Hayır Mı Şer Mi?

Coşkun BAŞBUĞ – 19 Şubat 2024

 

Bir dönemin kuvvetli sanatçılarından Çelik’in “ateşteyim” isimli bir şarkısı vardı.

Şarkının nakarat kısmı şöyle derdi;

“Hayır mı şer mi bilmem ama ateşteyim ben ateşte.”

Bu satırları okuyanlar muhtemelen “bu da nereden çıktı…” diyeceklerdir.

Hemen açıklayayım.

Bugün Türkiye’nin NATO’ya girişinin yıl dönümü.

Türkiye’nin NATO üyeliğine ilişkin protokol 17 Ekim 1951 tarihinde imzalandı, buna dair kanun ise 18 Şubat 1952 tarihinde kabul edildi.

Ülkemiz bu tarihten itibaren Yunanistan’la birlikte NATO’ya üye olmuştur.

Günün anlam ve önemini belirten bir yazı yazayım dedim birden bu şarkı geldi aklıma. Neden bu şarkı…

NATO’da öyle bir şey de ondan.

Girdik ettik ama bir çoğumuz hayır mı şer mi olduğunu yaklaşık üç çeyrek asırdan sonra algılayabildik.

Ben hala algılayamayanlara buradan sesleneyim, NATO’ya girmek bizim için bir şerdi.

Savunma sanayinde zaman kaybettiysek, her on yılda bir darbe yaşadıysak şüphesiz NATO’nun bunda çok büyük katkısı var bu durumda çok büyük bir payı var.

Öyle ya ne demişti Fransız de Gaulle…

“Amerika NATO üzerinden Rusya yerine ülkemizi gözetliyor.”

 

Gladyo…

Gerçekten de Gladyo 2’nci Dünya Savaşı sonrası, olası bir Rus işgaline direniş başlatmak maksadıyla Amerika tarafından İtalya’da kuruldu.

Kontrgerilla tarzı gizli olarak örgütlenen bu yapıya “Gladyo” denildi.

Amerika tarafından Rusya bahane edilerek Sicilya’da teşkil edilen bu yapılanma zamanla tüm NATO ülkelerine transfer edildi.

NATO bahanesiyle ülkeleri kontrol etmek için kurulan bu yapılanma bulunduğu ülkelerde darbelerin, Amerika adına istihbarat faaliyetlerinin merkezi oldu.

Bu ve benzeri uygulamalara en büyük tepki Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle’den geldi.

De Gaulle NATO ile ilgili şöyle der:

“NATO bir boş laflar akademisi. Bizim savunma gücümüzü zayıflatan, onsuz bir savunma düşünülemez fikrini aşılayan, böylece milli bağımsızlık hislerimizi uyuşturan, bizi güçsüzleştiren bir kuruluş. NATO aslında bir aldatmaca, Amerika’nın Avrupa’ya el koymasının bir kamuflajı.”

NATO’yu en iyi anlatan örneklerden biri bu tespittir.

Savunma sanayinde Amerika’nın değirmenine su taşımaktan ülkeler kendi değirmenini kuruttu, unuttu.

Bizim de savunma sanayi alanında Atatürk’ten sonraki ikinci kalkışmamız Kıbrıs Barış Harekâtında müttefik(!) Amerika’yı tanımakla başladı.

 

Fransa NATO’yla Vedalaşıyor…

İkinci Dünya Savaşı sonrası 1949 yılında kurulan NATO’nun en önemli askeri üsleri Fransa’da bulunuyordu.

ABD uçakları “lojistik görev” bahanesi ile ondan fazla üzerinde Fransız üssünü kullanıyordu.

50 bin civarında Amerikalı asker ve sivil memur Fransa’ya yerleşmişti.

Ülkesini nükleer güce ulaştıran De Gaulle yönetimindeki Fransa NATO’dan ayrıldı.

Fransa 7 Mart 1966 tarihinde NATO’nun askeri kanadından ayrıldığını açıkladı ve NATO Başkomutanlık Karargâhı dahil tüm NATO üs ve tesislerinin Fransız topraklarından çekilmesi kararını aldı. NATO’nun Paris’teki genel merkezi Belçika’ya taşındı.

Her ne kadar tekrar girse de NATO konusunda bugüne kadar en net ve sert tepkiyi gösteren ülke Fransa oldu.

Şimdi aynı Fransa tekrardan NATO’dan ayrılmayı ve Avrupa Ordusu PESCO’yu kurma derdinde.

 

Peki Biz Ne Yapmalıyız?

Çıkmalı mı yoksa içinde mi olmalıyız.

NATO’yu hiç sevmeyen biri olarak bence bu dönemde NATO’yu kendi çıkarlarımız doğrultusunda kullanmak ve kontrol etmek için yapının içinde olmalıyız,

Çünkü az bir ihtimalde olsa NATO Türkiye’ye müdahale etmeli diyenler oluşmaya başladı, NATO’nun bize saldırma ihtimali konuşulmaya başlandı.

Böylesi çılgın, her şeyin yerle bir edildiği ortamda her ihtimal göz önünde bulundurulmalı.

