![ferhat ünlü 6 şubat ve deprem istihbaratı](https://www.worldofturkiye.com/wp-content/uploads/2023/08/FERHAT-UNLU_1920x1080.jpg)
Ferhat ÜNLÜ – 07 Şubat 2025
Beşer merkezli bakarsak -optik bir yanılsamayla- üzerinde yaşadığımız dünyanın büyük bir kusuru varmış gibi görünür: Kendi bekası mevzu bahis olduğunda; dünyada insanlığın köküne kibrit suyu dökecek depremler, kasırgalar, yangınlar yaşansın yeryüzünün pek umurunda olmaz. Ve hatta dünyanın bedenini zorlarsak insan olarak -ki zorluyoruz- tepki üretmekte gecikmez. Dünya, üzerinde canlılık üreten ve dolayısıyla yaşayan bir varlıktır.
‘Beşer merkezli perspektif’ sanki bu dünyada ve evrende yalnızca biz varmışçasına, daha doğru bir ifadeyle mekânın sahibi bizmişçesine davranmamıza kapı araladığı için dünyanın değil, bizim insan olarak kusurlu olduğumuzu gösterir.
İnsan merkezli bakış, hadi gavurcasıyla da söyleyelim ‘homosantrik bakış’, kategorik olarak kusurludur. Bu arada ‘homo’, insan kavramını anlatmak için kullanılan Latince kökenli genel bir kelimedir. Ama ne yazık ki tıpkı gökkuşağı gibi bu kelime de LGBT’cilere mal edildi. Bu bahsi diğer ama maklubeyi FETÖ’cülere, gökkuşağını da LGBT’ye kaptırdık; geçmiş olsun!
Şimdi tekrar asıl mevzumuza dönelim: Bundan iki yıl önce aziz vatanımızın 16 milyon nüfusluk diliminin yaşadığı 11 ili kapsayan geniş bir kesiminde, ama özellikle Kahramanmaraş’tan aşağı doğru ilerleyerek İskenderun ve Amik Ovası’ndan çıkış yapan iki ayrı deprem meydana geldi.
Depremden sonra World of Türkiye’nin Genel Yayın Yönetmeni dostum Reşit Kemal As ile bölgeye gittik. Hatay’da 1400 yıldır ayakta olduğu halde 6 Şubat’ta yıkılan Habib-i Neccar Camii’ne doğru yürürken şehrin çevresini âdeta bir kale duvarı gibi çevreleyen dağlara baktıkça dağ eteklerine inşa edilmiş evlerin -geniş bir vadiyi andıran ovadakilerin virane hali hesaba katılırsa- sağlam kaldığını müşahede ettik. Kuş bakışıyla bile çözüm belliydi, en azından yerleşimin, ovaya nefes aldırarak dağ eteklerine doğru taşımanın elzem olduğunu gösteriyordu. Zaten deprem sonrası devletin yeni kentleri inşa ettiği yerler de bu teorinin pratiğe dönüştüğünün göstergesi.
EN ÇOK ‘CAN YAKAN’ DEPREM: 6 ŞUBAT
6 Şubat, dünyada gelmiş geçmiş en çok can kaybına neden olan deprem. 53 bin 537 canımızı yitirdik afette. Ülkemizde ölçülmüş ve kayıplara yol açmış 7 üzeri depremlerden bazıları geriye doğru sırasıyla şunlar:
6 Şubat 2023: Kahramanmaraş Pazarcık. Büyüklük: 7.7
6 Şubat 2023: Kahramanmaraş Elbistan. Büyüklük: 7.6.
23 Ekim 2011: Merkez-Van. Büyüklük 7.1
12 Kasım 1999: Düzce-Bolu. Büyüklük: 7.1
17 Ağustos 1999: Gölcük-Kocaeli: Büyüklük: 7.6
1 Şubat 1944: Gerede-Bolu. Büyüklük: 7.3
26 Aralık 1939: Çayırlı-Erzincan. Büyüklük: 7.9
Ağustos 1912: Şarköy-Tekirdağ. Büyüklük: 7.4
6 Şubat, sonuçları itibarıyla bakılırsa manevi açıdan olduğu gibi maddi açıdan da en ağır afetti. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın (SBB) 2023 Kahramanmaraş ve Hatay depremleri raporunda afetin Türkiye’ye maliyeti takriben 2 trilyon Türk Lirası. Şu çarpıcı satırlar mezkûr rapordan:
“Felaketin Türkiye ekonomisi üzerindeki toplam yükünün yaklaşık 2 trilyon lira (103,6 milyar dolar) düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu büyüklüğün 2023 yılı milli gelirinin yaklaşık yüzde 9’una ulaşabileceği öngörülmektedir.”
Bu arada 6 Şubat depreminde etkilenen 11 ilin toplam nüfusunun, 2022 yılı için 14 milyon 13 bin 196 kişi olduğunu da belirtelim. Bu da ülkemizin toplam demografisinin yüzde 16,4’üne tekabül ediyor. Dolayısıyla Türkiye nüfusunun yüzde 16’sından fazlası depremden etkilendi.
DEPREM İSTİHBARATININ ÖNÜNDEKİ ENGELLER
İmdi… Gelelim deprem tahmini, biraz daha spesifikleştireyim, istihbaratının önündeki engellere. “Deprem istihbaratı ya da tahmini lotarya gibi rastlantı olur” diyemeyiz elbette. Ne var ki sonuç olarak depremi önceden bilmek bugünün teknolojisi ile imkânsıza yakın.
