WOTTV E-DERGİ
DOLAR 32,8443 0.09%
EURO 35,8228 0.62%
ALTIN 2.550,141,97
BITCOIN 19010780,56%
Hayat Pahalılığı – III

Hayat Pahalılığı – III

4 Kasım 2023 12:38
Hayat Pahalılığı – III
0

BEĞENDİM

Fatih ÜNLÜ – 04 Kasım 2023

 

Önceki yazılarımızda hayat pahalılığının ve gıda fiyatlarındaki artışların önlenmesi konusuna genel bir giriş yapmış ve bu alanda tüm toplum kesimlerine, özelllikle de 1) Kamu kesimi, 2) Özel kesim, 3) Tüketiciler, 4) Bilim dünyası, akademik camia ve 5) Medyaya önemli görevler düştüğünden bahsetmiştik. Kamu kesiminin yapabileceklerini  önceki yazılarımızda ele almaya çalıştık. Bu yazımızda da diğer 4 kesimin yapabileceklerini kısaca ele almaya çalışacağız.

1) Özel kesimin yapabilecekleri

İlk olarak, özel kesim açısından davranış boyutuyla fiyatları yukarı doğru iten birkaç önemli unsuru ele alalım.

a- Özel kesimin diğergam ve idealist davranıp zor zamanları yüksek kâr fırsatı olarak değil de hep birlikte geçilmesi gereken bir eşik olarak görmesi gerekiyor.

Özel sektörümüzün önemli bir kısmının bu ferasette olduğunu düşünüyoruz -nitekim yapılan çağrı ve önlemler çoğu zaman olumlu cevap buluyor- ama ne yazık ki zor zamanları bir kâr fırsatı olarak görenler de var.

b- Ekonomik belirsizlikler özel kesimde fiyatları yukarı doğru iten bir psikoloji ve refleks oluşturuyor.

c- Ekonomideki gücünü siyasi maksatlarla kullanan gizli ittifak içindeki çevrelerin ve/veya oligopollerin piyasaları yönlendirmesiyle şişirilmiş fiyat artışları ve yapay mal kıtlıkları da ara ara yaşanabiliyor.

Yukarıda bahsettiğimiz üç durum da enflasyon dahil birçok ekonomik soruna yol açabilecek unsurlar. Bunların önlenmesi için kamu kesimine önemli bir rol düşmekle birlikte özel kesim de kendi içinde bir sorumluluk taşıyor. Özellikle özel sektörün güçlü bir iç kontrol sistemi geliştirmesi önemli. Özel kesim  de ticaret ve sanayi odaları, birlikler ve dernekler gibi kurumsal araçlarla  objektif koşullarla kendi kendini denetlemeli ve gereken önlemleri almalı. Çünkü yanlışlar zamanla genel bir menfi algıya sebep olabilmekte.

Dürüstlük ve kanaat açısından da iş dünyasınında bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var. Allah korkusu olan, dürüst ve kendisiyle, toplumuyla barışık insanlar yetiştirebilirsek, bu yöndeki gayretleri yoğunlaştırabilirsek, birçok alanın olduğu ticaretin de çok daha sağlıklı bir şekilde yürürülmesine katkı sağlamış  oluruz…

İşin teknik kısmına bakarsak, özel kesim AR-GE ile, yeni teknolojiler ve düzenlemelerle  üretim maliyetlerinin, dolayısıyla fiyatların düşmesine çok büyük katkılar sağlayabilir.

Bilenlerimiz vardır, Amerikalı sanayici Henry Ford 1913 yılında otomotivde seri üretim montaj hattını geliştirdi. Otomobil maliyetlerini ve fiyatlarını düşüren bu yeni yöntem otomobil kullanımında da büyük bir sıçramaya vesile oldu. Bu yöntemin zamanla sanayinin diğer alanlarında kullanılmaya başlanmasıyla maliyetlerde ve fiyatlarda ciddi düşüşler yaşandı.

Evet, gelişme büyük veya küçük ölçekte her zaman mümkündür. Bugün de yeni teknolojiler ve denenmiş veya yenilikçi yöntemlerle maliyetlerin ve fiyatların  düşürülmesi mümkündür. Bir örnek verecek olursak, çok elektrik kullanmasıyla bilinen  tekstil sektöründe bir firma veya meyve – sebze soğuk hava deposu işleten bir şirket  enerji ihtiyaçlarını yenilenebilir enerjiyle karşılamaya başlasa, ilk maliyetten sonra bu çok ciddi bir tasarrufa ve ürünlerin fiyatında da düşüşe vesile olacaktır şüphesiz.

Bunlara ilaveten, gıdayı korunaklı ve yerine göre daha küçük paketlerde tüketiciye sunmak, raf dahil tüm saklama koşullarını iyileştirmek, son tüketim tarihi yaklaşan ürünlerde çok büyük indirimlere gitmek gibi özel sektörümüzün halihazırda yaptığı ve yapabileceği birçok iş var.

