Bakan Tekin, geçtiğimiz aylarda, “Müfredat değişikliği için çalışıyoruz. Derslerin tamamında sadeleşme olacak” açıklamasında bulunmuştu. Maarif gönüllüsü yazar Memiş Okuyucu, konuya ilişkin değerlendirmesini World of Türkiye’ye yaptı.

-BAKAN TEKİN, “MÜFREDAT DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN ÇALIŞIYORUZ. DERSLERİN TAMAMINDA SADELEŞME OLACAK” DEDİ. SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Türkiye’nin eğitimdeki temel meselesi mevcut potansiyelini harekete geçirecek bir sistem kuramamasında yatmakta. Bunun içinde ülkenin potansiyelini mevcut sisteme entegre edememesi meselenin özünü teşkil ediyor. Türk eğitim sisteminin en büyük bagajı müfredatıdır. Mevcut müfredat ezbere dayalı pozitivist, tüketici insan imal eden bir karakter ihtiva etmekte. Bu karakterin çıktıları ise insanları ‘’mutluluk’’ efsunuyla esir alıp, ‘’meta’’, ‘’güç’’ ve ‘’bencillik’’ hipnozuyla uyuşturarak irade ve ihtiyarlarını yok edici bir mahiyete büründürmektedir.

Böyle bir müfredat Türkiye yüzyılı hedeflerine uygun da değil uyumlu da değil. İnsanımızı üretken, özgür düşünebilen, teşebbüs ruhu olan, muhakeme kabiliyeti yüksek birey kimliği ile yükseltilmiş bir terbiye ile tekamül ettirmeli. Türkçeyi tarihi ve kültürel kimliğimizi içine alacak şekilde vokabüleri dünya standartlarında olacak bir zenginlikte neslimize öğretip, konuşturabilmeli. Bu müfredatın insan ideali, Türkiye’nin medeniyet tasavvuruna dayalı, ‘’insanlığa iyilik götürme idealine’’ göre güncellenmeli.

– MEVCUT DURUMDAKİ MÜFREDATTAKİ HANGİ DERSLER SADELEŞMELİ?

Türkiye’nin temel eğitim meselesi dil şuurun zafiyete uğraması ve akabinde insanının kültür ve kimliğinin dil hasarı almasında yatmaktadır. Eğitim sistemimizin rekabetçi niteliğinin azalması, yabancı dil öğrenememe ve öğrencilerin muhakeme kabiliyetinin düşmesinin temelinde de Türkçenin uğradığı/uğratıldığı dil hasarı yatmaktadır.

Türkçe tarihi kimliğine ve derinliğine kavuşturulmadan, temel eğitim meselemiz çözülemez.

Türkçe; tarihi, edebiyatı ve kültürü ile yüklenmiş, gönül alanlarına hitap eden zengin dağarcığına tekrar kavuşturulmalı. Gönül diliyle birlikte ahlâkı yükseltecek bir felsefe benimsenmeli.
Derslerden ziyade muhtevaları, medeniyet tarihimizi ve kültürümüzü içine alacak şekilde 12 yaşına kadar milli benlik, 22 yaşına kadar da milli kimlik temeline dayalı bir bakış açısıyla, kültürünü ve inancını sevdirip, benimsetecek; aidiyetini güçlendirecek bir üslupla küresel vizyonu da korunarak yenilenmeli.

Dünyanın en gelişmiş beş ülkesindeki dil/kelime standardı Türkçe için de belirlenerek yakın tarih ve kültürümüzü içine alacak asgari Türkçe kelime, kavram cümle haznesi oluşturulmalı. Bütün ders kitaplarının dili yeniden yazılmalı. Dogmatik batıcı ifadeler tüm müfredat ve ders kitaplarından ayıklanıp, milli kültür temeline dayanan bir müfredat oluşturulmalı.

– HANGİ DERSLERİN İÇERİKLERİ VE SAATLERİ ARTIRILMALI?

İlkokullar sadece Türkçe öğretimine tahsis edilmeli. Altı yaşından itibaren temel dini eğitim verilmeli. Benlik ve aidiyet inşa edecek derslerin vizyonu ilkokul ve ortaokulda yeniden oluşturulup, ağırlıklandırılmalı. Lisede milli kimliğimizi kuvvetlendirecek ders ve uygulamalara ağırlık kazandırılmalı.

– BAHSİ GEÇEN ‘BÜTÜNCÜL SİSTEM’ HAYATA GEÇTİĞİNDE MEVCUT SİSTEMDE NELER DEĞİŞMİŞ OLACAK?

