Bercan TUTAR – 25 Haziran 2024
ABD’nin çürümüş siyasi sınıfları vesayet altında. Halk artık bunu görüyor ve öfke büyüyor.
ABD’nin Ukrayna üzerinden Avrupa’da Rusya’ya, Tayvan krizi üzerinden Pasifik’te Çin’e ve Filistin üzerinden Ortadoğu’da Türkiye ve İslam dünyasına yönelik üç cepheden başlattığı savaşlar hezimetle sonuçlandı. Anketler ve seçim sonuçlarıyla kamuoyunun bu politikalara gösterdiği reaksiyona akademi ve siyaset dünyası da katılmaya başladı. 5 Kasım’daki seçimlerin favorisi olarak işaret edilen Donald Trump iktidara gelirse Ukrayna savaşını hemen bitireceğini ve ülkesinin Rusya karşıtı politikasını yüz seksen derece değiştireceğini söylerken Senatör Rand Paul, Çin politikasının ABD’nin güvenliği ve refahı için bir felaket olduğunu ve derhal değiştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Cumhuriyetçi Paul’a destek veren önemli sayıda Demokrat Partili vekil ve senatör de var. İsrail’in Gazze’deki soykırımına ABD’nin verdiği desteğin kamuoyunda ve yönetimde yol açtığı öfke ise hem seçim anketlerinde hem kampüslerdeki protestolarda hem de bizzat Beyaz Saray yönetiminde başlayan istifa furyasında kendini gösteriyor.
Nisan ayında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Dışişleri Bakanı Wang Yi ile görüşmek için Pekin’e gitti. Amerika’nın en üst düzey diplomatı, Çin’in Rusya’ya yarı iletkenler, mühimmat altyapısı ve telekomünikasyon ekipmanı gibi çeşitli çift kullanımlı ürünleri (ticari veya askeri amaçlarla kullanılabilecek olanlar) satmasının Ukrayna’daki savaşın devam etmesinin nedeni olduğunu iddia ederek, Çin’i Rusya’nın Ukrayna’daki savaş çabalarını kesmeye çağırdı.
İkiyüzlülüğe bakın. Pekin, Blinken’ın tutarsızlığını yüzüne vurmaktan çekinmedi. ABD, Çin’i savaşı uzatmakla suçlarken Washington 2022 yılının Mart ayında İstanbul’daki konferansta Rusya ile Ukrayna arasında olası bir barış anlaşmasını engelledi. ABD, Çin’in Rusya’ya herhangi bir silah göndermediğini kabul ederken kendisi Ukrayna’ya on milyarlarca dolar değerinde silah ve teçhizat sevkiyatını sürdürüyor.
Ukrayna’nın tüm Rus birliklerinin sınır dışı edilmesini ve tüm toprakların geri alınmasını içeren savaş hedefleri, Avrupalı liderler tarafından da giderek daha fazla sorgulanmaya başlandı. NATO Askeri Komitesi’nin eski başkanı olan Çek Cumhurbaşkanı Petr Pavel, kısa süre önce bu savaşın irrasyonel amaçlarını eleştirdi.
Haziran 2019’da o zamanki başkan adayı Joe Biden, “Trump ekonomik ambargoyu anlamıyor. Tarifelerin Çin tarafından ödendiğini düşünüyor. Herhangi bir birinci sınıf öğrencisi bile size Amerikan halkının tarifelerin maliyetini ödediğini söyleyebilir” demişti. Bu ifade 2019’da doğruydu ve 2024’te de geçerliliğini koruyor. Tarifeler sadece Amerikan tüketicisi için bir vergidir ve bunların uygulanmasının ortalama bir Amerikan hanesi için maliyetleri yılda 830 doların üzerinde artıracağı tahmin ediliyor.
Biden sadece Trump’ın tarifelerini yerinde tutmakla kalmadı yakın zamanda 18 milyar dolarlık ek Çin ithalatına yönelik yeni tarifeler de koydu. ABD-Çin ilişkilerinin en hassas ajandası olan Tayvan konusunda ise Biden, ABD’nin adayı savunmakla yükümlü olduğunu dört ayrı olayda yanlış bir şekilde ifade etti. Kırk yılı aşkın bir süredir, ABD’nin Tayvan İlişkileri Yasası ile yasalaştırılan resmi politikası, ABD’nin Tayvan’ın savunmasına bağlı olmadığı, ancak bunu yapma kapasitesini koruduğu şeklindeki “stratejik belirsizlik” olmuştur.
Ancak Rusya faktörü ve sıkışmışlığı nedeniyle ABD, kendi siyasi çıkarlarının aleyhine tavırlar alarak Çin ile barışı koruyan ve ekonomik ilişkilerden fayda sağlayan bir politikayı terk ediyor. Sırf Rusya cephesinde Çin’i kendi safına çekemediği için Pekin’e irrasyonel bir savaş açmayı göze alıyor. Bu da ABD’nin Rusya’ya karşı oldukça sıkıştığını gösteriyor.
ABD devletinin Gazze, Ukrayna ve Tayvan cephelerindeki politikalarına içeriden artarak yöneltilen eleştirilerin merkezinde Beyaz Saray’ın esiri olduğu irrasyonellik stratejisi var. Çünkü Beyaz Saray’da görevlendirilen kişiler, ABD’nin çıkarlarından çok Batılı Siyonazi’lerin ve Vladimir Putin ile Şi Cinping’e ideolojik düşmanlığı olan küreselci çetenin hedeflerine uygun bir strateji izliyor. Beyaz Saray, Amerikan halkının çıkarı yerine genel olarak Hristiyan Siyonistlerin, Yahudi lobilerinin ve küreselci uluslararası finans çetelerinin amaçlarına göre siyaset belirliyor. Üç cephede yaşanan hezimetler bu kirli stratejiyi artık deşifre etmiş durumda. Bakalım Amerikan halkı bu vesayet zincirini kırabilecek mi? Trump ile 2016’daki ilk denemeleri yarım kaldı. Çünkü Trump da bu küresel vesayet zincirinin bir halkasıydı. Ancak dipten gelen dalga ABD’de vesayet siyasetini ve vesayetçi siyaset sınıfını tarihe gömebilir.