Yine üreticiler de -çok etkin ve dürüst idare edilmesi şartıyla-  kooperatifler veya çok ortaklı yapılar kurarak gıdayı daha ucuza maledip daha uygun fiyata tüketicilere ulaştırabilirler, hem kendileri kazanır hem de tüketicilere kazandırabilirler.

Bu başlıkta altındaki belirtebileceğimiz son nokta da şu: Gıda ürünlerinin ithalat ve ihracatında da özel kesime çok önemli bir rol düşüyor. Konunun kamuya bakan yönlerinden öndeki yazımızda  bahsetmiştik. Özel kesim için ithalat açısından bir örnek verecek olursak, diyelim canlı hayvan için ithal izni alan bir şirketin bunu acilen  et ve et ürünleri piyasasını rahatlatmak için kullanması gerekir. Makul bir kâra kimse birşey diyemez ama bu izni piyasayı yönlendirme ve yüksek kâr fırsatına çevirmek  o iznin ruha aykırı olur.  Böyle yapmayanlar sıkı takip edilmeli ve gerekirse izinleri iptal edilmelidir.

Yine gıda ihracatı da ülkeler için şüphesiz önemli bir gelir kalemidir ama gerek kamunun gerekse özel kesimin dikkat etmesi gereken önemli bir husus piyasayı kurutacak, mal azlığına sebep olacak  ve fiyatları şişirecek şekilde gıda ihracatını abartmamaktır.

c) Tüketicilerin yapabilecekleri

“Hayat pahalılığında tüketici zaten mağdur, o ne yapabilir ki?” diye düşünenlerimiz olabilir. Ama konuyu biraz irdeleyince, tüketicinin de gerek kendi ekonomisi gerekse ülke ekonomisi açısından yapabileceği işler olduğunu görürüz.

Örneğin, dar gelirli tüketici piyasada aynı ürünün daha ucuzunu araştırarak, kampanyaları, mevsim sonu indirimlerini takip ederek şahsi maliyetlerini düşürebilir -ki çoğu zaman ve mecburen- öyle yapmaya da çalışıyor.

Ama bu konuyu biraz daha açmamızda fayda var. Malum, sanal ortamda bazı siteler vasıtasıyla birçok üründe en uygun fiyat hızla tespit edilebiliyor. Gıda ürün sayısı ve çeşitliliği açısından devasa bir sektör olduğu için bu tespit gıdada da belirli ölçüde mümkün olmakla birlikte, yapılması gerekenler de çok.

Bu gibi sitelerde  veya özellikle  gıda için tasarlanacak site ve programlarda veri tabanındaki gıda ve ürün sayısı hem piyasadaki ürünlerin büyük çoğunluğunu kapsayacak şekilde artırılabilir hem de son kullanma tarihi v.s. gibi gerekli detaylar veri tabanına eklenebilir. Düzenli güncelleme ve yeni kıyas yöntemleriyle bu gibi site ve programlar tüketicinin en ucuz ve uygun gıdayı bulmasında güçlü bir işlev görebilir…

Fiyat artışlarının tüketiciye bakan bir yönü de şudur: Tüketici hep ihtiyacından fazlasını alarak yapay talep oluşturmamalıdır. Burada da fiyatların durulması ve tedariğin sürekliliği kuşkusuz çok önemli. Zira tüketicide bir ay sonra bu ürünün fiyatı burada kalmaz algısı varsa veya tüketici iki ay sonra bu ürünü bulamam diye düşünüyorsa, bu hem erken ve şişirilmiş alışverişlere hem de alınanlar tüketilemezse israfa yol açar.

Yine tüketici derneklerinin ve oluşumlarının iyi çalışması ve objektif koşullarda piyasayı bozan ve suistimal eden unsurları ortaya çıkarmaları ve tüketicinin sesi olarak girişimleriyle onları doğru noktaya çekmeleri çok önemli.

4) İlim dünyası ve akademik camianın yapabilecekleri

Yazımız uzadı, biraz hızlanalım. Evet, ilim camiasına da insanı ilgilendiren hemen hemen her konuda olduğu gibi gıda fiyatlarının ve hayat pahalılığının önlenmesinde de önemli bir rol düşüyor.

Örneğin, ilim dünyasının gayretleriyle özellikle gıdada raf ömrünü uzatacak teknolojiler geliştirilebilir. Katkı maddesi olmadan daha sağlıklı üretim, paketleme ve muhafaza yöntemleri geliştirilebilir. Özellikle sıcak bölgelerde saklama koşulları iyileştirilebilir ve hasat sonrası ürün kayıplarının önlenmesi için tedbirler alınabilir. Ata tohumu, atalık tohum, yerli tohum da denilen tohumlarımızın kullanımı ilim dünyasının ve diğer ilgili birimlerin katkılarıyla  yaygınlaştırılabilir.

Yine suyu az kullanan, besleyici ve ekonomik getirisi yüksek türlerin tarım sektörüne kazandırılmasında da akademik camiaya önemli bir görev düşüyor. Bu çerçevede, gerek yurtiçinde yörelerimiz taranarak bilinmeyen türler keşfedilebilir gerekse yurtdışından özellikle iklimimize uygun kıymetli türler ülkemiz tarımına kazandırılabilir. Başta çay olmak üzere bunun birçok güzel örneği var.

