Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 6 Kasım 2024
ABD’nin “unutkan ve gaf kralı” Başkanı Biden partisi içerisinde desteği kaybedince, “dere geçerken başkan adayı değiştiren” Demokratlar, Biden’ın yardımcısı Kamala Harris’i aday gösterdi. Henüz seçim sonuçları alınmasa da merakla beklenen yeni başkan konusu ele alındı.
ABD Başkanlık Seçimleri ve Dünya
Halen yerkürenin en azından önemli bir bölümünü ilgilendiren ve çözümü beklenen iki acil konu var: Bunların ilki; Şubat 2022’de Rusya-Ukrayna savaşı iken son dönemde adeta Rusya-NATO çatışmasına dönen, Karadeniz’in kuzeyinde ve Avrupa’nın doğusundaki çatışmalar. İkincisi ise 7 Ekim 2023’te İsrail-HAMAS çatışması şeklinde Gazze Şeridi ağırlıklı başlayan, son aylarda ise Lübnan’a da sıçrayan savaş. Tabii ki İran-İsrail arasında karşılıklı füze saldırıları ile Yemen’de İran yanlısı Husilerin Kızıldeniz’de deniz ticaret koridorunu engelleme çalışmaları da aynı sorunun uzayan ayrıntıları. Her iki çatışmanın sona erdirilmesi konusunda en büyük beklenti ABD’nin olası müdahalesi! Yani savaşları ABD’nin bitirebileceği umudu!
Başkan adaylarından Trump’ın seçilmesi halinde Rusya-Ukrayna savaşının sona erdirilme beklentisi daha yüksek. Buna karşın İsrail’in bölgesel savaşı yayma girişimini durdurma noktasında Trump’a duyulan güven daha az. Harris’in seçilmesi halinde İsrail’in dizginlenebileceği beklentisi daha fazla. Ancak gene de Demokratların Yahudi lobilerine yakınlığı, bu konuda daha temkinli olmayı gerektiriyor. Mevcut Biden yönetiminin aşağı yukarı benzerini uygulaması beklenen Harris’in Rusya-Ukrayna savaşına son verme konusunda çok fazla bir şey yapabileceğine güvenlerin sayısı ise hiç de fazla sayılmaz!
Bunların dışında ABD’nin pervasızlığında zıvanasından fırlayan uluslararası sistem, yani BM, Dünya Ticaret Odası (DTÖ) gibi uluslararası düzeni sağlayan kurumlar var. Hatta her ne kadar Biden döneminde ciddi ölçüde birlik sağlanmış görünse bile Trump’ın seçilmesi halinde NATO da krizden etkilenebilecek küresel kurumlar arasındadır.
Trump’ın seçilmesi halinde ABD-Çin arasında yeni bir ticaret savaşı çıkarsa da şaşıran olmaz. Hele de son dönemde özellikle elektrikli otolar olmak üzere, AB’nin Çin’e uyguladığı gümrük vergileri ve ticaret kotası yükseltildikten sonra…
Çin demişken, Tayvan’la ilgili sıkıntılar da devam etmektedir. Her ne kadar Çin’in Tayvan’a müdahale edebileceği ileri sürülse de bu haberlerin bölge ülkelerini silah ticaretine vesile olmak üzere kendi koruma şemsiyesi altına almak maksadıyla ABD’nin bizzat köpürtebileceği de sürpriz sayılamaz.
Keza küresel ticarette paylarını yükseltme gayreti içerisindeki ülkeler birçok “ticaret koridoru”nu da hizmete sokma telaşı içerisindedir. Bunlardan ilki Çin’in “Kuşak-Yol Projesi” iken, bir diğer önemlisi Eylül 2023’te Yeni Delhi’deki G20 toplantısı sırasında ABD’nin de onayı alınarak açıklanan “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ticaret Koridoru”dur. Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri tarafından da desteklenen ve Hindistan üzerinden Basra Körfezi’ne, oradan İsrail’e, İsrail limanlarından Avrupa’ya deniz yoluyla bağlanacak olan bu koridor, ilanından kısa süre sonra HAMAS-İsrail çatışması üzerine beklemeye alındı. Arap ülkelerinin İsrail dehşetine fazla diklenmemesinin ardında bu projenin olası nimetleri de olabilir.
ABD’nin daha az ilgisi olan Baltık Denizi-Rusya-Azerbaycan-İran-Hint Okyanusu arasındaki “Kuzey Koridoru”, Basra Körfezi-Ermenistan-Gürcistan-Karadeniz arasında “Orta Koridor” ve Türk dünyasını birleştirmesi beklenen “Türk Koridoru” da var.
ABD ve Türkiye: Türkiye’nin İsrail ve ABD’ye karşı en sert söylemleri sebebiyle iki ülke ilişkilerinde yumuşama yaşanması ancak sürpriz olabilir. Karadeniz’e istikrarı ve petrol fiyatlarında gevşeme getireceği için Trump’ın seçilmesi lehte görünse de Rahip Brunson ve Barış Pınarı harekatında Türkiye karşıtı hareketlerinin düşmanca olduğu unutulmadı.
Sonuç itibariyle, sevmesek ve ciddi umutlar beslemesek de aslında ABD sadece kendi başkanını değil, dünyanın 4 yıllık geleceğini de seçmektedir. Dileriz ki hayırlı bir sonuç çıkar!