
Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 8 Ekim 2023
7 Ekim 2023 cumartesi sabahı İsrail’in “Savaş durumu” ilan ederek Gazze Şeridi’ne saldıracağı duyuldu. “Ortada fol yok, yumurta yok bu savaş nereden çıktı?” diye düşünürken, Filistin’e ait Gazze Şeridi’ni yönetmekte olan HAMAS’ın İsrail’in aşılmaz denilen savunma engellerini aşarak, Gazze Şeridi’nin duvarlardan oluşan sınırına yakın Siderot şehrindeki bir polis kontrol noktasını ele geçirip rehineler aldığı anlaşıldı. HAMAS’ın İzzeddin el-Kassam tugayları “Aksa Tufanı” harekatıyla İsrail topraklarına ilk aşamada 5 bin roket ve havan mermisi ateşlemiş. Çok sayıda ölen ve yaralanan siviller de var. İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırısı ilk değilse de HAMAS’ın İsrail topraklarına sızması, binlerce roket ve havan mermisi ateşlemiş olması, konunun arka planını incelemeyi gerektirmiştir.
Netanyahu Hükümetinin İnadı Üzerine Milli Birliği Alarm Veren İsrail
İsrail’de 39 haftadır Başbakan Netanyahu’nun koalisyon hükümetinin yargı düzenlemesine karşı binlerce kişinin katıldığı gösteriler ve protestolar sürdürülmekteydi. Gösterilerin ülke bütünlüğüne zararını gören Cumhurbaşkanı Herzog daha Mart 2023 sonlarında sosyal medya üzerinden başta başbakan olmak üzere sorumlu makamlarını “İsrail halkının birliği adına, sorumluluk adına yasama sürecini derhal durdurma” de uyarısında bulunmuştu. Bu uyarıların gerekliliği Temmuz sonlarına doğru silahlı kuvvetlerde kendini gösterdi. 260’ı aşkın Hava Kuvvetleri pilotu olmak üzere yaklaşık 830 ordu mensubu, yargı reformunu protesto ederek görev bırakma kararı almışlardı.
Öte yandan İsrail güvenlik güçleri özellikle Ramazan ayında olmak üzere aylardır Mescid-i Aksa Camii bölgesinde Filistinlilere orantısız güç kullanıyordu. Hatta 4 Nisan’da İsrail polisinin Mescid-i Aksa’ya baskını sırasında kadınların da bulunduğu Kıble Mescidi’ne sığınan Filistinlilere ses bombası ve plastik mermilerle müdahale etmiş, coplarla saldırmıştı.
Netanyahu’nun en radikal ve adeta “En iyi Filistinli, ölü Filistinlidir!” şeklindeki hükümeti hem Filistinli Araplar hem de muhalefet tarafından sert şekilde eleştirilmekteydi. Böylesi bir ortamda Nisan 2023’te Ankara’daki Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde Filistin Davası ve güncel sorunlar üzerine konferans veren Filistin’in Ankara Büyükelçisi Faed Mustafa, bir soru üzerine İsrail’in tarihinde olmadığı kadar zayıf ve bir iç çöküntü içerisinde bulunduğunu söylemişti.
HAMAS’ın Aksa Tufanı Harekatına Yönlendiren Gelişmeler
Filistin Kurtuluş Örgütüne (FKÖ) göre İsrail, 2023’ün ilk 6 ayında Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te okul dahil 303 binayı yıkmış, 272’si çocuk, 543 kişi evsiz kalmış, 822 yapının yıkılması planlanmıştı. İsrail askerleri ve Yahudi yerleşimciler, Filistinlilere ait yapılara sabotaj, ağaçların sökülmesi, yol kapatma ve yaralama gibi 4.073 ihlali gerçekleştirmiş, 1148 saldırıda 8 Filistinliyi katletmişti. Filistinlilere ait topraklarda 13 yeni yerleşim yeri kurulurken, çeşitli bahanelerle 44 bin dönüm araziye el konulmuş, Haziran sonlarında işgal altındaki Batı Şeria’da toplam 13 binin üzerinde konutluk yeni yerleşim yeri kararı alınmıştı. Aynı ayın ortalarında Batı Şeria’daki Cenin kentine hava bombardımanı yapmıştı. Her ne kadar bunlar Gazze Şeridi’nde değil, FKÖ bölgesinde ise de HAMAS’ın bundan etkilenmemesi mümkün değildi.
