Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası Demokratlar Birliği Kapasite Geliştirme ve Eğitim Çalıştayı katılımcılarını Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu’nda kabul etti. Burada konuşan Erdoğan, Batı’ya sert tepki gösterdi.
Erdoğan’ın açıklamaları şu şekilde:
“Dört gün boyunca kıymetli isimlerle bir araya geleceksiniz. Böylece ülkemizin farklı alanlarda ulaştığı seviyeyi, en yetkili isimlerden bizzat dinleme fırsatı bulacaksınız. Geleceğe dair yol haritalarının şekillendirilmesi noktasında çalıştayınız önemli roller üstlenecek.
Bizler çalışmalarının merkezine istişareyi yerleştirmiş bir hareketiz. Bu anlamlı çalıştayın bir diğer özelliği, birliğin 20’nci kuruluş yıldönümünde gerçekleştirilmesidir. 20 sene önce Köln’de kurulan birliğimiz, aradan geçen süre zarfında sürekli büyüdü. O gün samimi gönüllerin toprağa diktiği fidan, bugün dalları 25 ülkeye uzanan koca bir çınara dönüştü.
Özellikle kültürel ırkçılık, İslam düşmanlığı, ayrımcılıkla mücadelede birlik, Avrupa’da daima ön saflarda yer aldı. Uluslararası Demokratlar Birliği, siyaset, ekonomi, sivil toplum ve akademide insanlarımızın desteklenmesi gibi çok geniş bir yelpazede kıymetli faaliyetler yürütüyor.
Avrupa’daki Türk diasporasının karşılaştığı tehditler değiştikçe birliğin faaliyet sahası da genişliyor. Uluslararası Demokratlar Birliği’nin son dönemde kardeş topluluklara da el uzatmasını çok kıymetli buluyorum.
“Solingen’deki Saldırı Aydınlatılmalı”
Hak verilmez alınır şiarıyla mücadele tempomuzu biraz daha arttırmalıyız. Her zamankinden daha dinamik bir anlayışla hareket etmeliyiz. Her zaman söylüyorum; biz nerede yaşarsak yaşayalım, milletçe güçlü olmak mecburiyetindeyiz.
Bugün yaklaşık 7 milyon insanımız Avrupa’da yaşıyor. Avrupalı Türklerin neredeyse yarısı Almanya’da ikamet ediyor. Vatandaşlarımız uzun yıllar haklarını kullanma noktasında sıkıntı çektiler. Hakkaniyetli olmayan tercihe zorlandılar. Alman makamlarıyla olan görüşmelerimizde yaşanan sıkıntıları pekçok kez gündeme taşıdık. Almanya’nın uzun yıllar direndikten sonra çifte vatandaşlığı kolaylaştıran düzenlemeleri kabul etmesini olumlu karşılıyoruz. Bu imkandan yararlanmanız, mücadelenizde sizlere kuşkusuz fayda sağlayacaktır. Bu konudaki yaklaşımımızı geçen hafta Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’e de ifade ettim.
Solingen faciasından 31 yıl sonra 25 Mart’ta yine aynı yerde 2’si çocuk 4 kardeşimize yönelik düzenlenen ırkçı saldırıyı gündeme getirdim. Bu saldırının tamamen aydınlatılması ve sorumluların da mutlaka cezalandırılması gerektiğini kendisine söyledim. Onlarca vatandaşını ırkçı teröre kurban vermiş bir ülke olarak bu hadiseler karşısında sessiz kalamayız. Vatandaşlarımızla birlikte, soydaşlarımızın haklarını da korumak devletimizin asli görevlerinden biridir.
“Neo-Nazi Terörü İnsanlarımızın Güvenliğini Tehdit Ediyor”
Nefret suçlarıyla mücadele noktasında Avrupa’da bir ayrım söz konusu. Bu tür olaylarda suçun kendisinden ziyade mağdurun kimliği daha fazla ön plana çıkıyor. Müslümanlara ve göçmenlere yönelik düzenlenen ırkçı saldırıların çoğunun daha soruşturma aşamasında örtbas edildiğini hepimiz biliyoruz.
Avrupa’daki gelişmeleri takip eden herkesin kabul edeceği gerçek şudur; bugün Türk ve Müslüman nefretinden beslenen Neo-Nazi terörü, insanlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Aşırı sağcı akımların kimi Avrupa ülkelerinde bizzat devlet tarafından himaye edilmesi, batı demokrasileri adına tam bir faciadır, utançtır, skandaldır. Türk ve Türkiye karşıtlığının son yıllarda bazı siyasetçiler ve medya eliyle körüklenmesi, vatandaşlarımızın hedef tahtasına konulmasıdır.
“Kampanyaların Tek Hedefi Türkiye’yi Susturmak”
Şahsımızı ve ülkemizi hedef alan kampanyaların son dönemde artması tesadüf değil. Bu kampanyaların tek bir hedefi var, o da bizi ve Türkiye’yi susturmak. Çünkü Türkiye 7 aydır devam eden Gazze krizinde dirayetli ve cesur bir duruş sergilemiştir. Yaklaşık 50 bin tonla Gazze’ye en fazla insani yardım yapan ülkeyiz. İsrail’in soykırımını daima gündemde tuttuk. Filistin davasına güçlü desteğimizi açıkça ifade ettik. Siyonist lobinin tüm baskılarına rağmen bu tavrımızı koruyoruz.
ABD’deki Gazze Protestoları
Sağa-sola insan hakları karnesi düzenleyenler, 15 bini çocuk toplam 35 bin Filistinlinin ölümünü sadece seyrettiler. Bir avuç vicdan sahibi devlet adamı dışında hiçbir batılı lider tepki göstermedi. İsrail’e artık yeter diyecek bir cesur yürek maalesef çıkmadı. Aylarca ateşkes çağrısı yapacak cesareti dahi gösteremediler. Hiçbir şey olmamış gibi İsrail’in arkasında durmaya, destek sağlamaya devam ettiler. Amerikan üniversitelerinde vicdanlı öğrenciler ve akademisyenler katliama tepki gösteriyor. Bu insanlar Gazze’de katliam dursun dedikleri için işkenceye maruz kalıyor. Sırf Filistin’e destek verdikleri için rektörler, profesörler linç ediliyor. Ancak söz konusu Türkiye olunca başımıza demokrasi havarisi kesilenlerin hiçbirinin bu konular karşısında gıkı çıkmıyor.
“Batı Demokrasisinin Sınırlarını İsrail’in Menfaatleri Çiziyor”
Batı demokrasisinin sınırlarını İsrail’in menfaatleri çizmektedir. İsrail’in çıkarına dokunan her şey bunların gözünde antidemokratiktir, antisemitiktir.
Halen bizi ve ülkemizi hedef alanlara şunu tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum; Türkiye’yi düşmanlaştırarak hiçbir yere varamazsınız. Ne yaparsanız yapın, antisemitizm lekesi bize yapışmaz. Antisemitizmi reddediyoruz.”