Coşkun BAŞBUĞ – 03 Aralık 2024
Heyeti Tahrir Şam (HTŞ) ve muhalif unsurlar 27 Kasım 2024 gecesi silahlı olarak Halep’e doğru ilerlemeye başladılar.
Peki sebep neydi?
Son zamanlarda İdlip’te bulunan sivillere yönelik yapılan saldırılar.
İdlip’te yine bildik sahneler yaşandı ve karadan Suriye rejimi, havadan ona destek veren Rusya onlarca sivil insanı ya öldürdü ya da sakat bıraktı.
İdlip’ten terörist saldırı alıyoruz bahanesiyle yapılan saldırıların sonuncusunda 30’dan fazla sivil katledildi ve 100’den fazla sivilde yaralandı.
Olaylara sebep bardağı taşıran damla Kuran kursuna yapılan saldırı oldu.
Bu alçak saldırı sonucu dört çocuk katledildi çok sayıda çocuk da yaralandı.
Olay üzerine İdlip’te bulunan HTŞ ve diğer muhalif gruplar bir araya geldiler ve birlikte rejime karşı saldırıya geçme kararı aldılar.
Olaylar Başlıyor…
İdlip merkezli başlayan hareket kısa sürede büyüdü ve halk hareketine dönüştü.
Başta aşiretler olmak üzere diğer tüm muhalif unsurların katılımıyla oluşan yapı ciddi bir silahlı güce ulaştı.
Bu güç saldırılara Halep’e yakın köylerden başladı.
Sekiz köyün ele geçirilmesiyle başlayan süreç inanılmaz hızlı ilerledi ve ele geçen köy sayısı 56’ya yükseldi.
Bugün Tel Rıfat, Münbiç, Hama ve Halep’te çok sayıda köy muhalif gruplar tarafından kontrol altına alındı.
Peki Nasıl Oldu…
Herkesin merakla cevap aradığı soru işte tam da buydu;
Bu kadar kısa sürede 56 köy nasıl ele geçmişti.
Bu durumu çok araştırdım.
Görüştüğüm birçok askeri yetkili bu durumu şöyle izah etti;
“Yağmalanan köylerimizi işgal eden İran destekli Şii milisler ile rejim askerleri bizi gördükleri an kaçmaya başladılar, hiçbir direniş göstermediler.”
Köylerin bu kadar kısa sürede ele geçmesinin nedeni belli olmuştu.
Muhaliflerin karşısında durması beklenen gücün ya da bir başka deyişle oraya bekçi edilen yapının saldırılara karşı direnme niyeti yoktu.
Sırada Halep mi Var…
Bu durum karşısında ortaya çıkan husus, rejim ve dostlarının köylerde iğreti bir silahlı yapı oluşturduğu o yapının da daha ilk sallantıda yerle bir olduğuydu.
Peki aynı tablo Halep il merkezinde de yaşanır mı?
Herkesin merakla beklediği soru buydu.
Gelişmelere bakıldığında bu ihtimal çok olası görünüyordu.
Zira yaşanan olaylar üzerine Halep’te bulunan rejim yanlıları yavaş yavaş saf değiştirmeye, muhaliflerin kanadına katılmaya başlamışlardı.
Bu çözülme yayıldığı takdirde Halep’in de köyler gibi düşme ihtimali vardı.
Gelişmeler aynen de öyle oldu.
Halep kısa sürede muhaliflerin eline geçti.
Acemi Balık Acem…
Bu beklenmedik kritik gelişme üzerine ilk uluslararası tepki yine bildik Müslüman(!) ülke İran’dan geldi.
İran’ın Lübnan büyükelçisi İsrail’in yerle bir ettiği Beyrut’tan kükredi;
“İran, Rusya ve direniş ekseni Suriye’de geçmiş yıllarda yaşanan olayların tekrarlanmasına asla izin vermeyecek.
Suriye hükümeti eskisinden daha güçlü, Tahran gereken desteği sağlayacak. Suriye’deki silahlı gruplar hiçbir zafer elde edemeyecekler.”
Yav bu İran gerçekten şaka gibi…
Sözde İran’ın baş düşmanı İsrail Terör Örgütü (İTÖ).
Bu aşağılık İTÖ Beyrut’u yerle bir ederken, Suriye toprakları Golan’ı işgal ederken askeri birlik göndermeyi akıl edemeyen İran ne hikmetse, konu rejimin zulmüne isyan eden Suriye halkı olunca birden aslan kesildi.
Seni gidi tatlısu kurnazı acem, seni…
Bu topraklar yer mi bu cambazlıkları…
Yine her daim olduğu gibi kendin çalıp kendin oynuyorsun.
Neyse bu kısa hatırlatmadan sonra biz dönelim Halep’e.
Korkunun Ecele Faydası Yok…
Burada esas sorgulanması gereken husus şu.
Halep’in ele geçmesinin diğer şehirleri de kervana katacağı muhakkak.
Peki böyle bir durumda iş Şam’a kadar dayanır mı?
Hemen cevaplayayım, bu ihtimal kuvvetli.
Zira İran’ın feryat figan ortalığı velveleye vermesi de bu yüzden.
Esad’ın artık bu acı gerçeklerle yüzleşmesinin zamanı geldi…
Aslında Esad aklını kullansaydı, bütün bu olayları önlemenin bir yolu vardı.
O yolda Türkiye’nin uzattığı dost elini tutmaktı.
Ancak Esad bu eli tutmak yerine bildiğini okumaya devam etti ve büyük bir ihtimalle de kaybetti.
Bu saatten sonra bu dost eli tutması bir şeyleri değiştirir mi?
O soruya şu ata sözü gereken cevabı fazlasıyla veriyor;
“Demir tava geldi kömür bitti, akıl başa geldi ömür bitti.”