Kültür Buhranının Çözümü: Türk Kimliği

Serkan ÜSTÜNER – 04 Mayıs 2024

 

Kimlik bir milleti oluşturan en önemli husustur. Milli kimliğini inşa edememiş milletlerin terakki göstermesi mümkün olmamakla birlikte bir bütünlükten de bahsedemeyiz.

Kimlik, bir ferdin veya ulusun tanınmasını sağlayan özelliklerini ifade eder. Bu özellikler, onu diğerlerinden ayırır; diğerleri arasında fark edilmesini, bilinmesini sağlar. Millî kimlik dediğimiz zaman da bir milletin tanınmasını sağlayan kültürel özellikler anlaşılır.

Dolayısıyla içinde yaşadığımız kültür, bize bir kimlik bilinci kazandırır. Milletçe sahip olduğumuz maddî ve manevî değerlerin hepsi kültürümüzü belirler. Her kültür bir kimliktir. O kültürün kişilere eğitim, gelenek-göreneklerle kazandırdıkları da kişinin milli kimliğini oluşturur. Kimlik bunalımı denilen şey, aslında kültür buhranıdır. Bugün yaşadığımız tüm eksikliklerin, problemlerin altında kendini bulamama ve bu kültür buhranı vardır. O yüzden de millet ne zaman kendi kimliğini bir kenara koymuş, dışarıdan küreselcilerin tüm müdahalelerine açık hale gelmiştir.

Şimdi bir topluma veya millete ‘’Ait olma’’ (Aidiyet, mensubiyet) hissi insanın kendi eğitimine, içgüdüsüne ve psikolojisine bağlıdır. Birey olarak bu kimlik, kısaca aidiyettir. Yani bir millete ait olma. Biz Türkler kendimizi Türk kimliğini oluşturan ana etkenler:

Din, dil, coğrafya, tarih, kültür ve soy olarak belirleyebiliriz.

Şimdi içinde bulunduğumuz kimlik bunalımından, kültür buhranından çıkmalıyız ki, Türk kimliğini inşa edebilelim. Milli füzeden de yerli uçak gemisinden de bu mesele çok daha önemlidir.

Zaten Türk kimliği üzerinden yükselecek nesiller tüm kodlarını buna göre dizayn edeceği için memleketin yeniden kendi müesses nizamını kurması uzun sürmeyecektir.

Evet, önce milli kimliği oluşturmak için topyekûn bir seferberlik şart. Yakın gelecekte tüm dünyada kendi öz benliğini koruyan devletler ayakta kalacak. Şimdi devlet kademesinden, diğer tüm unsurlara kadar herkes taşın altına elini koymazsa iş işten geçer ve birileri size kendi kimliklerini dayatırlar ve o da bir millet için yıkımın kendisidir.

Rahmetli hocamız İbrahim Kafesoğlu’nun kaynak eseri olan Türk Milli Kültürü kitabından bir bölümle yazımıza son verelim:

Türklerin dikkat çekici ahlâkî bir özelliği de “utangaç” bir millet oluşudur. Yerli (kitabeler) ve Çin (Shi-ki, Ts’ien Han-Shu,Sui-Shu) ve Bizans (Priskos, Menandros, Tactica’lar), Lâtin (Marcellinus) vb. yabancı kaynaklara göre “Türkler savaş meydanında değil, rahat döşekte ölmekten, hattâ ihtiyarlayıp hastalanmaktan utanırlardı. Esir olmak, köle durumuna düşmek, kadınlarının düşman eline geçmesi büyük utanç kaynağı idi. Şatafat içinde yaşamaktan, böbürlenmekten, başarıları dolayısıyla öğünmekten ve öğülmekten; verdikleri sözü yerine getirememekten, yalan söylemekten utanırlardı.”

İşte esir olmamak için, eğer yeniden Türk’ün nizamını sağlamak gibi bir gayemiz varsa milli kimliğimizi inşa etmeliyiz.

