Suriye'de Esed rejiminin çöküşü, Rusya'nın bölgede bir güç merkezi olarak algılanmasını zayıflatmıştır. Bu durum Moskova'nın Orta Doğu'daki diğer müttefiklerine verdiği güvenceyi sarsmış ve Türkiye gibi aktörlerin bölgede daha fazla inisiyatif almasına zemin hazırlamıştır.
Rusya, 2015’ten itibaren Esed rejimine askeri ve siyasi destek sağlayarak Suriye’de nüfuz alanı elde etmişti. Ancak Ukrayna savaşı, Rusya’nın Suriye’deki kaynaklarını azalttı. Rusya Suriye’yi önemsese de yüksek maliyet sebebiyle desteğini sürdürememiş ve rejimin çöküşüne engel olamamıştır.
Milli İstihbarat Akademisi’nden Dr. Muhammet Koçak, Rusya’nın Orta Doğu’daki politikaları ve Türkiye’nin rolüne dair bir görüş yazısı kaleme aldı.
Yazıdaki analizlerden öne çıkanlar şu şekilde:
Esed Rejiminin Çöküşü ve Rusya İçin Sonuçları
Esed rejiminin 12 gün gibi kısa bir süre içinde Şam’ı teslim etmesi hem sahadaki güç dengelerini hem de Rusya’nın Suriye’deki stratejik pozisyonunu ciddi şekilde sarsmıştır. Rusya’nın Ukrayna’daki savaş nedeniyle Suriye’ye ayırdığı kaynakların azalması, rejimin hızlı çöküşünde ciddi pay sahibidir.
Moskova, Ukrayna’daki askerî operasyonlarına öncelik vermiş ve Suriye’deki askerî varlığını önemli ölçüde azaltmıştır. Bu durum, Rusya’nın sahadaki etkinliğini düşürmüş ve rejimin muhaliflere karşı savunmasız kalmasına neden olmuştur. Hmeymim Hava Üssü’ndeki savaş uçaklarının sayısındaki azalma ve lojistik desteğin sınırlanması, Esed rejiminin kısa sürede çözülmesinde etkili olmuştur.
İran ve vekil güçlerinin de 7 Ekim sonrası İsrail ile yaşadığı gerilimler nedeniyle Suriye’deki etkisinin azalması, rejimin savunma kapasitesini daha da zayıflatmıştır. Hizbullah gibi İran destekli güçler, Suriye’den çekilerek başka cephelere odaklanmış ya da zayıflamış ve bu durum, rejimi sahada yalnız bırakmıştır.
Esed rejimi, uluslararası yaptırımlar ve halk desteğindeki zayıflık nedeniyle zaten kırılgan bir yapı sergilemekteydi. Bu koşullar, rejimin yalnızca askerî değil, siyasi ve ekonomik olarak da sürdürülemez hâle gelmesine yol açmıştır. Rusya, Suriye’yi stratejik olarak önemsese de yüksek maliyetli bu sahada etkinliğini sürdürmekte zorlanmış ve Esed rejiminin çöküşüne engel olamamıştır.
Rusya’nın Kaybettiği Stratejik Avantajlar
Esed rejiminin devrilmesinin görünen en önemli sonucu, Rusya’nın Orta Doğu’daki etkisinin azalması ve uluslararası prestij kaybıdır. Suriye, yıllarca Moskova’nın Batı’ya karşı geliştirdiği çok kutuplu düzen stratejisinin merkezinde yer almıştır.
Ancak rejimin çöküşü, Rusya’nın bölgede bir güç merkezi olarak algılanmasını zayıflatmıştır. Bu durum, Moskova’nın Orta Doğu’daki diğer müttefiklerine verdiği güvenceyi sarsmış ve İran, Türkiye gibi aktörlerin bölgede daha fazla inisiyatif almasına zemin hazırlamıştır.
Esed rejiminin devrilmesiyle birlikte Rusya’nın Tartus ve Hmeymim üslerinin geleceği belirsiz bir hâle gelmiş, Moskova’nın Akdeniz’deki stratejik varlığı tehlikeye girmiştir. Bu üsler, yalnızca bölgesel kontrol için değil, Afrika’daki lojistik operasyonlar için de kritik öneme sahiptir. En önemlisi, Rusya’nın Batı ile yürüttüğü güç mücadelesinde önemli bir mevzi kaybı yaşanmıştır. Suriye, Moskova’nın Batı’nın küresel etkisine karşı geliştirdiği çok kutuplu düzen arayışının simgesi olmuştur.
