Yeni başlangıçlar… Erdoğan’ın ‘oyun kuran’ Mısır ve BAE ziyaretleri

Bercan TUTAR – 13 Şubat 2024

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’ı kapsayan üç günlük yurt dışı seyahatine bugün başladı. Bu, Erdoğan’ın 2013’teki darbeden bu yana 11 yıl aradan sonra Kahire’ye gerçekleştireceği ilk ziyaret olacak. Dünya medyası sadece bölgesel değil küresel denklem ve dengeleri de yakından ilgilendiren ziyareti yakından izliyor. İngiliz yayın kuruluşu BBC, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi’nin daveti üzerine Mısır’a gidiyor olmasının sadece Türkiye-Mısır bağları açısından değil bölgesel açıdan da tarihi bir gelişme olarak görüldüğünün altın çizdi. Arap dünyasının önde gelen gazetelerinden Al Shorouk’ta yayınlanan bir analizde de Türkiye-Mısır arasındaki yakınlaşma temposunun giderek hızlandığına dikkat çekildi.

Panikteki Yunan medyası da İsrail’de savaşın devam ettiği bir dönemde yapılan ziyaretin ‘tarihi’ olarak değerlendirilebileceğini vurgulayarak, Türkiye ve Mısır arasındaki ilişkilerin 2022 yılından bu yana kademeli olarak normalleştiğini ve bunun Atina’nın Doğu Akdeniz’deki çıkarlarına yönelik teşkil ettiği ve edeceği potansiyel ve aktüel tehlikelerine işaret etti.

Ziyareti yakından takip eden bir ülke de 7 Ekim’den bu yana Gazze’de dört ayı aşkındır (130 gündür) barbarca katliamlar işleyen soykırımcı İsrail. İsrail merkezli Jerusalem Post ‘Türk lider Erdoğan, Sisi ile yapılacak görüşmelerde Gazze’nin gündemin ön sıralarında yer alacağını söyledi’ başlığı ile okurlarının karşısına çıktı. Mısır’ın resmi sesi Ahram gazetesi ise ‘Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pazartesi ve Salı günü Dubai’de düzenlenen Dünya Hükümetleri Zirvesi’ne katılımının ardından Çarşamba günü Mısır’ı ziyaret edecek’ diyerek oldukça diplomatik bir dil kullanmaya dikkat etti.

Erdoğan bugün Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan’la ikili görüşme gerçekleştirecek. Dünya Hükümetler Zirvesi’ne hitapta bulunacak ve GovTech Ödül Töreni’ne katılacak Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası yatırım şirketleri ve Emirlik ailelerine ait şirketlerin temsilcilerini kabul edecek, bazı liderlerle bir araya gelecek. Bu bağlamda Erdoğan’ın Ruanda ve Libya devlet başkanları ile görüşmesi de bekleniyor.

Peki daha net söylersek özellikle Erdoğan ve Sisi’nin el sıkışması el sıkışması ne anlama geliyor? Her şeyden önce yıllar süren gerginliklerin ardından iki liderin selamlaşması ve buluşması iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesine yönelik bir adımın sinyalini veriyor. Ancak “Türkiye’nin Libya’daki rolü ve Mısır’ın Yunanistan’la ortaklığı uzlaşma sürecinde bazı pürüzlere yol açabilir” diye düşünenler var.

Bu saatten sonra ben bunun ihtimal dışı olacağı kanaatindeyim. Yunan medyasındaki paniğe bakılırsa yeni süreç Mısır, Türkiye ve Libya lehine Yunanistan ile Avrupa ve ABD’nin ise aleyhine işleyecek gibi görünüyor.

Bunun en iyi örneği de Türkiye ile BAE ve Suudi Arabistan arasında yaşanan başarılı normalleşmedir. Bu nedenle olsa BAE ziyareti Mısır ziyareti ile aynı döneme denk getirildi. Çünkü BAE ile Türkiye arasındaki başarılı yakınlaşmanın aynısını Türkiye ile Mısır arasında da görmek istiyor Ankara.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın (MENA) mevcut ortamı, Mısır’ın 2011 Arap Baharı devrimi ve iki buçuk yıl sonra ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrilmesi sırasındaki halinden çok farklı görünüyor. 2011’de Arap baharı ile başlayan süreçten farklı olarak şu an reel-politika daha öncelikli bir rol oynuyor ilişkilerde. Her iki ülke de diplomatik ve ekonomik bağların yeniden alevlendirmek niyetinde. Türk SİHA’larının satışıyla birlikte Mısır ve Türkiye arasında imzalan yeni savunma anlaşmaları da bunun göstergesidir.

