Doğu Türkistan’daki Çin Zulmü beyaz perdede olmalı
Serkan ÜSTÜNER – 13 Şubat 2024
Doğu Türkistan, Çinlilerin taktığı isimle “Şin – Can” yani yeni kazanılmış toprak demek. Bu kelimeyi asla ve asla kullanmayacağız ama neden “Şin – Can” dediklerini söylemek adına önemli. 60 yıldan fazladır zulüm altında Türk kardeşlerimiz. Şimdiye kadar görmedikleri işkence metodu yok. Çin gibi kapalı bir devletin zulmü altında kaldıkları için seslerini duyurma şansları çok yok. Gerçi Müslüman olunca hele bir de Türk olunca zaten dünyanın gözleri kapalı, kulakları sağır oluyor. Yine tek ses Türkiye’den ve Türk milletinden geliyor ama o da Çin’in duvarına çarpıyor.
1993’ten bu yana Doğu Türkistan’da eğitim dili Çince (zorunlu). Oruç tutmak sağlığı bozduğundan yasak. 2008’den bu yana dini nikah da yasaklandı. Cami ve mescitlere girişi de öyle. Türk Bayrağı ve Ay Yıldız ya da Türk Bayrağı’na benzer bir figür mü var? İşte o zaman cezaevinde üç yıl sizi bekliyor ve artık Çin devleti tarafından sakıncalı grubuna dahil edildiniz.
Yolda herhangi birine “Selamün Aleyküm” dediniz. Diyemezsiniz. Çünkü bu dinde radikallik içeriyor ve yasak.
İslam ve Türk isimlerini çocuklarınıza koyduğunuz zaman anında suçlusunuz ve çocuğunuzun ismi Çince bir isimle değiştiriliyor.
Çin’in güvenlik güçleri yakın zamanda işi öyle bir azıya almışlar ki, artık evlere baskınlar verip başörtülü kadınların olup olmadığını kontrol ediyorlar.
TOPLAMA KAMPLARI!
2017 yılından itibaren toplama kampları adı altında Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin DNA’sı toplanıyor, kısırlaştırılıyor. Burada yaklaşık 3 milyon Uygur Türk’ü var. Her türlü işkenceye maruz kalıp, Çin’in çizdiği sınırlar dahilinde bir hayata zorlanıyorlar. Allah’ı inkar etmeleri ve dinlerinden dönmeleri isteniyor. Yapmayanlara karşı ağır, sistematik işkenceler uygulanıyor. Bilinçaltı uygulamalarıyla buradaki Türkleri intihara meyilli kişiler haline getirip intihara sürüklüyorlar. Yakın zamanda kamplarda intihar vakalarının artmasının nedeni de bu.
Çin, dünyanın gözü önünde bir soykırım yapıyor ve hiç kimseden ses çıkmıyor. Şu anda Doğu Türkistan’da demografik yapı bozulmak üzere. Çin nüfusu yüzde 47’ye kadar geldi. Kısırlaştırma ve işkencelerle nüfus Çin lehine dönecek ve artık bu Türk toprağını resmen ilhak etme hakkını kazanacak.
Türkistan ana yurdumuz. Tüm dünya Müslüman oldukları için buna seyirci. Şimdi içimizdeki sinemacılar, tarihi film üzerine yoğunlaşan yapımcılar, neden bir Türkistan filmi yapmak için kolları sıvamazlar. Sinema en güçlü propaganda aygıtı. Türkistan’ın bizden başka sesini duyan yok. Çin istediği kadar karartma yapsın artık dünyada hiçbir şey gizli kalmıyor. İşte bu soykırımı dünyaya haykırmak ve Çin’in işlediği insanlık suçlarını ortaya dökmek için tek yol beyaz perde. Sosyal medya, haberler, protestolar elbette önemli ama sinemada yapılacak işler çok daha önemli.
Bir Hacı Barat’ın biyografisi yapılsa güzel olmaz mı? Hem bilmeyenler bu kahramanı öğrenmiş olur hem de günümüze kadar ki Çin soykırımı anlatılır. Tüm ömrü Türkistan’ın bağımsızlığı için geçmiş o koca çınar, kaç kez ölümden döndü. 21 yıl hücrelerde işkenceye tabi tutuldu. 1981 senesinde hapisten çıktığında 38 kiloydu. 1993 yılında Türkiye’ye geldi. Doğu Türkistan’da halen devam eden Çin Zulmünü tüm dünyaya haykırmak için zaman zaman Türkiye’de düzenlenen yığılışlara uzun ak sakalı, başında dopbasıyla, bir elinde Al Bayrak diğerinde Gök Bayrak olduğu halde, gençlerin önünde en ateşi mücahid olarak katıldı. Kendisini Çin konsolosluğunun kapısına kilitlediği zaman defalarca ekrana yansıdı. 93 yıllık ömrünün bebeklik ve çocukluk dönemi de dahil tamamını zulüm, işkence, gözyaşı ile cephede ve hücrede geçiren Barat Hacı, hac farizasını ifa edip ismi gibi hacı olduktan sonra Şubat 2003’te Mekke’de vefat etti. İşte bu kahramanı herkesin bilmesi hepimiz için bir görev. Şimdi gidip Selçuk Küpçük’ten Güzel Türkistan’ı açıp özgür Türkistan’ı düşünüp. Güzel günlerin hayalini kuralım.