Bu nedenle şu an içinde olmak ve süreci yönetmek en akıllı olanı.

coşkun başbuğ

Coşkun BAŞBUĞ – 19 Şubat 2024

 

Bir dönemin kuvvetli sanatçılarından Çelik’in “ateşteyim” isimli bir şarkısı vardı.

Şarkının nakarat kısmı şöyle derdi;

“Hayır mı şer mi bilmem ama ateşteyim ben ateşte.”

Bu satırları okuyanlar muhtemelen “bu da nereden çıktı…” diyeceklerdir.

Hemen açıklayayım.

Bugün Türkiye’nin NATO’ya girişinin yıl dönümü.

Türkiye’nin NATO üyeliğine ilişkin protokol 17 Ekim 1951 tarihinde imzalandı, buna dair kanun ise 18 Şubat 1952 tarihinde kabul edildi.

Ülkemiz bu tarihten itibaren Yunanistan’la birlikte NATO’ya üye olmuştur.

Günün anlam ve önemini belirten bir yazı yazayım dedim birden bu şarkı geldi aklıma. Neden bu şarkı…

NATO’da öyle bir şey de ondan.

Girdik ettik ama bir çoğumuz hayır mı şer mi olduğunu yaklaşık üç çeyrek asırdan sonra algılayabildik.

Ben hala algılayamayanlara buradan sesleneyim, NATO’ya girmek bizim için bir şerdi.

Savunma sanayinde zaman kaybettiysek, her on yılda bir darbe yaşadıysak şüphesiz NATO’nun bunda çok büyük katkısı var bu durumda çok büyük bir payı var.

Öyle ya ne demişti Fransız de Gaulle…

“Amerika NATO üzerinden Rusya yerine ülkemizi gözetliyor.”

 

Gladyo…

Gerçekten de Gladyo 2’nci Dünya Savaşı sonrası, olası bir Rus işgaline direniş başlatmak maksadıyla Amerika tarafından İtalya’da kuruldu.

Kontrgerilla tarzı gizli olarak örgütlenen bu yapıya “Gladyo” denildi.

Amerika tarafından Rusya bahane edilerek Sicilya’da teşkil edilen bu yapılanma zamanla tüm NATO ülkelerine transfer edildi.

NATO bahanesiyle ülkeleri kontrol etmek için kurulan bu yapılanma bulunduğu ülkelerde darbelerin, Amerika adına istihbarat faaliyetlerinin merkezi oldu.

Bu ve benzeri uygulamalara en büyük tepki Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle’den geldi.

De Gaulle NATO ile ilgili şöyle der:

“NATO bir boş laflar akademisi. Bizim savunma gücümüzü zayıflatan, onsuz bir savunma düşünülemez fikrini aşılayan, böylece milli bağımsızlık hislerimizi uyuşturan, bizi güçsüzleştiren bir kuruluş. NATO aslında bir aldatmaca, Amerika’nın Avrupa’ya el koymasının bir kamuflajı.”

NATO’yu en iyi anlatan örneklerden biri bu tespittir.

Savunma sanayinde Amerika’nın değirmenine su taşımaktan ülkeler kendi değirmenini kuruttu, unuttu.

Bizim de savunma sanayi alanında Atatürk’ten sonraki ikinci kalkışmamız Kıbrıs Barış Harekâtında müttefik(!) Amerika’yı tanımakla başladı.

 

Fransa NATO’yla Vedalaşıyor…

İkinci Dünya Savaşı sonrası 1949 yılında kurulan NATO’nun en önemli askeri üsleri Fransa’da bulunuyordu.

ABD uçakları “lojistik görev” bahanesi ile ondan fazla üzerinde Fransız üssünü kullanıyordu.

50 bin civarında Amerikalı asker ve sivil memur Fransa’ya yerleşmişti.

Ülkesini nükleer güce ulaştıran De Gaulle yönetimindeki Fransa NATO’dan ayrıldı.

Fransa 7 Mart 1966 tarihinde NATO’nun askeri kanadından ayrıldığını açıkladı ve NATO Başkomutanlık Karargâhı dahil tüm NATO üs ve tesislerinin Fransız topraklarından çekilmesi kararını aldı. NATO’nun Paris’teki genel merkezi Belçika’ya taşındı.

Her ne kadar tekrar girse de NATO konusunda bugüne kadar en net ve sert tepkiyi gösteren ülke Fransa oldu.

Şimdi aynı Fransa tekrardan NATO’dan ayrılmayı ve Avrupa Ordusu PESCO’yu kurma derdinde.

 

Peki Biz Ne Yapmalıyız?

Çıkmalı mı yoksa içinde mi olmalıyız.

NATO’yu hiç sevmeyen biri olarak bence bu dönemde NATO’yu kendi çıkarlarımız doğrultusunda kullanmak ve kontrol etmek için yapının içinde olmalıyız,

Çünkü az bir ihtimalde olsa NATO Türkiye’ye müdahale etmeli diyenler oluşmaya başladı, NATO’nun bize saldırma ihtimali konuşulmaya başlandı.

Böylesi çılgın, her şeyin yerle bir edildiği ortamda her ihtimal göz önünde bulundurulmalı.

Bu nedenle şu an içinde olmak ve süreci yönetmek en akıllı olanı.