Libya ve İsrail faktörlerinden dolayı Mısır ile Türkiye arasında daha sıcak bir ikili ilişki olasılığını az görenler yanılacak. Türkiye izlediği kazan-kazan politikasıyla daha şimdiden Mısır’ın batı komşusu Libya’dan dolayı kapıldığı endişeleri bertaraf etmeyi başardı. Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu ile Afrika’da artan Türk nüfuzundan en büyük faydayı yeni süreçte Mısır görecektir.

Yunan gazetesi TNA’nın “Kahire, Türkiye’nin Libya’daki etkisini sona erdirmek için elinden gelen her şeyi yapacak ve kimse buna şaşırmamalı” şeklindeki temennisi bir hüsnü kuruntu olarak kalacak.

Mısır özellikle Libya’nın doğusunda etkili. Burayı nüfuz sahası olarak görüyor. Türkiye ise şu anda Libya’nın diğer bölgelerinde daha etkili. Fakat Libya’nın doğu yarısında Türk şirketleri, Türk konsolosluğu veya diğer türdeki Türk varlığının görünür hale gelmesi Mısır’ın dezavantajına değil avantajına olur. Mısır’ın elini ABD, Rusya, Yunanistan, Fransa, İtalya ve İsrail gibi diğer aktörlere karşı daha da güçlendirir.

Türkiye’nin Libya ile imzaladığı deniz sınırları anlaşmasının bir benzerini Mısır ile de imzalayabilir. Bu durum Kahire’nin bölge ve dünya ülkeleriyle ilişkilerinde yeni bir milada, kazanca ve avantaja yol açacaktır. Çünkü Katar, Libya ve Karabağ örneklerinde de görüldüğü üzere Türkiye ile hareket eden aktörler hep daha kazançlı çıkmıştır. Zira Türkiye diğer aktörler gibi müttefiklerini yalnız bırakmayan bir diplomatik itibar ve sağlam bir siyasi sicile sahip ülkedir.

Aylar önce Doha’da Yunanistan’a atıfta bulunan Erdoğan gazetecilere, Ankara’nın Sisi hükümetinden ‘tek isteğinin’ “Türkiye’ye karşı tavır alanlara rağmen Akdeniz’de barışın sağlanması sürecinde olumlu ve kararlı bir rol oynaması” olduğunun altını çizmişti.

Bu bağlamda Mısır ve Türkiye ilişkilerinin geleceği Kahire’nin Yunanistan’ın etki alanındaki siyasetten kurtarılmasına bağlı. Ankara, Kahire’ye sunacağı daha avantajlı alternatiflerle bu eşitsiz ilişkiye daha iyi seçenekler sunacak potansiyel sahip bir aktör.

Haliyle “Mısır ile Türkiye arasındaki ‘yeni başlangıç’, muhtemelen yakın zamana kadar Ankara ile yüksek gerilim yaşayan Körfez ülkeleri (BAE ve Suudi Arabistan) ile Türkiye arasındaki yakınlaşmaya benzemeyecek” diyenlerin yanılacağı kanaatindeyim.

Türkiye izleyeceği makul, reel, çözüm üreten ve kazanç sağlayan stratejiyle; kuşatılmış haldeki çok endişeli, ağır, katı, fakir ve yer yer paranoyak tavırlar sergilemeye itilen Mısır’ı teskin edip daha rasyonel bir zemine çekebilecek dinamiklere sahip tek ülke konumunda. Kahire de bunun farkında. Erdoğan’ın liderler diplomasisi bu bağlamda sadece Kahire ekseninde değil Ortadoğu’dan Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Etiyopya’ya uzanan eksende de yeni bir milada ve Türkiye rüzgârına yol açacaktır. Bu rüzgâr en çok da İsrail’e karşı izlenecek Gazze diplomasinde etkisini gösterecektir. Çünkü ezberleri bozan bu ziyaretin en önemli veçhelerinden biri de Ortadoğu’daki post-siyonist dönemi şekillendirecek dinamiklere de sahip olmasıdır.