Deprem tahmini diye sismoloji bilimine bağlı bir alt dal var. Ancak bu dala dayanarak -misal meteorolojide olduğu gibi- spesifik bir öngörü; deprem istihbaratı diyebileceğimiz bir bilgiye önceden erişmek mümkün değil. “Şu gün şu dakikada, şu alanda şu büyüklükte bir deprem olacak” cümlesini bize kurduracak bir makine yok. En azından şimdilik… İnsanlık üzerinde çalışıyor diyebiliriz. Belki Yapay Zekâ marifetiyle onu da yapar.
NASA’nın, yani Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin depremle ilgili çalışmaları var. Hatta NASA, özel bir yöntemle 6 Şubat’ta hangi ilin, hangi ilçesinin ne ölçüde zarar gördüğünü yüzdesine kadar yayınlandı. Bu veriler NASA’nın JPL adlı bir merkezi sayesinde elde edilmiş. Bu merkez, deprem öncesi ve sonrası şehirlerde ve ilçelerdeki durumu karşılaştırmış.
JPL’ye biraz daha yakından bakalım: Açılımı, Jet Propulsion Laboratory. 1958’de dönemin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Dwight Eisenhower tarafından kurulan Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA), en önemli merkezlerinden biri.
JPL, NASA’nın Kaliforniya eyaletinde yerleşik. Burada ünlü San Andreas Fayı olduğu için Kaliforniya yangın konusunda olduğu gibi deprem konusunda da özellikle hassas bir merkez.
JPL’de NASA’nın anahtar kapasitesi Sentetik Aralıklı Radar ya da kısa adıyla SAR ile ölçüm yapılıyor. NASA’nın ekibindeki önemli isimlerden biri jeofizikçi Eric Fielding. Fielding, 6 Şubat depremleri için “Bu depremler çok büyük ve güçlü depremlerdi” demiş ve eklemişti: “7.8’lik deprem 1906 San Francisco Depremi’ne benziyor.”
10 Nisan 2004’te NASA’nın sitesinde bir habere yer verilmiş. Diyor ki “Deprem tahmini programı müthiş başarı oranına erişti.” ‘Earthquake Forecast’ demiş. Hava tahmini gibi! Ama işte kazın ayağı öyle değil. Güya Rundle-Tiampo Forecast adlı program 12 yılda Kaliforniya’da meydana gelen 16 büyük depremin 15’inin yerini bilmiş. Madem öyle San Andreas’ı kurtarmakla işe başlayın.
Bizim oraların kinayeli sözüyle yalansa essahsa olsun, böyle bir teknolojiniz varsa bize de verin deriz. Ama kazın ayağı öyle değil. Dediğim gibi, şimdilik en azından…
Evet; yazıyı yavaş yavaş toparlarken bu tür afetlerden ders alıyor muyuz, yoksa zamana inat yaşamaya devam mı ediyoruz sorusunu da soralım. Bu soruyu hepimiz kendimize sık sık sormalıyız. Unutursak depremin hafızalara kazınan görüntülerini izlemeliyiz icabında. En çarpıcı görüntüleri de İskenderun’da Ayaz Aydoğdu adlı videographer kardeşimiz çekmişti. Dolayısıyla can korkusuna aldırmayıp görüntüleri çekip ‘uzaylılarbenibulsun’ nickli ile yayınlanan Ayaz Aydoğdu’nun tarihi kayda geçirme azmine değinmeden olmaz.
Saat 04:17’nin ilk saniyelerinde önce ayaklarının altında hafif hafif başlayan bir sarsıntı hisseden Ayaz, ilk başta 4 küsur şiddetindeki olağan depremlerden biri olduğunu düşündü bu sarsıntının. Sarsıntının hafif, ama hissedilir bir sarsıntı olduğunu fark eder etmez de telefonunun kamerasını hemen açtı ve o tarihi anları görüntülemeye başladı.
Kamera açıldıktan sonra sarsıntı, durmak şöyle dursun; bilakis giderek şiddetini artırdı. Toplam 45 saniyeden oluşan bu dehşet görüntü, takriben 85 saniye süren şiddetli sarsıntının, ışıklar tamamen sönüp de İskenderun karanlığa gömülmeden önceki dilimini içeriyordu.
Görüntülerde 32. saniyeden sonra şiddetli sarsıntının etkisiyle şehrin elektrikleri gidiyor, her yer neredeyse zifiri karanlığa gömülüyordu. Yalnızca arada gökyüzünde sanki hâkimiyetin kimde olduğunu gösterircesine hiddetle çakan şimşeği andıran ‘mavi ışıklarla’ aydınlanıyordu deprem bölgesi.
6 ŞUBAT AFETLERİNDE GSM ŞİRKETLERİ
Yazıyı bağlarken kendi mesleki alanıma dönerek GSM şirketlerine taş atmazsam vicdanım rahat etmez. 6 Şubat afetlerinde GSM şirketlerinin ne denli berbat sınav verdiğini acı tecrübelerle müşahede ettik. Deprem geçti, ekonomik kriz derinleşti ve başta en meşhuru olmak üzere GSM şirketleri, telefon ücretlerine zam üstüne zam yaptı. Kapitalizm böyledir deyip geçemeyiz, yemişim kapitalizmini! Aradan geçen iki yılda afet bölgesindeki kullanıcılara, yakınlarını kaybetmiş o insanlara yüzde 50 indirimle hizmet verseniz ne olurdu. Zenginliğinizden mi eksilirdi!
Ezcümle efendim, tıpkı acılarımızı unutmamamız gerektiği gibi -zaten unutmak şöyle dursun ateş düştüğü yeri yıllar yılı yakar- fırsatçıları da unutmamız gerekiyor.