 

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

serkan üstüner

Serkan ÜSTÜNER – 04 Mayıs 2024

 

Kimlik bir milleti oluşturan en önemli husustur. Milli kimliğini inşa edememiş milletlerin terakki göstermesi mümkün olmamakla birlikte bir bütünlükten de bahsedemeyiz.

Kimlik, bir ferdin veya ulusun tanınmasını sağlayan özelliklerini ifade eder. Bu özellikler, onu diğerlerinden ayırır; diğerleri arasında fark edilmesini, bilinmesini sağlar. Millî kimlik dediğimiz zaman da bir milletin tanınmasını sağlayan kültürel özellikler anlaşılır.

Dolayısıyla içinde yaşadığımız kültür, bize bir kimlik bilinci kazandırır. Milletçe sahip olduğumuz maddî ve manevî değerlerin hepsi kültürümüzü belirler. Her kültür bir kimliktir. O kültürün kişilere eğitim, gelenek-göreneklerle kazandırdıkları da kişinin milli kimliğini oluşturur. Kimlik bunalımı denilen şey, aslında kültür buhranıdır. Bugün yaşadığımız tüm eksikliklerin, problemlerin altında kendini bulamama ve bu kültür buhranı vardır. O yüzden de millet ne zaman kendi kimliğini bir kenara koymuş, dışarıdan küreselcilerin tüm müdahalelerine açık hale gelmiştir.

Şimdi bir topluma veya millete ‘’Ait olma’’ (Aidiyet, mensubiyet) hissi insanın kendi eğitimine, içgüdüsüne ve psikolojisine bağlıdır. Birey olarak bu kimlik, kısaca aidiyettir. Yani bir millete ait olma. Biz Türkler kendimizi Türk kimliğini oluşturan ana etkenler:

Din, dil, coğrafya, tarih, kültür ve soy olarak belirleyebiliriz.

Şimdi içinde bulunduğumuz kimlik bunalımından, kültür buhranından çıkmalıyız ki, Türk kimliğini inşa edebilelim. Milli füzeden de yerli uçak gemisinden de bu mesele çok daha önemlidir.

Zaten Türk kimliği üzerinden yükselecek nesiller tüm kodlarını buna göre dizayn edeceği için memleketin yeniden kendi müesses nizamını kurması uzun sürmeyecektir.

Evet, önce milli kimliği oluşturmak için topyekûn bir seferberlik şart. Yakın gelecekte tüm dünyada kendi öz benliğini koruyan devletler ayakta kalacak. Şimdi devlet kademesinden, diğer tüm unsurlara kadar herkes taşın altına elini koymazsa iş işten geçer ve birileri size kendi kimliklerini dayatırlar ve o da bir millet için yıkımın kendisidir.

Rahmetli hocamız İbrahim Kafesoğlu’nun kaynak eseri olan Türk Milli Kültürü kitabından bir bölümle yazımıza son verelim:

Türklerin dikkat çekici ahlâkî bir özelliği de “utangaç” bir millet oluşudur. Yerli (kitabeler) ve Çin (Shi-ki, Ts’ien Han-Shu,Sui-Shu) ve Bizans (Priskos, Menandros, Tactica’lar), Lâtin (Marcellinus) vb. yabancı kaynaklara göre “Türkler savaş meydanında değil, rahat döşekte ölmekten, hattâ ihtiyarlayıp hastalanmaktan utanırlardı. Esir olmak, köle durumuna düşmek, kadınlarının düşman eline geçmesi büyük utanç kaynağı idi. Şatafat içinde yaşamaktan, böbürlenmekten, başarıları dolayısıyla öğünmekten ve öğülmekten; verdikleri sözü yerine getirememekten, yalan söylemekten utanırlardı.”

İşte esir olmamak için, eğer yeniden Türk’ün nizamını sağlamak gibi bir gayemiz varsa milli kimliğimizi inşa etmeliyiz.

 

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.