bercan tutar bariz

Bercan TUTAR – 13 Şubat 2024

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’ı kapsayan üç günlük yurt dışı seyahatine bugün başladı. Bu, Erdoğan’ın 2013’teki darbeden bu yana 11 yıl aradan sonra Kahire’ye gerçekleştireceği ilk ziyaret olacak. Dünya medyası sadece bölgesel değil küresel denklem ve dengeleri de yakından ilgilendiren ziyareti yakından izliyor. İngiliz yayın kuruluşu BBC, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi’nin daveti üzerine Mısır’a gidiyor olmasının sadece Türkiye-Mısır bağları açısından değil bölgesel açıdan da tarihi bir gelişme olarak görüldüğünün altın çizdi. Arap dünyasının önde gelen gazetelerinden Al Shorouk’ta yayınlanan bir analizde de Türkiye-Mısır arasındaki yakınlaşma temposunun giderek hızlandığına dikkat çekildi.

Panikteki Yunan medyası da İsrail’de savaşın devam ettiği bir dönemde yapılan ziyaretin ‘tarihi’ olarak değerlendirilebileceğini vurgulayarak, Türkiye ve Mısır arasındaki ilişkilerin 2022 yılından bu yana kademeli olarak normalleştiğini ve bunun Atina’nın Doğu Akdeniz’deki çıkarlarına yönelik teşkil ettiği ve edeceği potansiyel ve aktüel tehlikelerine işaret etti.

Ziyareti yakından takip eden bir ülke de 7 Ekim’den bu yana Gazze’de dört ayı aşkındır (130 gündür) barbarca katliamlar işleyen soykırımcı İsrail. İsrail merkezli Jerusalem Post ‘Türk lider Erdoğan, Sisi ile yapılacak görüşmelerde Gazze’nin gündemin ön sıralarında yer alacağını söyledi’ başlığı ile okurlarının karşısına çıktı. Mısır’ın resmi sesi Ahram gazetesi ise ‘Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pazartesi ve Salı günü Dubai’de düzenlenen Dünya Hükümetleri Zirvesi’ne katılımının ardından Çarşamba günü Mısır’ı ziyaret edecek’ diyerek oldukça diplomatik bir dil kullanmaya dikkat etti.

Erdoğan bugün Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan’la ikili görüşme gerçekleştirecek. Dünya Hükümetler Zirvesi’ne hitapta bulunacak ve GovTech Ödül Töreni’ne katılacak Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası yatırım şirketleri ve Emirlik ailelerine ait şirketlerin temsilcilerini kabul edecek, bazı liderlerle bir araya gelecek. Bu bağlamda Erdoğan’ın Ruanda ve Libya devlet başkanları ile görüşmesi de bekleniyor.

Peki daha net söylersek özellikle Erdoğan ve Sisi’nin el sıkışması el sıkışması ne anlama geliyor? Her şeyden önce yıllar süren gerginliklerin ardından iki liderin selamlaşması ve buluşması iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesine yönelik bir adımın sinyalini veriyor. Ancak “Türkiye’nin Libya’daki rolü ve Mısır’ın Yunanistan’la ortaklığı uzlaşma sürecinde bazı pürüzlere yol açabilir” diye düşünenler var.

Bu saatten sonra ben bunun ihtimal dışı olacağı kanaatindeyim. Yunan medyasındaki paniğe bakılırsa yeni süreç Mısır, Türkiye ve Libya lehine Yunanistan ile Avrupa ve ABD’nin ise aleyhine işleyecek gibi görünüyor.

Bunun en iyi örneği de Türkiye ile BAE ve Suudi Arabistan arasında yaşanan başarılı normalleşmedir. Bu nedenle olsa BAE ziyareti Mısır ziyareti ile aynı döneme denk getirildi. Çünkü BAE ile Türkiye arasındaki başarılı yakınlaşmanın aynısını Türkiye ile Mısır arasında da görmek istiyor Ankara.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın (MENA) mevcut ortamı, Mısır’ın 2011 Arap Baharı devrimi ve iki buçuk yıl sonra ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrilmesi sırasındaki halinden çok farklı görünüyor. 2011’de Arap baharı ile başlayan süreçten farklı olarak şu an reel-politika daha öncelikli bir rol oynuyor ilişkilerde. Her iki ülke de diplomatik ve ekonomik bağların yeniden alevlendirmek niyetinde. Türk SİHA’larının satışıyla birlikte Mısır ve Türkiye arasında imzalan yeni savunma anlaşmaları da bunun göstergesidir.