Bütün dersler bizim medeniyet perspektifimiz penceresinden bir bakış açısıyla ele alınıp, evrensel bilgi ilkeleri muhafaza edilerek öz ve sade bir müfredat hazırlanmalı. Sömürgeci batının içyüzünü ortaya koyacak dersler de müfredata konulmalı. Öğrenci muhakemesini kendi köklerinden(medeniyet tarihi/kültür tarihi) besleyerek ve medeniyet penceresinden nazarlarla müfredat yazılmalı. Özünde insanımızı merkeze alacak bir bakış açısı hedeflenmeli. Bunun için ilk yapılması gereken en az son asır tarihini içine alacak Türkçe ve dil öğretimi ile kültürel bağlar güçlendirilmeli.
YKS sonuçlarına göre barajı geçemeyen 1 milyon öğrencinin en başat sebebi Türkçe kıtlığı Türkçe sığlığıdır. Bu durum mutlaka aşılmalı.

Muhammet İkbal’in ‘’Çırpınıştır hayatı kanatlandıran’’ sözlerinde olduğu gibi hayatın tümünü anlamlandırmaya çalışan, sonuç odaklı değil süreç odaklı bir hayat öngören insan ve dünya anlayışına dayalı bir müfredatı dili kurulmalı. Özellikle fen derslerindeki deist ve ateist unsurlar ayıklanıp, Allah’ın varlığını tüm derslerde görecek/gösterecek bir anlayış benimsenmeli. Ölümü ahireti hayatın içine yerleştiren insan tasavvuru olan bir müfredat meydana getirmeliyiz. İnsanın hem aklını hem kalbini birden kullanabilmeyi öngörmeli yeni müfredat. Arizona Üniversitesi bilim adamlarının yayınladığı Post Materyalist Manifesto (2014) çevresindeki gelişmeler takibe alınmalı.

– MEVCUT SİSTEMİN EZBERE DAYALI OLDUĞUNA DAİR ELEŞTİRİLER VARDI, YENİ SİSTEM BU ELEŞTİRİLERİN ÖNÜNE GEÇECEK Mİ?

Genel eğitim sistemimizin bütün sonuçları bunu göstermekte. Tarihimize, edebiyatımıza, kültürümüze, folklorümüze dayalı gündelik dil üzerinden bir ders konsepti oluşturulmalı. Öncelikli öğrenme bilgi ve hamallığına değil muhteva konsepti üzerinden muhakemeye dayanmalı. Sonrasında da bilgiyi ve eskimiş ideolojik dogmaları terk ederek muhakeme, akıl yürütme ve akletmeyi temel alacak bir müfredat sisteminin temelleri oluşturulmalı. Örneğin Türkçeyi kurallar üzerinden değil Yunus Emre tarzında dilin kendi muhtevası üzerinden öğretecek bir anlayışı benimsemeli.

-OKUL ÖNCESİ VE İLKOKULUN İLK 3 KADEMESİNE DE ZORUNLU DİN DERSLERİ EKLENECEĞİ İDDİALARI VAR, BU İDDİALAR DOĞRU MU?

Okul öncesi eğitimi serbest bırakılmalı. Zorunlu eğitim uygulaması liselerde kaldırılmalı. İsteğe bağlı olmalı. Lisede zorunlu genel eğitim yerine mesleki eğitim teşvik edilmeli. Doğrudan liseler için yönlendirme sistemine geçilmeli. Özellikle bazı temel, idari ve mesleki branşlarda sivil inisiyatifi ön plana çıkaracak şekilde ders kredileriyle temsiliyeti yüksek birey kimliği teşvik edilmeli. Din dersleri yerine bütün dersleri dini hayatımızla bağlantı kuracak şekilde ele almalı. Öğrenci hayatı ve dünyayı ‘’meta’’, ‘’bencillik’’ ve ‘’mutluluk’’ esareti dışına çıkarak medeniyet ve kültürümüz penceresinden iki kanatlı olarak tanımalı.

-DÜNYA’DA EĞİTİM ALANINDA EN ÖNEMLİ TESTLERDEN PİSA TESTİ’NDE TÜRKİYE EN GERİ SIRALARDA YER ALIYOR. BU KONUYLA ALAKALI YAPILAN ÇALIŞMALAR VAR MI? VARSA NE DURUMDA? VE HEDEFLERİNİZ NEDİR?

Kendini değerlendirmeyen, sonuçlarını kritik etmeyen hiçbir sistem ayakta kalamaz. Ancak bütün değerlendirme ve geliştirme sistemlerinin temelinde ‘’insan’’ olmak kaydıyla. Kalbi sökülmüş, insanı ve insanlığı kaybetmiş çağda ‘’insanı’’ yeniden keşfedip yeniden inşa etmeye ihtiyacımız var.

Türkçe de genel bir bakış açısıyla kelime kadrosu dünya standardına getirilmeden bu uygulama bizim açımızdan doğru sonuca eriştirmez. Öncelikle Türkçe haznesini, dil dağarcığını gelenek ve gelecekle birleştirerek zenginleştirmeli. Elbette küresel bilgi ve kriterler insanlığın ortak malı olarak istifade edilmek içindir. Her evrensel bilgiden istifade etmeliyiz, ancak kendi değer ölçülerimizi kurmalıyız.