Şu ana kadar ilim camiasının rolüne daha çok fen bilimleri perspektifiyle baktık. Ama hayat pahalılığının önlenmesinde şüphesiz sosyal bilimcilere özellikle iktisatçılara da çok  önemli görevler düşüyor. İktisat insan unsurunu da içerdiği için bazen çok karmaşık bir hale gelebilir. İktisatta mekanizmaların nasıl işlediğini çözmüş, ilgili kesimlerin davranışlarını doğru anlayabilen ve mekanizmaları doğru yönlendirebilen yetkin iktisatçılar piyasaların ve fiyatların durulmasında şüphesiz en önemli amillerdendir.

5) Medyanın yapabilecekleri

Medyanın sadece hayat pahalılığıyla ilgili değil tüm konularda kamunun aydınlatılması görevi var. Fiyat artışlarının bir kısmı manipülatif hareketlere dayandığı için medyanın doğru iktisadi haberleri ortaya koyması  ve erken uyarı gerekiyorsa uygun bir üslupla bunu yapması hayati bir öneme sahip. Zira zor zamanlarda doğru haber ve doğru içerik halk için olduğu kadar yöneticiler için en büyük ihtiyaçlardan birisi haline gelir ve bunlar doğru okunursa birçok gereksiz sıkıntı baştan giderilir.

Medya bu süreçte yeni fikir ve önerilerin uygulayıcı birimlere aktarılması, toplumsal sağduyunun ekonomiye yansıtılması, gerektiğinde temalı yarışmalar düzenlenmesi ve katalizörlük gibi birçok önemli ilave rol de oynayabilir.

Bu saydıklarımız dışındaki kesimlerin de hayat pahalılığının önlenmesi sürecine çok büyük katkıları olabilir şüphesiz. İşi lüzumundan fazla genişletmeden bunların çalışılması da yeni fikirlere vesile olabilir. Örneğin, emeklilerimiz devlet, gönüllü kuruluşlar veya özel kesim desteğiyle evlerinde  yeşillik, mantar gibi küçük ölçekli ama verimli tarım yapabilirler bu da yekûnda ülke ekonomisine çok ciddi bir katkı sağlar.

Evet, bu yazı dizisinde bazen çok detaya girerek bazen de hızlıca geçtiğimiz yukarıdaki hususların, önerilerin konuya bir giriş mahiyetinde olduğunu dizinin  girişinde arz etmiştik. Bunlardan bir kısmı yeni fikir ve öneriler, bir kısmı da konuların uzmanlarınca zaten bilinen hususlar. Tüm bu söylediklerimiz bir miktar fikir egzersizine vesile olduysa, bu yazı dizisini amacına ulaşmış sayacağız.

Son söz olarak şunu söyleyelim. Yazıda serdedilen fikirler de dahil konuyla ilgili tüm önemli hususların ilgili birimlerimizce, uzman kişilerce, bu konuda söz söyleyebilecek kesimlerce çok detaylı çalışılması ve alınacak önlemlerin yenilikçi yaklaşımlarla ve gerçek iştişarelerle belirlenmesinde büyük fayda var.

Sonrasında da bir öncelikler silsilesiyle uygulanabilir bir eylem planı veya yol haritası hazırlanıp yönetim mekanizmalarına taşınabilir ve hızla uygulama süreci başlatılabilir. Bu da halkımızın özellikle gıda alışverişlerinde daha rahat ve daha endişesiz günlere kavuşmasına bir vesile olur. Zaten yönetimlerin önemli bir görevi de halkın refahı ve rahatı için gereken tedbirleri almaktır.

Bu yazı dizimizi -dikkat ve sabırla bu uzun yazının sonuna ulaştıkları için- okuyucularımıza teşekkürle  bitirelim. Allah’a emanet olun.

Fatih Ünlü

Fatih Ünlü 1965 Adana doğumludur. Adana Dumlupınar İlkokulu, Hürriyet Ortaokulu ve Anafartalar Lisesinden sonra 1987 yılında ODTÜ Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi bölümü Uluslararası İlişkiler alt dalından mezun olmuştur.TBMM, TÜBİTAK, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Kalkınma Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı (SBB) ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO)'nda çalışmıştır.Yayıncılık faaliyetlerine vakit ayırabilmek amacıyla Cumhurbaşkanlığı SBB - İSEDAK ve Uluslararası Kalkınma İşbirliği Genel Müdürlüğünden 2022 yılında emekli olmuştur.Emeklilikten sonra, Güray Gümüş'le birlikte Abdullah Bera Yıldız'ın "Bir Soluk Dua - Çaresiz Anlarımıza Çare Olan Rahmetinle" ve "O'nu Bilmeden Hiçbir Vahada Hayat Yoktur" adlı kitaplarının editörlüğünü yapmıştır.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.