Libya ve İsrail faktörlerinden dolayı Mısır ile Türkiye arasında daha sıcak bir ikili ilişki olasılığını az görenler yanılacak. Türkiye izlediği kazan-kazan politikasıyla daha şimdiden Mısır’ın batı komşusu Libya’dan dolayı kapıldığı endişeleri bertaraf etmeyi başardı. Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu ile Afrika’da artan Türk nüfuzundan en büyük faydayı yeni süreçte Mısır görecektir.

Yunan gazetesi TNA’nın “Kahire, Türkiye’nin Libya’daki etkisini sona erdirmek için elinden gelen her şeyi yapacak ve kimse buna şaşırmamalı” şeklindeki temennisi bir hüsnü kuruntu olarak kalacak.

Mısır özellikle Libya’nın doğusunda etkili. Burayı nüfuz sahası olarak görüyor. Türkiye ise şu anda Libya’nın diğer bölgelerinde daha etkili. Fakat Libya’nın doğu yarısında Türk şirketleri, Türk konsolosluğu veya diğer türdeki Türk varlığının görünür hale gelmesi Mısır’ın dezavantajına değil avantajına olur. Mısır’ın elini ABD, Rusya, Yunanistan, Fransa, İtalya ve İsrail gibi diğer aktörlere karşı daha da güçlendirir.

Türkiye’nin Libya ile imzaladığı deniz sınırları anlaşmasının bir benzerini Mısır ile de imzalayabilir. Bu durum Kahire’nin bölge ve dünya ülkeleriyle ilişkilerinde yeni bir milada, kazanca ve avantaja yol açacaktır. Çünkü Katar, Libya ve Karabağ örneklerinde de görüldüğü üzere Türkiye ile hareket eden aktörler hep daha kazançlı çıkmıştır. Zira Türkiye diğer aktörler gibi müttefiklerini yalnız bırakmayan bir diplomatik itibar ve sağlam bir siyasi sicile sahip ülkedir.

Aylar önce Doha’da Yunanistan’a atıfta bulunan Erdoğan gazetecilere, Ankara’nın Sisi hükümetinden ‘tek isteğinin’ “Türkiye’ye karşı tavır alanlara rağmen Akdeniz’de barışın sağlanması sürecinde olumlu ve kararlı bir rol oynaması” olduğunun altını çizmişti.

Bu bağlamda Mısır ve Türkiye ilişkilerinin geleceği Kahire’nin Yunanistan’ın etki alanındaki siyasetten kurtarılmasına bağlı. Ankara, Kahire’ye sunacağı daha avantajlı alternatiflerle bu eşitsiz ilişkiye daha iyi seçenekler sunacak potansiyel sahip bir aktör.

Haliyle “Mısır ile Türkiye arasındaki ‘yeni başlangıç’, muhtemelen yakın zamana kadar Ankara ile yüksek gerilim yaşayan Körfez ülkeleri (BAE ve Suudi Arabistan) ile Türkiye arasındaki yakınlaşmaya benzemeyecek” diyenlerin yanılacağı kanaatindeyim.

Türkiye izleyeceği makul, reel, çözüm üreten ve kazanç sağlayan stratejiyle; kuşatılmış haldeki çok endişeli, ağır, katı, fakir ve yer yer paranoyak tavırlar sergilemeye itilen Mısır’ı teskin edip daha rasyonel bir zemine çekebilecek dinamiklere sahip tek ülke konumunda. Kahire de bunun farkında. Erdoğan’ın liderler diplomasisi bu bağlamda sadece Kahire ekseninde değil Ortadoğu’dan Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Etiyopya’ya uzanan eksende de yeni bir milada ve Türkiye rüzgârına yol açacaktır. Bu rüzgâr en çok da İsrail’e karşı izlenecek Gazze diplomasinde etkisini gösterecektir. Çünkü ezberleri bozan bu ziyaretin en önemli veçhelerinden biri de Ortadoğu’daki post-siyonist dönemi şekillendirecek dinamiklere de sahip olmasıdır.