İsrail’in Kudüs’ü başkent ilanının ardından BAE ve Bahreyn bunu tanıdılar. Son haftalarda ABD’nin girişimleriyle İsrail-Suudi Arabistan ilişkilerinde normalleşme adımları atıldı. Daha Eylül 2023 sonlarına doğru Suudi Arabistan’ın Ürdün Büyükelçisi (ilk Filistin Büyükelçisi) Nayef el-Sudairi İsrail’in izni ile 1967 savaşından sonra Batı Şeria’ya ilk Suudi resmi ziyaretini gerçekleştirdi. Buna karşılık İsrail Turizm Bakanı Haim Katz da Birleşmiş Milletlerin “Dünya Turizm Günü” münasebetiyle ilk İsrailli bakan olarak Suudi Arabistan’ı ziyaret etti.
Bu gelişmeden birkaç hafta önce G20 zirvesi sırasında ABD’nin de desteğinde mutabakat zaptı imzalanan Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru, Hindistan’dan BAE ve ardından Suudi Arabistan, Ürdün’ü geçerek İsrail ve Yunanistan limanları üzerinden Avrupa’ya bağlanacaktır. Böylece Arap Ülkeleri İsrail’le ekonomik işbirliğini derinleştireceklerinden Filistin davasına giderek daha az ilgi göstereceklerdi. Zaten son yıllarda kanıksanan İsrail’in devlet terörü, birçok ülke ve uluslararası kurumlarca adet yerini bulsun diye kınanmaktaydı.
Bu özetlere bakıldığında HAMAS’ın kelle koltukta bir çıkış yapmak istediği düşünülebilir.
HAMAS’ın Arkasında Kim Var?
İsrail, HAMAS saldırısının ardından İran’ı suçladı. Kuşkusuz ki İran’ın doğrudan saldırdığı ileri sürülemez. Buna karşın son aylarda Ortadoğu coğrafyasında yaşananlar dikkate alındığında saldırının zamanlaması ile HAMAS’ın ateşlediği füzeler dışardan bir desteğin varlığına işaret etmektedir. Saldırı için İsrail’in iç dinamiklerinin zayıflamış olduğu, iktidarla muhalefetin ayrışmış gibi göründüğü bir anın uzunca bir süredir beklenmiş olduğu da bir strateji gereğidir. Buna ilaveten binlerce mermi ve füzenin kullanıldığı ‘Aksa Tufanı’ harekatında, İsrail’in bölgede en iyi istihbaratı elde etmesiyle ünlü MOSSAD’ın sadece HAMAS marifetiyle atlatılması da pek mümkün değil gibidir. Benzer şekilde İsrail’in hava ve füze savunma sistemi “Demir Kubbe”sinin bile zaaflarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu konuda da İsrail’in iddia ettiği gibi HAMAS’ın İran tarafından veya dışarıdan) desteklendiği tezi güç kazanmaktadır.
Nitekim Lübnan Hizbullah’ı Ağustos 2006’da İsrail’le çatışmasında İran menşeili etkili füzeler kullanmış, bu füzelerin İsrail yerleşim bölgelerini hedef alması üzerine ilk kez bir çatışmadan “kazanamadan” ayrılmıştı.
Çin’in bu yılın ilk çeyreğinde İran’la Suudi Arabistan ve diğer Körfez Ülkelerini bir araya getirerek siyasi ilişkileri normalleştirmesi, İsrail ve ABD’ye karşı önemli bir hamleydi. ABD de buna son G20 zirvesinde Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’na destekle cevap vermişti. Şu an için HAMAS’ın arkasında Çin’in olduğu en azından iki sebeple pek ileri sürülemez. İlki, çatışmanın büyümesi halinde petrol fiyatlarına binecek yükle küresel ticaretin olumsuz etkilenmesinden en büyük zararı Çin’in görecek olmasıdır. İkinci sebep de Çin’in İsrail’le yapmış olduğu kiralama anlaşması uyarınca 2021’den itibaren Hayfa limanını işletecek olmasıdır.
