Haydar AS – 18 Eylül 2024
Batı toplumları, “çöken aile yapısıyla nasıl mücadele edebilirim” diye kara kara düşünürken, bizim batı toplumlarına özenen aile kurumlarımız oldukça fazla maalesef.
Huzurun, mutluluğun, güvenin ve dayanışmanın hakim olduğu geniş aile yapısı diye adlandırdığımız geleneksel Türk aile yapısından uzaklaştığımızdan beri aile kurumumuzdaki çatırdama her geçen gün daha da artmaktadır.
Güçlü millet olmanın temel direği olan aile yapısının çökmesi aynı zamanda bir milli güvenlik sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Evlilik oranlarının düşmesi…
Boşanma oranlarının artması…
Çocuk yapma oranlarının düşmesi…
Daha düne kadar sahip olduğumuz genç nüfustan yaşlı bir nüfusa doğru hızla ilerlememiz yakın gelecekte ülkemiz adına ciddi bir beka sorunu haline gelmesi kaçınılmazdır.
İsveç, Norveç veya Danimarka gibi yaşlı ve mutlu insanlardan oluşan bir ülke olarak yaşama şansımız bulunduğumuz coğrafyada söz konusu bile olamayacağına göre şimdiden aile kurumunu güçlendirici tedbirler almamız elzemdir diye düşünmekteyim.
Ahlaki değerler yönünden çökertilen toplumumuzda maalesef;
Evlilik dışı ilişkiler…
LGBT’li bireylerin artışı…
Uyuşturucu bağımlılığının artması..
Cinsiyetsizleştirme çabaları…
Cinsel sapkınlıkları beraberinde getirerek aile kurumlarının çökertilmesini hızlandırmaktadır.
Bu konuda geçtiğimiz hafta sonu Ankara’da bir çalıştay düzenlendi.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin düzenlediği Aile Kurumu Çalıştayı bu konuda yapılması gerekenleri madde madde belirleyerek çözüm yollarını işaret etmiştir.
Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Selim Yurdakul’un yönettiği çalıştayda;
Türkiye’de, aile yapısının değişim sürecinde, özellikle üç önemli girişimin etkili olduğu üzerinde durulmuştur.
Bunlardan ilki sosyoekonomik değişim, ikincisi demografik dönüşüm, üçüncüsü ise zihniyet değişimi.
Ayrıca, Türk aile yapısına yönelen risk ve tehdit konuları da ele alınmış olup, özellikle evlilik karşıtlığı, evlilik bağı olmaksızın birlikte yaşam, çeşitli medya ve sosyal medya platformlarında aile mahremiyeti ve değerlerini sarsacak yapıda görüntü ve konulara yer verilmesi başlıklarına değinilmiştir.
Ülkemizde aile yapısının güçlenmesi, toplumsal bağların kuvvetlendirilmesi, Türk aile yapısının sürdürülebilirliği için bireyin ve ailenin refahının arttırılmasına yönelik sosyal politikalara ihtiyaç olduğuna dikkat çekilirken
Aileyi merkeze alan politikalar yoluyla yaşlı toplum olma özelliğinden ülkemiz kurtarılarak, ülkemizin genç ve dinamik yapısı korunacak aktif ve başarılı yaşlanma ile toplumsal reformun artmasına katkı sağlanması vurgulanmıştır.
Değerli okuyucular, bu konu iktidarıyla muhalefetiyle hepimizin ortak derdi olmalı diye düşünüyorum.
Üretilecek olan sosyal politikalarla destekleyerek el birliği ile bu kutsal yapıyı batılı projelerle değil, kendi milli değerlerimiz çerçevesinde korumak görevimiz olmalı.
Elbette ki içinde bulunduğumuz ekonomik sorunlarla uğraşmak önceliğimiz ama büyük millet olmamızın temel taşı olan aile kurumumuzu ayakta tutmak da en az onun kadar önemlidir.