Ancak rejimin çökmesiyle birlikte bu stratejik dayanak noktasının zayıflaması, Rusya’nın Batı karşısındaki pozisyonunu daha kırılgan hâle getirmiştir. Moskova, bu kaybı telafi etmek için yeni stratejiler geliştirmeye mecbur kalacak ancak bunu daha maliyetli ve sınırlı kaynaklarla gerçekleştirmek zorunda olacaktır
Türkiye-Rusya İlişkileri: Yeni Dönemde İş Birliği ve Rekabet
Türkiye ve Rusya, Suriye’de karşıt pozisyonlarda bulunmalarına rağmen Astana Süreci çerçevesinde diplomatik ilişkilerini sürdürmüştür. Türkiye muhalif grupları desteklerken Rusya’nın Esed rejimine verdiği destek zaman zaman gerilimlere yol açsa da iki taraf da enerji ve ekonomi alanlarındaki iş birliğini güçlendirerek ilişkilerini dengede tutmayı başarmıştır. Akkuyu Nükleer Güç Santrali ve TürkAkım gibi projeler, iki ülke arasındaki stratejik iş birliğinin somut örnekleri olarak öne çıkmıştır.
Esed rejiminin çöküşü, Türkiye açısından stratejik bir avantaj yaratırken Rusya için ciddi bir kayıp anlamına gelmektedir. Türkiye’nin desteklediği muhalif grupların sahada kazandığı üstünlük, Ankara’nın Suriye’deki etkinliğini artırmıştır. Ancak Rusya, sahadaki etkisini tamamen kaybetmiş değildir. Moskova, yeni Suriye yönetimiyle ilişkiler geliştirmeye çalışırken muhalif gruplarla diplomatik temaslarını da sürdürmektedir. Türkiye ise Rusya’nın bu alandaki varlığını göz önüne alarak ilişkilerini dengeli bir şekilde devam ettirme yolunu tercih etmektedir. Bu durum, sahada yeni bir denge arayışını beraberinde getirmektedir.
Türkiye açısından Esed rejiminin devrilmesi, uzun süredir desteklenen muhalif grupların etkisini artırmış ve Suriye’nin geleceğinde daha güçlü bir konuma geçilmesine zemin hazırlamıştır. Bununla birlikte Türkiye’nin, Rusya ile ekonomik ve diplomatik iş birliğini sürdürerek sahadaki değişimleri kendi çıkarlarına uygun şekilde yönetmesi gereklidir. Suriye’deki bu yeni durum hem Türkiye hem de Rusya için iş birliği ile rekabetin iç içe geçtiği bir denge arayışını zorunlu kılmaktadır. Uzun vadede bu ilişki, iki ülkenin bölgedeki stratejik öncelikleri doğrultusunda şekillenecektir.
📌 Esed Rejiminin Çöküşü ve Rusya’nın Ortadoğu’daki Kayıpları
🔹 Rusya, 2015’ten itibaren Baas rejimine askeri ve siyasi destek sağlayarak Suriye’de nüfuz alanı elde etmişti.
🔹 Ukrayna savaşı, Rusya’nın Suriye’deki kaynaklarını azalttı.
🔹 Esed rejiminin çöküşü, Moskova’nın… pic.twitter.com/bH5E2Owreg— Milli İstihbarat Akademisi (@miaedutr) December 27, 2024
Milli İstihbarat Akademisi
9 Şubat 2023 tarihinde kuruluşu gerçekleşen Millî İstihbarat Akademisi, 6 Ocak 2024 tarihi itibarıyla faaliyetlerine başlamıştır.
Millî İstihbarat Akademisi; istihbarat, güvenlik ve strateji alanlarında lisansüstü eğitim ve bilimsel araştırma faaliyetleri yürüterek Türkiye’de istihbarat alanının bir bilim dalı olarak yerleştirilmesi ve geliştirilmesine katkı sunmayı hedeflemektedir. Akademi aynı zamanda Türkiye’nin istihbarat ve güvenlik alanındaki iddiasını güçlendirmeyi ve Türkiye’nin bu alandaki deneyiminin kavramsallaştırılmasına katkı sunmayı amaçlamaktadır.
Akademinin başkanı Prof. Dr. Talha Köse’dir.