Prof. Dr. Celalettin Yavuz – Güvenlik Politikaları Uzmanı – 24 Ağustos 2023
Bu analizin ilkini 21 Ağustos’ta okuyucularımızla paylaşırken ABD, BM, NATO’ya değinmiştik. Bugün diğer ülkeler ve Türkiye’nin “oyun kuruculuğu” üzerinde durulmuştur.
21’nci Yüzyılın ABD Dışındaki Oyun Kurucu Ülkeleri
1991’de Doğu Bloku çökünce kurulan Rusya, Sovyetlerin siyasi, askeri ve ekonomik oyun kuruculuğunun çok uzağında iken, 2000 yılında Putin’in liderliğinde “yakın çevre”den başlayarak geleneksel Rus oyun kuruculuğunu özellikle ABD’nin kaşıdığı Kafkasya’da ve Ukrayna’da askeri güçle bozdu. ABD’nin girmeye çalıştığı Türkistan devletlerinde, Suriye’de, İran’da ve Afrika’da Wagner özel askeri şirketini kullanarak oyun kuruculuğu devam ettirdi.
İçerisinde iki BMGK üyesi (Fransa ve İngiltere) bulunan Avrupa Birliği (AB), soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte Neoliberalizm ve küreselleşmenin etkisine girerek askeri gücü kadük bırakarak ticarete ağırlık verdiler ama güç kaybettiler. Askeri alanda azalan güçleri sebebiyle ABD’nin koruyucu şemsiyesine muhtaç hale gelirken, ticari alanda da 1980’li yılların başından itibaren büyüme rekorları kıran Çin’in oldukça gerisinde kaldılar.
Çin, sınır komşularıyla sorunları çözmek maksadıyla bu ülkelerin enerji sektörüne yatırım ve büyük ortaklıklar kurarak Rusya ve ABD’nin hamlelerini savuşturdu. ABD’nin Asya’daki oyunlarını ise Rusya ile birlikte Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) kurmak ve genişletmek suretiyle bozdu. Afrika dahil her yerde ekonomisinin gücü ve “kazan kazan” prensibiyle oyun kuruculuğunun düzeyini yükseltti. Rusya, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika ile birlikte BRICS ülkelerini bir araya getirerek ABD’nin küresel oyun kuruculuğu aşındırıldı. Bu yılın ilk yarısında ABD’ye rağmen Körfez Ülkeleri – İran ilişkilerini oyun kurucu aklıyla düzeltti.
Türkiye’nin Oyunları Bozma ve Oyun Kurucu Faaliyetleri
Cumhuriyet döneminde “Yurtta barış, dünyada barış!” söylemi ile iç istikrara, kalkınmaya ve komşularla ilişkilerin düzenlenmesini öngören Türkiye, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Hatay’ın ilhakı sırasında oyun kurdu. Daha sonraları “oyun kurucu”luğu pek olmasa da, “oyun bozucu” rolü sürdürüldü. Örneğin; Sovyet tehdidine karşı Batı ittifakının savunma şemsiyesinden yararlandı. Daha sonra kendi ittifak üyelerinin dahi destek verdiği Yunanistan’ın Kıbrıs’ı yutma oyununu Kıbrıs Barış Harekatı, Ege’de karasularını genişletme girişimini de 1995’te “savaş sebebi” kararlılığı ile bozdu. Soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte yıkılan Sovyet coğrafyasında ve Yugoslavya’da yaşanan karışıklıklarda, özellikle Bosna krizinde uluslararası topluma önerilerle yaklaşarak, karşı tarafın oyununu bozmaya çalıştı.
ABD’nin Karadeniz’e gemileriyle serbestçe girebilmek maksadıyla bölge ülkelerinden Gürcistan ve Ukrayna’daki çok yönlü ve Türkiye’yi “ittifak yoluyla” ikna oyunlarında zorlansa da Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni deldirmeksizin oyun bozmayı sürdürdü. Benzer bir oyun bozma olayı Libya’da BAE, Mısır, Suudi Arabistan ve Rusya tarafından desteklenen illegal Hafter grubuna karşı Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne verdiği siyasi ve askeri destekle bozdu. Doğu Akdeniz’de Rum-Yunan ikilisinin İsrail, Mısır, Fransa başta olmak üzere AB’yi yanına alarak oldubitti yaratması donanmanın gölgesinde ve tartışmalı alanlarda deniz tabanında doğalgaz aramaları yapılarak bozuldu. Suriye’de ABD ve Rusya’nın oyun kurma girişimlerine karşı Fırat Kalkanı harekatı ile başlamak suretiyle, Suriyeli rejim karşıtı grupları (Özgür Suriye Ordusu) ile birlikte askeri harekat yaparak, sınır güvenliğini sağladı.
Türkiye’nin en tipik oyun kuruculuğu 2020 sonbaharında İkinci Dağlık Karabağ Savaşı’nda yaşandı. Azerbaycan’a verilen destekle bölgedeki Rus, Amerikan, Fransız ve İran’ın oyunları bozuldu. Bu gelişmeyi Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulması izlendi.
Türkiye’nin diğer ülkelere yaklaşımında “birlikte kazanma” prensibi esas ise de “oyun kurucu” rolünün yöneticileri yerine, güvenlik politikası yazarları veya düşünce kuruluşları tarafından seslendirilmesiyle dost ve düşmanın endişesi önlenebilir. Oyun kuruculukta en önemli araçlar arasında ekonomik güç ile milli birliğin tesisi de unutulmamalıdır.