlı olarak yıkan bir barbar akıl var karşımızda. Şu an Gazze’de işlevsel tek bir tıbbi tesis bile kalmadı, doğrudan ve dolaylı ölüm sayısı ise açıklandığı gibi 40 bini kat be kat aşmış durumda, 200 bine doğru yaklaşıyor.

Bakmayın siz ABD’nin dünyaya sözde ‘kurallara dayalı düzen’ hakkında ders vermeye çalışmasına. İsrail’in Refah’a yönelik soykırımını durdurmaya çalışıyormuş gibi görünmesine.

İsrail’in Gazze’nin sağlık sistemini yok eden ve hastaneleri toplu mezarlara çeviren vahşi katlamalarından hiç birini kınamayan ABD, Siyonist barbarlara silah sevk etmeye ve diplomatik koruma sağlamaya devam ediyor.

Çünkü hedef İsrail ile birlikte bu yıkım ve barbarlık projesini tamamlayarak İslam dünyasının iradesini tamamen kırmaktır. Üniversitelerin, okulların, hastanelerin, sağlık tesislerinin, su arıtma tesislerinin, tarım arazilerinin, sokakların, yolların, evlerin ve sivil yaşam için gerekli tüm altyapının toptan yok edilmesinin nedeni bu! İlaç ve tedavinin engellenmesi, kıtlığın bir savaş aracı olarak kullanılması ve en son olarak Refah sınır kapısının kontrolü ve kısmen yok edilmesi yoluyla Gazze Şeridi’nin tamamen kuşatılması bu planın bir parçasıdır.

Yaşanılmaz hale getirilen Gazze’den Filistinlilerin ve İslam dünyasının vazgeçmesi isteniyor. Katliamlardan kurtulanların istese de Gazze’de yaşayamaması planlanıyor. Gazze insan hayatı için yaşanılamaz hele dönüştürülüyor.

Böylece adeta kaos, salgın hastalık ve açlığın cehennemine çevirdikleri Gazze’deki insan hayatını imkansız kılan ölümcül şartlar, İsrail ve ABD silahlarının başladığı barbar soykırımı tamamlayacak.

Peki, mevcut şartlarda Gazzeliler daha ne kadar dayanabilirler?

Unutmayalım ki Gazze konusunda dünyanın uyanması çağrısı, neredeyse tamamen Filistinli gazetecilerin ve kuşatma altındaki Filistinli vatandaş gazetecilerin alternatif medyada, çeşitli sosyal medya platformları üzerinden yürüttükleri kahramanca çalışmalarla gerçekleşti.

Batı’da bilgi ve ifade özgürlüğü farklı bir kuşatma altındayken, politikacılar ve kurumsal medya vatandaşlarına işgalci muamelesi yaparken, ABD ve müttefiklerinin hegemonyalarını sürdürmek için yapmaya istekli oldukları şeylerin bir sınırı yokmuş gibi görünüyor; vatandaşları ve dünyanın geri kalanı umurlarında değil.

Aksi yönde düşünmek bizi yine yanıltacaktır. Bu nedenle artık ne yapılacaksa şimdi yapılmalı! Yoksa Gazze’deki mezalimin aynısını bu kez diğer İslam coğrafyalarına ve halklarına uygulayacaklar. Çünkü Siyonist barbarlar ile sömürgeci Batı hegemonyasını sürdürmek ve hedeflerine ulaşmak için her tür melanete başvurmaktan çekinmez.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Bercan TUTAR – 12 Temmuz 2024

 

ABD’deki NATO zirvesinde terör devleti İsrail’in Gazze’de 9 aydır sürdürdüğü tarihin en barbar soykırım saldırıları hakkında tek bir kelime bile sarf etmeyen ABD Başkanı Joe Biden, 32 üyesi bulunan ittifak için Rusya ve Çin’i hedef olarak gösterdi. Başkan Erdoğan dışında NATO’nun diğer üye ülkelerinin liderlerinin hiç biri de bu ahlaksızlığa ve sadizme bir şey demedi. Kimse Gazze’den bahsetmedi.

Oysa Gazze’deki soykırım ABD’nin küresel hegemonyasının devam etmesi için en ince ayrıntısına kadar planlanmış bir barbar projedir. Tıpkı Rusya ve Çin’in hedef alınması gibi Gazze soykırımı ile de Siyonist amaçlara hizmet etmeyen ve Rusya ile Çin karşısında konumlanıp ABD’nin küresel stratejilerine boyun eğmeyen işgal altındaki İslam dünyasına gözdağı veriliyor.

Onlara da sonlarının Filistin ve Gazze gibi olacağı uyarısı yapılıyor. Zaten bu mesajı aldıkları için Müslüman ülkelerden şimdiye kadar sadre şifa bir ses dahi çıkmadı. Bir tek Türkiye ve biraz da Katar Gazze’de vahşice katledilen bebek, çocuk ve kadınlar için mücadele ediyor. Ancak bunun da yetersiz olduğunu görüyoruz.

Çünkü Filistin’in bağımsızlığının yolu ilk olarak İslam dünyasının Siyonist ve Batılı sömürgeci işgalden kurtulmasından geçiyor. İslam dünyası daha düşmanını ve işgalcisini yeni yeni tanıyor. Geçmişten ders çıkaramadı. Irak ve Afganistan işgallerini çabuk unuttu. Arap Baharı’nı nasıl tersine çevirdiklerini, halkın özgürlük ve adalet taleplerini karşı devrimlere, kaos ve iç savaşlara dönüştüren emperyal merkezin ne kadar hunhar ve gözü kara olduğunu bir türlü kavrayamıyor İslam dünyası.