Doğu Türkistan, Çinlilerin taktığı isimle “Şin – Can” yani yeni kazanılmış toprak demek. Bu kelimeyi asla ve asla kullanmayacağız ama neden “Şin – Can” dediklerini söylemek adına önemli. 60 yıldan fazladır zulüm altında Türk kardeşlerimiz. Şimdiye kadar görmedikleri işkence metodu yok. Çin gibi kapalı bir devletin zulmü altında kaldıkları için seslerini duyurma şansları çok yok. Gerçi Müslüman olunca hele bir de Türk olunca zaten dünyanın gözleri kapalı, kulakları sağır oluyor. Yine tek ses Türkiye’den ve Türk milletinden geliyor ama o da Çin’in duvarına çarpıyor.
1993’ten bu yana Doğu Türkistan’da eğitim dili Çince (zorunlu). Oruç tutmak sağlığı bozduğundan yasak. 2008’den bu yana dini nikah da yasaklandı. Cami ve mescitlere girişi de öyle. Türk Bayrağı ve Ay Yıldız ya da Türk Bayrağı’na benzer bir figür mü var? İşte o zaman cezaevinde üç yıl sizi bekliyor ve artık Çin devleti tarafından sakıncalı grubuna dahil edildiniz.
Yolda herhangi birine “Selamün Aleyküm” dediniz. Diyemezsiniz. Çünkü bu dinde radikallik içeriyor ve yasak.
İslam ve Türk isimlerini çocuklarınıza koyduğunuz zaman anında suçlusunuz ve çocuğunuzun ismi Çince bir isimle değiştiriliyor.
Çin’in güvenlik güçleri yakın zamanda işi öyle bir azıya almışlar ki, artık evlere baskınlar verip başörtülü kadınların olup olmadığını kontrol ediyorlar.
TOPLAMA KAMPLARI!
2017 yılından itibaren toplama kampları adı altında Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin DNA’sı toplanıyor, kısırlaştırılıyor. Burada yaklaşık 3 milyon Uygur Türk’ü var. Her türlü işkenceye maruz kalıp, Çin’in çizdiği sınırlar dahilinde bir hayata zorlanıyorlar. Allah’ı inkar etmeleri ve dinlerinden dönmeleri isteniyor. Yapmayanlara karşı ağır, sistematik işkenceler uygulanıyor. Bilinçaltı uygulamalarıyla buradaki Türkleri intihara meyilli kişiler haline getirip intihara sürüklüyorlar. Yakın zamanda kamplarda intihar vakalarının artmasının nedeni de bu.
Çin, dünyanın gözü önünde bir soykırım yapıyor ve hiç kimseden ses çıkmıyor. Şu anda Doğu Türkistan’da demografik yapı bozulmak üzere. Çin nüfusu yüzde 47’ye kadar geldi. Kısırlaştırma ve işkencelerle nüfus Çin lehine dönecek ve artık bu Türk toprağını resmen ilhak etme hakkını kazanacak.
Türkistan ana yurdumuz. Tüm dünya Müslüman oldukları için buna seyirci. Şimdi içimizdeki sinemacılar, tarihi film üzerine yoğunlaşan yapımcılar, neden bir Türkistan filmi yapmak için kolları sıvamazlar. Sinema en güçlü propaganda aygıtı. Türkistan’ın bizden başka sesini duyan yok. Çin istediği kadar karartma yapsın artık dünyada hiçbir şey gizli kalmıyor. İşte bu soykırımı dünyaya haykırmak ve Çin’in işlediği insanlık suçlarını ortaya dökmek için tek yol beyaz perde. Sosyal medya, haberler, protestolar elbette önemli ama sinemada yapılacak işler çok daha önemli.
Bir Hacı Barat’ın biyografisi yapılsa güzel olmaz mı? Hem bilmeyenler bu kahramanı öğrenmiş olur hem de günümüze kadar ki Çin soykırımı anlatılır. Tüm ömrü Türkistan’ın bağımsızlığı için geçmiş o koca çınar, kaç kez ölümden döndü. 21 yıl hücrelerde işkenceye tabi tutuldu. 1981 senesinde hapisten çıktığında 38 kiloydu. 1993 yılında Türkiye’ye geldi. Doğu Türkistan’da halen devam eden Çin Zulmünü tüm dünyaya haykırmak için zaman zaman Türkiye’de düzenlenen yığılışlara uzun ak sakalı, başında dopbasıyla, bir elinde Al Bayrak diğerinde Gök Bayrak olduğu halde, gençlerin önünde en ateşi mücahid olarak katıldı. Kendisini Çin konsolosluğunun kapısına kilitlediği zaman defalarca ekrana yansıdı. 93 yıllık ömrünün bebeklik ve çocukluk dönemi de dahil tamamını zulüm, işkence, gözyaşı ile cephede ve hücrede geçiren Barat Hacı, hac farizasını ifa edip ismi gibi hacı olduktan sonra Şubat 2003’te Mekke’de vefat etti. İşte bu kahramanı herkesin bilmesi hepimiz için bir görev. Şimdi gidip Selçuk Küpçük’ten Güzel Türkistan’ı açıp özgür Türkistan’ı düşünüp. Güzel günlerin hayalini kuralım.