ferhat ünlü

Ferhat ÜNLÜ – 13 Eylül 2024

 

Sene 1985… Mahreç Adana… Amcamların evine gitmek üzere bindiğimiz bir takside seyir halindeyiz. Babam, Çifte Minare’nin orada taksiciye parmağıyla soldaki yolu işaret ederek “Şuradan dönsene gardaş” dedi. Taksici, Urfa lehçesiyle “Elli bin liran var mı?” diye sordu. Babam -tabii, kinayeli konuşmalar konusunda tecrübeliydi- hemen ‘ayıktı’ ve “Ceza yazıyorlarsa bildiğin yoldan git” dedi. Hafızama yerleşmiş bu olayı bugünkü yazımın girizgâhına almamın sebebi, 1985’in TL değeri ile bugünün TL değerini mukayese etmek… Yalnızca bunu yapmakla kalmayacağız, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir asırlık enflasyon evrimine göz atacağız.

Hafızamın net kılavuzluğuna göre 1985’te 50 bin TL’nin maddi değeri, ters yöne girildiğinde kesilen bir trafik cezasına tekabül ediyordu. Bugün 50 bin TL yaklaşık olarak donanımlı bir Apple Mac bilgisayarın fiyatına karşılık geliyor.

Tabii bu bundan 40 yıl öncesi ile bugünü mukayese ederken 2005 yılında TL’den 6 sıfır atıldığını sürekli akılda tutmak gerekiyor.

İmdi… Bundan tam 45 yıl önce, 1977’nin ağustos ayı itibarıyla dolar kuru; 17,50 seviyesinde idi. Bugünkü seviyesinin takribi yarısı. Ama işte Aristo mantığıyla dolar o günden bu yana yalnızca iki katı değerlendi de diyemiyoruz. Çünkü aradan geçen 45 senede Türk parası develüe oldu, yani TL’nin döviz karşısındaki değeri hükümet tarafından alınan kararlar doğrultusunda düşürüldü. Çünkü gerekli durumlarda milli paranın satın alma gücünün düşürülmesi ithalat-ihracat dengesini sağlamak açısından önemli.

Tarihimizdeki en fazla sıfırlı banknotlar 10 ve 20 milyon Türk lirası idi. Bunlar 5 Kasım 1999 ile 5 Kasım 2001 tarihlerinde tedavüle çıktılar. Ve 2005’te TL’den sıfır atılması kapsamında 2010’un başında tamamen tedavülden kaldırıldılar. Bugün 10-20 milyon TL’niz varsa hayatınız kurtulmuş demektir.

 

ENFLASYON VE VERGİ ARTIŞI ARASINDA DOĞRU ORANTI VAR

İkinci Dünya Savaşı yılları Türkiye’de şiddetli bir enflasyon baskısıyla geçti. Bunun üzerine devlet, savaş döneminde servetini haksız olarak artırdığına karar verdiği tüccar, büyük çiftçi ve emlak sahiplerinden Varlık Vergisi almaya başladı. 11 Kasım 1942 tarihinde çıkan bir kanunla… 1943 yılı sonunda Varlık Vergisi’nden elde edilen gelir 318 milyon liraya ulaşmıştı.

İlginizi çekebilir!  Siyonist Sapkınlığın Kıyamet Fantezileri

10 Ağustos 1970’te Türk ekonomi tarihinin en büyük devalüasyonlarından biri yaşandı. O yıllarda dünyadaki iki büyük petrol krizi, fiyatların yükselmesine yol açınca Türk parası develüe edildi.

Ülkemizde enflasyon ilk olarak 1971’de çift haneli rakamlara erişti ve 1971’den itibaren aralıksız 34 yıl süreyle çift hanelerde kaldı. 1970 senesinde tüketici enflasyonu tek haneli iken (o zaman yüzde 8,1 seviyesindeydi) 19717de iki katına erişerek 16,5 seviyesine geldi.

Ülkemiz; 1972’de yüzde 13.7, 1973’te yüzde 16, 1974’te 18.6, 1975’te 19.8,  1978’de yüzde 47.2, 1979’da 56.8 gibi farklı enflasyon rakamları gördü.

 

1980 DARBESİNDE ENFLASYON ÜÇ HANEYE ÇIKTI

1970’lerin sonundan itibaren yükselen enflasyon; asıl sıçramayı, sağ-sol çatışmalarının yoğunlaştığı ve cuntanın ülkenin yönetimine el koyduğu 1980 senesinde gerçekleştirdi. O yıl enflasyonumuz üç haneli rakama yükseldi, yüzde 115.6 seviyesine…

Sonra Turgut Özal’ın henüz bürokratken öncülük ettiği 24 Ocak kararıyla enflasyon toparlanmaya başladı. 24 Ocak kararları ile Türk ekonomisinde köklü değişiklikler yapıldı: Esnek döviz kuru politikasına geçildi, fiyatlar üzerindeki kontrol kaldırıldı, Türk lirası devalüe edildi ve döviz karşısında Türk Lirası yüzde 32.7 değer kaybetti. Bununla birlikte 24 Ocak kararları ile uygulanan disiplinli politikalar neticesinde kamu maliyesinde önemli ölçüde iyileşme gerçekleşti ve enflasyon gerileme sürecine girdi.

