Prof. Dr. Celalettin Yavuz – Güvenlik Politikaları Uzmanı – 21 Ağustos 2023

Bu ayın ilk yarısında icra edilen 14. Büyükelçiler Konferansı’nda üzerinde durulan söylemler arasında öne çıkanlar “Türkiye Yüzyılı”, “Oyun Kurucu Türkiye” , “Ege ve Doğu Akdeniz’de hak ve çıkarlarının hassasiyetle korunacağı”, “Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü” ile terörle mücadele vurgusu ağırlıklı idi. Her ne kadar bu konuda “Türk Dış Politikasında Yeni Misyon ve Stratejiler” başlıklı bir analizim yayınlanmışsa da “Oyun kurucu” devlet üzerinde birbirini takip eden iki yazı halinde durmakta yarar görülmüştür.

Oyun Kurucu Devlet Olmanın Koşulları ve Oyun Kurma’nın Tarihi

“Oyun kurucu devlet” demek, çoğunlukla kendi milli çıkarları doğrultusunda bölgesel ve küresel ölçekte “düzeni sağlamaya” yönelik maddi, manevi, kültürel, siyasi ve askeri araçlar kullanma faaliyetleridir. Geçmişte bu tür oyunlar Roma İmparatorluğu’nda, Cengiz Han’da, Osmanlı İmparatorluğu’nun 16’ncı yüzyılında, “Topraklarında güneş batmayan” İngiltere’de, Napolyon’un Fransa’sında, birliğini kurduktan sonra Almanya İmparatorluğu’nda ve II. Dünya Harbi öncesinde Hitler Almanya’sında sıkça görüldü. Osmanlı Devleti’nin son yüzyılında İngiltere ağırlıklı olarak Fransa, Rusya ve Almanya oyunlarını bölgemizde kurmak için adeta cirit attılar. Misyonerler vasıtasıyla Osmanlı’ya ilaveten 19’ncu yüzyılın son çeyreğinden itibaren Afrika’da, Uzakdoğu’da bu oyun kuruculuk “vahşi kapitalizm” ile yön buldu.

Oyun kurucu devletler, I. Dünya Harbi öncesinde “Alt Büyük Devlet” (İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya-Macaristan, Almanya ve İtalya), harbin sonunda Milletler Cemiyeti’ni kurmak suretiyle milli çıkarlarını da kollamaya devam ettiler. II. Dünya Harbi sonrası kurulan Birleşmiş Milletler (BM) içerisinde “Güvenlik Konseyi”nin beş daimi üyesi (ABD, Sovyetler Birliği, İngiltere, Fransa, Çin) milli çıkarlarına aykırı gelişmeleri veto ederek aynı yolu izlediler. Hele de ABD ve Sovyetler…

Bu oyun kurucular kendi milli çıkarlarını müttefiklerini de kullanarak daha etkin hale getirebilmek maksadıyla NATO ve Varşova Paktı (VP) gibi askeri ittifakları da kurdular. Bir tarafta ABD, diğer tarafta Sovyetler kendi müttefikleri üzerinde “karar verici” rolünü de sürdürdüler. Bu arada NATO üyesi İngiltere’ye ayrı bir parantez açmak gereklidir. 1941’de ABD ile imzaladığı “Atlantik Bildirisi” ile BM’yi, ardından da Doğu Bloku’nun VP’nı bahane ederek NATO ittifakının kurulmasında önemli rol oynayan İngiltere, genellikle ABD ile birlikte oyun kuruculuğunu fazlaca hasar almadan sürdürdü.

Son 70 Yılda Oyun Kurucu Devletlere Örnek: ABD

Tüm küresel düzenlemelerin BM’nin belirlediği uluslararası hukuka uygun olması gerekse de oyuncular BM Güvenlik Konseyi (BMGK) üyeleri olunca dikkate alınmayabilmektedir. Yani oyun kurucu olmak için mümkün olduğunca BMGK’dan veto edilmeyecek ve uluslararası sahada yaptırımlara maruz kalmayacak derecede üst düzeyde bir siyasi ve hukuki güce sahip olunmalıdır. Bu ifadeden kurdukları oyun konusunda sadece BMGK’nın beş ülkesinin yararlandığı da anlaşılmamalıdır. Soğuk savaş öncesinde ve hatta sonrasında İsrail, bulunduğumuz coğrafyada, kendi milli çıkarları konusunda sayısız oyunu mükemmelce sahneye koymuş ve ABD ile Batı bloku tarafından BMGK’nde desteklenmiştir. Bu sebeple İsrail’in bir istisna oluşturduğunu da söylemek gerekir. Çünkü çok güçlü Yahudi lobisi sayesinde özellikle ABD’de siyasi, hatta ekonomik açıdan büyük bir destek bulabilmektedir.

Oyun kurucu devlet olabilmek için hukuki ve siyasi destekler yanında ekonomik ve askeri üstünlüğe de sahip olmak da esastır. Bu üstünlüklerin hemen hepsine sahip olan ABD, soğuk savaş öncesinde maddi yardımlarla, bazen de askeri güç kullanarak emeline ulaşmaktaydı. Bugünün 31 trilyon doların üzerinde kamu borcuna sahip ABD’si ise askeri gücünü ve uluslararası kurumlarda vaktiyle yerleştirdiği “yaptırım”lara yardımcı olan sistemi (Dünya Bankası, IMF, G7, DTÖ, uluslararası para transferi sistemi (SWİFT) vs’yi kullanmaktadır.)

Ya diğer oyun kurucular ve Türkiye?