51 kez görüntülendi.
adem kılıç

Adem KILIÇ – 03 Şubat 2025

 

 

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda inşa edilen ve sürdürülen liberal kurallara dayalı uluslararası düzen giderek artan bir hızla dağılıyor.

Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından yaşanan “dostluk” döneminin ardından, büyük güç rekabeti, küresel arenaya intikam duygusuyla geri döndü.

Trump yönetimi, ilk döneminde yayınladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde büyük güç rekabetinin geri dönüşünü net bir şekilde vurguladı ve son 3-5 yıl arasında yaşanan gelişmeler bu görüşü daha da güçlendirdi.

Gelinen noktada; ABD’nin diğer güçler üzerindeki üstünlük marjı azaldıkça, Çin, Rusya, Türkiye ve  Hindistan gibi yeni güç merkezleri otorite ve etki kazandı.

 

Daha genel olarak ise, dünya güç merkezi ve dinamizmi, liberal düzenin çekirdeği olan Avrupa-Atlantik topluluğundan uzaklaşıyor ve her ne kadar ABD bu fikre dirense de, dünya liberal olmayan bir çok kutupluluğa doğru ilerliyor. 

Çok kutupluluk ve Amerika’nın geleceği 

Bu sürece baktığımızda Amerika Birleşik Devletleri daha önce de çok kutuplu bir dünya ile karşı karşıya kalmış olsa da, nadiren bu kadar çaresiz kaldı.

Yirminci yüzyılın başlarında ABD, jeopolitik hedefleri denizaşırı ülkelere doğru genişledikçe, dünya meselelerinde eşsiz bir “ahlaki güç” olarak tutarlı bir şekilde çok kutuplu bir dünyayı engellemenin yolunu bulmuştu.

Ancak artık ABD, Ortadoğu, Irak ve özellikle de İsrail nedeniyle bu “ahlaki güç” yaklaşımını tamamen kaybetmiş görünüyor.

Soğuk Savaş, ABD’nin zaferiyle sonuçlanana ve tek kutuplu bir dünya ortaya çıkana kadar ABD bu küresel angajmanını tartışmasız olarak sürdürdü. Ancak ardından yine ABD’nin uyguladığı küresel politikalar, dünyayı bu noktaya getirdi.

Çok kutuplu dünya ile artık mücadele edilemez!

Bugün tek kutuplu dünya artık yok ve yeni güç merkezleri ortaya çıkmaya devam ediyor ve ABD’nin karşı karşıya olduğu soru artık, ortaya çıkmakta olan çok kutupluluğa nasıl tepki vereceği.

İlginizi çekebilir!  Türk Üniversitelerinden ABD'li Öğrencilerin Gazze Eylemlerine Destek

Bu büyük tartışmaya ise şu anda iki düşünce ekolü hakim oluyor. Bunlar; “geri çekilenler” ve “restorasyon yapmak isteyenler” olarak tanımlanabilir.

Geriye çekilenler, 2. Dünya Savaşı öncesindeki dış politika yaklaşımına geri dönerek ABD’nin angajmanını sınırlandırmaya çalışırken, restorasyoncular ise savaştan bu yana olan yaklaşımı tekrarlayarak angajman için temel olarak iki kutuplu bir çerçeve oluşturmaya çalışıyor.

Ancak şüphesiz olarak her iki ekol de, ABD’yi gerçek anlamda çok kutuplu bir dünyada aktif bir angajman için yok saymıyor.

Fakat bu ekoller ne düşünürse düşünsün, şüphesiz olarak Amerika Birleşik Devletleri küresel gelişmelerden uzak kalmayı göze alamaz.

Zira ABD’nin yüzyıllık yaklaşımında sürekli olduğu üzere, bugün de günümüzün birbirine bağlı ve büyük güçlerin rekabetiyle kuşatılmış dünyasında, bölgesel dengelerin sürekli olarak gözetilmesi gerekmektedir.

Birçok restorasyoncu; Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore’den oluşan yeni ekseni “kargaşa ekseni” olarak tanımlarken, “geri çekilenler” ise yeni küresel düzende herkes ile angajman kurarak ABD’yi de kaybetmek istemiyor.

 

Çok kutuplu düzeni şekillendirmek

Çok kutuplu bir düzende başarılı olmak için Washington’un tüm politikalarını artık yeniden gözden geçirmesi gerekecektir.

Başlangıç olarak ABD, büyük güçlerin tanımları gereği stratejik özerkliğe sahip oldukları gerçeğiyle uzlaşmak zorunda kalacaktır. Artık bugüne kadar ABD değerlerini “koşulsuz savunanlar” bile zaman zaman ABD’ye ters düşen çıkarlar peşinde koşabilirler.

Washington ayrıca gücünün sınırlarını da kabul etmek zorunda kalacak.

Gerçek dünyadaki sınırlar nedeniyle ABD, hayati çıkarlarını savunmak ve ilerletmek için geçmişte olduğundan daha dar bir öncelikler dizisine daha keskin bir şekilde odaklanmak zorunda kalacak.

Diğer bir ifade ile; ortaya çıkmakta olan çok kutuplu dünyada, ABD artık diğer ülkeleri kendi iradesine boyun eğdirmek için gerekli olan üstünlük marjına sahip olmayacak.

İlginizi çekebilir!  Bir “Cihatçı” İle Röportaj – Mustafa Yıldız

Gelinen noktada ise ABD, kaybettiği bu üstünlüğün ortaya çıkardığı gerçeklikle yüzleşerek ya Çin, Rusya, Türkiye ve Hindistan gibi yeni güç merkezleri ile uzlaşmanın yollarını bulacak ya da kendisi için daha kaotik bir gerçekliğin taşlarını döşeyecek.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.