Dolayısıyla 1981’de 33.9, 1982’de 21.9 gibi rakamlar gördük. Ama yıllar içinde kronikleştiği için 1983’ten sonra yeniden yükseliş eğilimine girdi. Enflasyon 1983’te 37.1, 1984’te 49.7 olarak kayıtlara geçti.

Derken 1990’ların başından itibaren tüketici enflasyonunda daha da yukarılara doğru tırmanış gözlemlendi. 1990’da yüzde 60.6, 1991’de yüzde 71.1, 1992’de yüzde 67.9, 1993’te 71.4 ve nihayet 1994’te 125,5 tüketici enflasyonu kaydedildi.

Enflasyon, 5 Nisan 1994 kararlarının ardından 1995’te yüzde 76’ya düştü. 2000’lere kadar da yüksek seyretti. 1994 ekonomik krizinden yedi yıl sonra yeni bir kriz dalgası daha geldi. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile dönemin Başbakanı Bülent Ecevit arasında yaşanan tartışma zaten mevcut olan krizin iyice ateşlenmesine sebep oldu.

İlginizi çekebilir!  CHP'li Belediyenin Mobbingi Çalışanı Öldürüyordu

Çözüm olarak 13 Mart 2001 tarihinde Başbakan Bülent Ecevit tarafından ekonomiden sorumlu devlet bakanlığına Kemal Derviş getirildi. 3 Mayıs 2001 tarihinde IMF’ye yeni bir niyet mektubu sunuldu ve 17. stand-by anlaşması revize edildi.

Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına bakıldığında Türkiye’nin, çiçeği burnunda bir devlet iken Osmanlı’dan kalan borçlar ve Birinci Dünya Savaşı yıllarında sürekli para basılmasından kaynaklanan enflasyonla mücadele ettiği görülüyor.

İkinci Dünya Savaşı döneminde aynı sorunla boğuşmamak için Türkiye’de para arzının artırılmaması prensibi benimsedi. Ancak yine de pahalılık arttı.

 

AK PARTİ’NİN 22 YILINDA ENFLASYON

Ak Parti’nin iktidara geldiği 2002’de enflasyonda yüzde 29.7, 2003’te yüzde 18.4 seviyeleri ölçüldü. Derken AK Parti’nin iktidarının ikinci yılında enflasyon tek haneli rakamlara düşürüldü. Yüzde 9.3 ile… 2005’te 7,72, 2006’da 9.65 ölçümü kaydedildi. 2007’de 8,39, 2008’de 10.06, 2009’da 6.53, 2010’da 6.4, 2011’de 10.45, 2012’de 6.16, 2013’te 7.4, 2014’te 8.17, 2015’te 8.81, 2016’da 8.53, 2017’de 11.92, 2018’de 20.3, 2019’da 11.84, 2020’de ise 14,6’yı gördük.

Ve 2021 yılından itibaren enflasyon canavarı yeniden hortladı. 2021’de yıllık enflasyon yüzde 36.08 olarak kaydedildi. 2021’den itibaren son üç senenin enflasyon oranlarını zaten biliyorsunuz.

Türkiye, bir özetini sunmaya çalıştığım 101 yıllık tarihinde sürekli enflasyon ile mücadele vermiş bir ülke. AK Parti’nin, iktidarının ilk 19 yılında enflasyonu dizginlemeyi başardıktan sonra son üç yılda enflasyonun yeniden hortlamış olması millette kaygı ve umutsuzluğa neden oluyor.

‘Enflasyon’un etimolojik olarak kökeni; üflemek, şişirmek anlamına gelen Latince ‘flare’ kelimesine dayanıyor. Kelime, bugünkü ekonomik anlamıyla ilk olarak 1890’ların İngiltere’sinde ortaya çıktı.

Çoğu zaman vücuttaki herhangi bir sağlık probleminin bağışıklıkla ilgili daha köklü bir soruna işaret etmesi gibi, Türkiye’de enflasyon da yapısal sorunlara dayanan bir şişkinlik olarak her daim var olageldi. Ekonomi biliminin gerçekleri gereği hep de var olacak. Önemli olan bu canavarı minimum seviyede tutmak. Tıpkı bundan 20 yıl önce olduğu gibi, iki haneli rakamlarda…

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.