Biraz Gazze’deki barbar katliamlarla uyanır gibi oldu. Ancak Gazze’de olan biteni bile jeo-politik bilinçle okuyamıyor Müslüman âlemi. Vahşetin faturasını Siyonist İsrail’e kesiyorlar. ‘Gazze Kasabı’ Binyamin Netanyahu’yu günah keçisi olarak öne çıkaran emperyal şeytanlığın sinsi tuzağına düşüyorlar.

Kim ne derse desin Gazze’deki soykırımın asıl faili kolektif Batılı sömürgeci zihniyettir. Burada Siyonist İsrail, ABD ve Avrupa ortak hareket ediyor. Suç ortaklıkları sistematiktir. Konjonktürel faktörler, Yahudi lobisinin gücü veya reel-politik dayatmalardan dolayı ABD ve Avrupa terörist İsrail’in soykırımlarına destek veriyor değil.

Bu soykırımı bizzat ortak akılla planladılar. Bu soykırım tarihsel veya siyasi bir kaza değil. Netanyahu gibi bir delilin kana susamışlığı da değil. Veya İsrail’deki aşırı sağcı koalisyon hükümetinin ırkçı projesinin neden olduğu bir facia da değil.

Bu soykırım bizzat ABD, Avrupa ve küresel Siyonist lobi tarafından devreye sokulan kolektif bir barbarlık projesidir. Unutmayalım ki terör devleti İsrail, ABD’nin onayı ve desteğiyle bebek ve kadınları sistemli şekilde yok ediyor. Evleri, alt yapıyı, yolları, çevreyi, tarım alanlarını, üniversite, okul, hastane, cami ve tarihi mirası sistemli şekilde yakıp yıkıp yok ediyor.

Özellikle de Gazze’deki tüm hastaneleri kasıtlı olarak yıkan bir barbar akıl var karşımızda. Şu an Gazze’de işlevsel tek bir tıbbi tesis bile kalmadı, doğrudan ve dolaylı ölüm sayısı ise açıklandığı gibi 40 bini kat be kat aşmış durumda, 200 bine doğru yaklaşıyor.

Bakmayın siz ABD’nin dünyaya sözde ‘kurallara dayalı düzen’ hakkında ders vermeye çalışmasına. İsrail’in Refah’a yönelik soykırımını durdurmaya çalışıyormuş gibi görünmesine.

İsrail’in Gazze’nin sağlık sistemini yok eden ve hastaneleri toplu mezarlara çeviren vahşi katlamalarından hiç birini kınamayan ABD, Siyonist barbarlara silah sevk etmeye ve diplomatik koruma sağlamaya devam ediyor.

Çünkü hedef İsrail ile birlikte bu yıkım ve barbarlık projesini tamamlayarak İslam dünyasının iradesini tamamen kırmaktır. Üniversitelerin, okulların, hastanelerin, sağlık tesislerinin, su arıtma tesislerinin, tarım arazilerinin, sokakların, yolların, evlerin ve sivil yaşam için gerekli tüm altyapının toptan yok edilmesinin nedeni bu! İlaç ve tedavinin engellenmesi, kıtlığın bir savaş aracı olarak kullanılması ve en son olarak Refah sınır kapısının kontrolü ve kısmen yok edilmesi yoluyla Gazze Şeridi’nin tamamen kuşatılması bu planın bir parçasıdır.

Yaşanılmaz hale getirilen Gazze’den Filistinlilerin ve İslam dünyasının vazgeçmesi isteniyor. Katliamlardan kurtulanların istese de Gazze’de yaşayamaması planlanıyor. Gazze insan hayatı için yaşanılamaz hele dönüştürülüyor.

Böylece adeta kaos, salgın hastalık ve açlığın cehennemine çevirdikleri Gazze’deki insan hayatını imkansız kılan ölümcül şartlar, İsrail ve ABD silahlarının başladığı barbar soykırımı tamamlayacak.

Peki, mevcut şartlarda Gazzeliler daha ne kadar dayanabilirler?

Unutmayalım ki Gazze konusunda dünyanın uyanması çağrısı, neredeyse tamamen Filistinli gazetecilerin ve kuşatma altındaki Filistinli vatandaş gazetecilerin alternatif medyada, çeşitli sosyal medya platformları üzerinden yürüttükleri kahramanca çalışmalarla gerçekleşti.

Batı’da bilgi ve ifade özgürlüğü farklı bir kuşatma altındayken, politikacılar ve kurumsal medya vatandaşlarına işgalci muamelesi yaparken, ABD ve müttefiklerinin hegemonyalarını sürdürmek için yapmaya istekli oldukları şeylerin bir sınırı yokmuş gibi görünüyor; vatandaşları ve dünyanın geri kalanı umurlarında değil.

Aksi yönde düşünmek bizi yine yanıltacaktır. Bu nedenle artık ne yapılacaksa şimdi yapılmalı! Yoksa Gazze’deki mezalimin aynısını bu kez diğer İslam coğrafyalarına ve halklarına uygulayacaklar. Çünkü Siyonist barbarlar ile sömürgeci Batı hegemonyasını sürdürmek ve hedeflerine ulaşmak için her tür melanete başvurmaktan çekinmez.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.