adem kılıç

Adem Kılıç – 26 Ağustos 2024

Türkiye’nin Irak’taki askeri varlığı ve operasyonları, Türkiye’nin 2017 yılından bu yana belirlediği “terörü kaynağında kurutma” yaklaşımının tezahürü olarak, Suriye’den sonra Irak’ta da etkisini gösteriyor.

2019 yılında başlatılan Pençe Harekatları, terör örgütü PKK’nın Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyindeki varlığını bitirip, teröristlerin Türkiye ve Irak arasındaki bağlarını koparmayı amaçlıyordu ki; bu operasyonların başarılı olduğu net bir şekilde görülüyor.

Gelinen noktada; özellikle Metina, Zap ve Avaşin bölgelerinde yoğunlaşan bu operasyonlar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin söz konusu bölgelerde kalıcı üsler kurarak PKK’nın varlığını bitirmeyi ve yeniden yapılanmasını engellemeyi hedefliyordu.

Ve görünen o ki; operasyonlar çok büyük bir başarıya imza attı ve atmaya devam ediyor.

Nitekim Türkiye, bu kararlılığını perçinlemek için Irak ile ortak adımlar atmaya da devam ediyor.

Türkiye’nin kararlı adımları sonrasında Irak’ın terör örgütü PKK ve uzantılarını “yasaklı örgüt” olarak tanımlamasının ardından, geçtiğimiz hafta Irak ve Türkiye arasında askeri, güvenlik, ekonomi ve su kaynakları yönetimi de dahil olmak üzere bir dizi alanda işbirliğinin güçlendirilmesi amacıyla önemli bir anlaşma imzalandı.

Anlaşma kapsamında Türkiye; Irak ile Başika’da ortak bir askeri eğitim tesisi kurulacak, PKK’ya karşı ortak operasyonlar yoğunlaştırılacak ve geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Irak Başbakanı Sudani arasında imzalanan Ankara Deklarasyonu kapsamındaki Kalkınma Yolu projesinin altyapısını ve güvenliğini garanti altına alacak.

Zira; Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde, Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrolü altındaki bölgelerde yoğunlaşan askeri varlığı hala önemli boyutlarda ve en az Türkiye kadar Irak da Amerikan destekli bu grupların Irak’taki varlığından rahatsız.

Terör örgütü PKK’nın uzantılarından oluşan Suriye Demokratik Güçleri’nin hala ABD tarafından desteklendiğini de unutmamak gerekiyor ki bu da durumun karmaşıklığını arttırıyor.

İlginizi çekebilir!  İran Hançeri: Haniye Sırtından Mı Vuruldu?

Buna rağmen Türkiye bölgede askeri varlığını gün geçtikçe sağlamlaştırıyor ve Tel Rıfat ve Menbiç dahil olma üzere bölgede daha fazla askeri harekat mesajında bulunuyor.

Tüm bu gelişmeler de şüphesiz “düşmanlık” ve “uzlaşma yönündeki temkinli adımlar” anlamında bir denge unsuru ve Türk dış politikasındaki geniş bir kombinasyonu karakterize edecek şekilde Türkiye-Suriye ilişkilerine de yansıyor.

Türkiye ve Suriye arasında yaklaşık 15 aydır devam eden güvenlik düzeyindeki toplantılar, terörle mücadelede işbirliği, ortak diplomatik çabaların artırılması ve Suriyeli mültecilerin geri dönüşü konuları başta olmaz üzere devam ediyor.

Ancak 2011’de başlayan ve bölgedeki dengeleri kökten etkileyen Suriye savaşının sonuçları nedeni ile hala pek çok büyük zorluk var.

Özellikle geçtiğimiz yıl başlayan ve o dönem MİT müsteşarı olan Hakan Fidan, Savunma Bakanı olan Hulusi Akar’ın katıldığı ve Rusya’nın ara buluculuk yaptığı müzakerelerden yansıyan bilgilere göre, Suriye hükümeti Türk ordusunun Suriye topraklarını tamamen terk etmesini talep etti.

Türkiye ise görüşmelerde, hem Suriye’nin toprak bütünlüğü hem de sınırında bir terör devletinin kurulmaması konusundaki hassasiyetini Suriye yönetimine anlatmaya çalıştı.

Nitekim Türkiye’nin bu konuda da başarılı olduğu, özellikle son dönemde Suriye ordusunun bölgedeki PKK’nın uzantılarına yönelik operasyonlarından net bir şekilde anlaşılıyor. Uluslararası basına yansıyan bilgilere göre; sadece son 1 ay içerisinde Suriye ordusu ve bölgedeki terör örgütü PKK uzantıları arasında 20’den fazla çatışma yaşandı.

Diğer yandan geçtiğimiz hafta İran, 2011 yılından bu yana Astana görüşmelerinde bile dile getirmediği şekilde Türkiye ve Suriye arasındaki uzlaşıya desteğini dile getirirken, Rusya ise Ukrayna savaşının da baskısı ile, bu uzlaşı için Esad üzerindeki baskısını artırdığını ortaya koyan bir yaklaşım sergiledi.

Sözde DEAŞ ile mücadele adı altında, ABD ve dünyada örneği olmayan bir şekilde TBMM’deki sözde vekil destekli olarak Irak ve Suriye topraklarında faaliyet gösteren terör örgütü ile uzantılarının tehdidi ve terör devleti kurma projesi, artık Türkiye’nin diplomatik ve askeri hamleleri ile birlikte artık bir hayal haline gelmiş durumda.

İlginizi çekebilir!  İsrail ve Filistin’de son durum, yine Türkiye’nin liderliğinde çözülecek

Türkiye askeri ve diplomatik hamleleri ile büyük başarı elde ederken, tüm tarafların bildiği bir gerçek ise hala saklı olarak tutuyor. Zira Türkiye, istediği anda yeni bir askeri operasyonla sahadaki gücünü diplomasi ile birleştirebilir.

Hem bölgesel hem uluslararası muhataplar artık biliyor ki; Türkiye’nin gücünü test etmek isteyenler için motto hazır.

Gerekirse; “bir gece ansızın gelebiliriz.”

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.