Bir diğer ihtimal Rusya’nın olup olmadığıdır. Soğuk savaş dönemi olsa hemen yakıştırılabilirdi. Bugün ise dünya kamuoyunun dikkatini Ukrayna’dan başka bölgeye çekmek için olabilir mi? Petrol fiyatlarının yükselmesi de yararınadır. Üstelik her şeye rağmen istihbarat konusunda da belli bir yere sahiptir.
Çatışmalar Nereye Varabilir?
HAMAS’ın 2006 yazında Lübnan Hizbullah’ın yaptığı gibi İsrail’i durdurup durduramayacağı henüz bilinmemektedir. 8 Ekim sabahı itibariyle bilinenlere göre İsrail’in Gazze Şeridi’ne harekatına karşılık HAMAS da İsrail’e içlerinde uzun menzilliler dahil füzeler fırlatmış. Bu füzeler şayet savunulamıyorsa, İsrail’in 2006’daki gibi gardı düşerek, ateşkes istemesi mümkün olabilecektir. Burada aracı olarak Mısır, BAE ve Türkiye de gündeme gelebilir.
Öte yandan, 2008 sonunda Gazze Şeridi’ne 22 gün orantısız güçle saldıran İsrail, bu kez HAMAS’ı bölgeden temizleyene kadar harekatını sürdürebilir. Savunma sanayiinde dünyanın ilk 10 ülkesine giren İsrail, her ne kadar kendine yeterli silaha sahipse de olay üzerine İsrail’e destek mesajı veren ABD ve Avrupa ülkeleri de yardım edebilirler. Nitekim 1973’teki Yom Kippur Arap-İsrail Savaşlarında bu yaşanmıştı.
İsrail füzeleri savunmakta başarılı olursa, devlet terörünü daha da ağır bir şekilde sürdürebilir. Gazze Şeridi’ndeki harekatın uzun sürmesi halinde Arap ülkeleri ile normalleşme bir süre daha ötelenebilir.
Şayet İsrail, İran’a bir misilleme yaparsa, Ortadoğu tekrar karışacaktır. İran da Lübnan’da Hizbullah’ı tekrar devreye sokabilir. İsrail’in ateşkese yanaşması HAMAS’ı daha güçlendirecek, bu güçten çekindiği için genel seçimleri erteleyen Abbas yönetimini iyice köşeye sıkıştırabilecektir. O zaman da İsrail, ABD ve AB tarafından “terör örgütü” olarak nitelenen HAMAS’ın iktidarı tanınmayacağından Filistin sorunu daha da vahim bir hale gelebilecektir. Çünkü ABD ve AB ülkeleri Filistin’e verdikleri maddi yardımı keseceklerdir. Keza İsrail de limanlardan elde edilen gelirden Filistin’e verilen payı kesecektir.
HAMAS’ın ele geçirdiği İsrailli asker ve polisler kurtarılamazsa, İsrail geçici de olsa yeni ödünler vermek zorunda kalabilir. Henüz çok sıcak olan gelişme hakkında önümüzdeki günlerde daha ayrıntılı değerlendirme yapmak mümkün olabilecektir. Şu an için söylenebilecek son söz; Filistin meselesinin bir kez daha Ortadoğu’nun istikrarına set çektiğidir.
Sonuç
Türkiye; Karadeniz’de Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken, Güney Kafkasya ve Kosova/Balkanlarda gerilim sürerken, bir de güneyindeki bu kargaşa ortasında kalmaktadır. Bu kargaşa bölgedeki terör olaylarını, vesayet savaşlarını körükleyeceği gibi, petrol fiyatlarını da zıplatabilir. Tüm göstergeler çatışmanın yatışmasının Türkiye’nin yararına olduğunu göstermektedir. Üstelik çatışmanın yayılması halinde gerilen dünyada yeni bir büyük savaş çıkabilir. Çünkü küresel güç diye geçinen ülkelerin çoğunda büyük savaşları önleyecek nitelikte lider kadroların yer almadığı açıkça görülebilmektedir. İnfialin değil, itidale ihtiyacın had safhada olduğu dönemden geçilmektedir.