Ceyhun BOZKURT – 29 Aralık 2024
2016 yılının Haziran ayında Anka Enstitüsü’ne yazdığı “Öcalan ile Görüşme” başlıklı yazımda şöyle bir not düşmüştüm:
“Bu çerçevede Öcalan ile de görüşülebilir, ki bölücübaşı Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmış bir hükümlüdür ve mevcut durumda Türkiye Cumhuriyeti’nin elindedir. Ayrıca Öcalan’ın, 1999 yılında yakalandığında güvenlik güçlerine örgütle ilgili önemli bilgiler aktarmış ve çok sayıda ülkenin terör örgütü PKK ile ilişkisini anlatmıştır. O dönem uygulanan bu görüşme yöntemi Türkiye’ye terörle mücadelede hem siyasi hem de diplomatik avantajlar getirmişti. Bunlar bilindiği için Öcalan’la yapılan görüşmelere itirazların nedeni, bu zat ile görüşülmesi değil görüşmelerin yöntemidir. Çünkü Çözüm Süreci’nde yapılan görüşmelerin kamuoyunda oluşturduğu algı, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir terör örgütü elebaşı ile müzakere yürüttüğü yönündeydi.”
Buraya döneceğiz…
Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’dan oluşan HDP/DEM Parti heyeti, dün İmralı Adası’ndaki cezaevine giderek, burada hükümlü bulunan KCK/PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile yaklaşık 3 saat süren bir görüşme yaptı.
DEM Partililer, Öcalan ile yaptıkları görüşmeye yönelik açıklamayı bugüne bıraktı. “Basına ve Kamuoyuna” başlıklı açıklama şöyle:
“İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan ile 28 Aralık 2024 tarihinde kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdik. Kendisinin sağlığı iyi, morali oldukça yüksekti. Kürt Sorununa kalıcı çözüm bulmaya yönelik yaptığı değerlendirmeler hayati önemdeydi.
Ortadoğu ve Türkiye’de yaşanan son gelişmelerin değerlendirildiği görüşmede Sayın Öcalan, dayatılan karanlık gelecek senaryolarına karşı pozitif çözüm önerilerini sunmuştur.
Düşünceleri ve yaklaşımının genel çerçevesi aşağıdaki gibidir:
– Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirmek tarihi bir sorumluluk olduğu kadar tüm halklar için de kader belirleyici bir önem ve aciliyet kazanmıştır.
– Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir. Bu katkıların en önemli zeminlerinden biri de şüphesiz TBMM olacaktır.
– Gazze ve Suriye’de yaşanan hadiseler göstermiştir ki, dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümü artık ertelenemez bir hal almıştır. Bunun ciddiyetiyle doğru orantılı bir çalışmayı başarıya ulaştırmak için muhalefetin de katkı ve önerileri değerlidir.
– Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim.
– Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.
– Bütün bu çabalarımız, ülkeyi hak ettiği düzeye taşıyacak ve aynı zamanda demokratik bir dönüşüm için de çok kıymetli bir kılavuz olacaktır.
– Devir Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devridir.'”
Öncelikle açıklamanın bütününe baktığımda, 2013-15 yılları arasındaki görüşmelerin notlarını satır satır okumuş biri olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin KCK/PKK terör örgütünün belini kırdığını, felç ettiğini, örgütün elebaşının tavrından anlıyoruz. 24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan, çukur-hendek-barikat terörüne karşı mücadeleyle yurt içinde zirve yapan terörle mücadelede, 15 Temmuz 2016 tarihindeki saldırıyı püskürtmek adeta milat oldu. Yurt içi ve yurtdışında terör örgütü ezildi. Yurt içinde bir önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu döneminde örgüt ne şehir merkezlerinde ne de kırsalda başını sokağa çıkaramadı.
Sınır ötesinde de Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinde yapılan Pençe harekat serileri ve Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla KCK’nın PKK ve PYD ayakları sınırımızdan büyük oranda uzaklaştırıldı. Sadece Suriye’de çok az bir bölüm kaldı. O bölüme de kilit atıldığı zaman aynen Irak’taki gibi, örgütün Suriye’den de ülkemize sınırı kalmayacak.
2013-15 yıllarındaki Öcalan, devlete, Türkiye’ye meydan okuyan bir dil kullanıyordu. “Yasal ve anayasal altyapı oluşturulduktan sonra tabii ki KCK/PKK meşrulaştırılacak” diyen Öcalan’dan, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Örgütü lağvettiğini açıklasın” sözlerine “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim” diyen Öcalan’a geldi. Bunda aktardığımız 2015-16 yıllarında Türkiye’nin kararlı mücadelesi ve değişen konseptiyle örgütü bitirme noktasına getirmesi çok etkili oldu. Ayrıca belediyeler eliyle örgüte aktarılan her türlü destek de sıfırlanmasa da en aza indirilmiş durumda. Yani örgütün artık Çözüm Süreci’ndeki “suiistimal ve yurt içinde rahat örgütlenme” zemini yok.
Zaten gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerek MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından bir müzakere değil, örgütü bitirme, 40 yılı aşkın süredir gündemimizde olan terörü tarihin çöplüğüne gömme süreci yaşadığımız net. Yani Öcalan’ın ve destekçilerinin bir talepte bulunma mecali yok.
Özetle, girişte yazdığım cümle halen geçerli ve Türkiye Cumhuriyeti 2015-16 yıllarından itibaren örgütü ezmiş, elebaşına ve örgütün tamamına “beni yenemezsin, örgütü lağvetme dışında bir çıkışın yok” mesajını vermiştir.
Son bir not: Açıklamada TBMM zeminine atıf yapılmış. Yıllardır vurguluyoruz, yine vurgulayalım: TBMM yasamadır. KCK/PKK ile mücadele yürütmenin, yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Kabinesi’nin görevidir. TBMM, ancak terörü bitirme adına yasal ve anayasal altyapı oluşturulacaksa devreye girer. Kasıt oysa kabul edilebilir. Ama bölücü talepleri yeniden ısıtmayı kastediyorlarsa hala sinsi bir deneme yapıyorlar denebilir. Bekleyip göreceğiz.