Ferhat ÜNLÜ – 07 Eylül 2023
Yeni Milenyum’un başlangıcı, küresel olanın milli olanı en fazla etkilemeye başladığı dönemin, yani ‘egemenlikçi küreselleşme’nin de miladıdır.
Dünya, 11 Eylül 2001 terör saldırılarından sonra küresel bir güvenlik ve istihbarat buhranına girmiştir.
Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, henüz bir yıllık iktidarı bile tam dolmadan Amerikan derin devletinin ya da daha meşru deyimle müesses nizamının bugünkü ana çerçevesini belirleyen ‘The USA Patriact Act’in, yani Vatanseverlik Yasası’nın yürürlüğe girmesini sağladı. Bu yasa, çok ama çok önemlidir. Öyle ki; günümüz ABD’sinin güvenlik ve istihbarat konseptini, bu yasanın ayrıntılarına vakıf olmadan anlamak mümkün değildir.
Bunun yanı sıra; Vatanseverlik Yasası, aslında kâğıt üstünde yanlış olmayan, ama bütünüyle propagandacı hale geldikçe içi boşalan “ABD özgürlükler ülkesidir” klişesini de hepten geçersizleştirmiş bir yasadır.
Yasa, 11 Eylül saldırılarından yalnızca bir buçuk ay sonra 26 Ekim 2001’de yürürlüğe konulan ve CIA ile FBI başta olmak üzere tüm Amerikan istihbarat kuruluşlarına ileri derecede gözetleme ve operasyon imkânı veren, istihbari açıdan derin bir yasadır. Cumhuriyetçilerin de, Demokratların da destek verdiği bir yasadır bu. Bizdeki iktidar-muhalefet çekişmesinden çok farklı olarak!
İSTİHBARİ BASKI, ABD’Yİ GERİLEMEDEN KURTARAMADI
Vatanseverlik Yasası, ABD derin devletinin yıllar yıllı internet şirketleri, servis sağlayıcıları ve telekomünikasyon şirketleriyle elektronik istihbarat konusunda tam işbirliği geliştirmesini ve böylelikle şüphelilerin izlenmesini fevkalade kolaylaştırmıştır. Elbette bunlara ‘olağan’ ya da ‘makul’ şüpheliler de dâhildir.
Vatanseverlik Yasası, özellikle istihbari izleme ve sorgulamalarda devletin yetkisini genişleten, çıktığı 2001 yılından 2020 senesine dek sürekli güncellenen ve olağanüstü hal ortadan kalktığı halde sanki OHAL koşulları varmışçasına genişleyip güçlenen bir yasa olduğu için de önemlidir.
Yasa; on ana başlıktan oluşur. Başlıklar şunlardır: Terörizme karşı iç güvenliğin tahkim edilmesi, elektronik gözetim prosedürlerinin güçlendirilmesi, terörizmin önlenmesi için kara para aklamanın engellenmesi, hudut güvenliği, terörizmin soruşturulmasının önündeki engellerin kaldırılması, terörizm kurbanlarının ailelerinin desteklenmesi, istihbari altyapının geliştirilmesi için bilgi paylaşımının artması, terörizm cezai müeyyideleri, geliştirilmiş istihbarat ve diğer…
Yasanın önemli özelliklerinden biri; internet şirketleri, servis sağlayıcıları, telekomünikasyon şirketleri ve 2005’ten itibaren sosyal medyanın icadı ile birlikte Twitter, Facebook, Instagram başta olmak üzere küresel sosyal medya platformlarıyla işbirliğine giderek gözetleme ve dinlemeyi yaygınlaştırmış olmasıdır. Yasa, bireysel olduğu gibi kurumsal düzlemde de geniş bir istihbari araştırma yetkisi tanıyor ABD’nin istihbarat topluluğuna. Misal kanunun 215. maddesi, yabancı istihbarat soruşturmalarında ticari kayıtlara ulaşmaya da cevaz veriyor.
KOVİD AŞISI GİBİ SÜREKLİ GÜNCELLENDİ AMA…
Vatanseverlik Yasası, terör virüsüne karşı ne idüğü belirsiz diyemesek de, alelacele üretilip piyasaya sürülmüş Kovid-19 aşısının, yeni mutasyonlara karşı dirençlisinin çıkması gibi sürekli genişlemiş, gelişmiştir. Bu süreç; ABD’nin, hakkın-hukukun değil de yasanın üstünlüğüne dayanan bir imparatorluk olduğunun ispatıdır. Öte yandan ABD’nin dünyanın bir coğrafyasına savaş açtığı 2001, aynı zamanda onun çöküşünün de bana göre miladıdır.
Buradan bakıldığında ABD’nin 2001’de Afganistan’a girmesi (20 yıl sonra yine Taliban iktidara geldikten sonra gerisin geri Afganistan’dan çıktı), 2003’te Irak’a girmesi, 2010’dan itibaren Türkiye’yi FETÖ üzerinden istikrarsızlaştırmaya çalışması, 2022’de Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasından önce silah namına zırnık vermediği Ukrayna’yı savaş başlayınca ağır silahlarla donatması da bunu değiştirmemiştir.
Nihayetinde ABD’nin gerilemesini durdurmak için yürürlüğe koyduğu 2001 çıkışlı Vatanseverlik Yasası hedeflenen sonucu vermemiştir. Bir başka deyişle Amerikan derin devletinin bu yasayla gelen 22 yıllık evrimi, ABD’nin küresel hâkimiyetinin azalmasına mani olmamış, bilakis gerilemeyi, hatta çöküşü hızlandırmıştır.
Yeni bir dünyanın kurulmakta olduğu muhakkaktır; tercih konusu olan, bu sürecin savaşsız (dünya savaşını kast ediyorum) tamamlanmasıdır. Türkiye, yeni bir dünya kurulurken savaşlı/savaşsız tüm senaryolara hazır olmalıdır. İçimizi rahatlatan ise -bilgi ile söylüyorum- Türkiye’de bu hazırlıkların 2010 senesinden beri yapılmakta olduğudur.