İstanbul depremi sonrası ABD gemisi ve HAARP iddiaları gündemde! Komplo teorileri mi, gerçek mi? Bilimsel gerçekler ve DMM’nin açıklamasıyla tüm detaylar burada.

İstanbul Depremi Tetiklendi mi? İstanbul, tarih boyunca sarsıntılarla şekillenmiş bir şehir. Ancak 23 Nisan 2025’te Marmara Denizi’nde meydana gelen İstanbul depremi, sadece yer kabuğundaki hareketlerle değil, sosyal medyada hızla yayılan komplo teorileriyle de gündeme oturdu. 6.2 büyüklüğündeki bu deprem, halk arasında korku ve endişe yaratırken, bir yandan da “ABD savaş gemisi depremi tetikledi” ve “HAARP sistemi İstanbul’u vurdu” gibi iddialar ortalığı kasıp kavurdu. Peki, bu iddiaların gerçeklik payı var mı? Yoksa sadece birer şehir efsanesi mi? Gelin, bu gizemli hikayeyi adım adım çözelim ve İstanbul depremi etrafında dönen söylentilere bilimsel bir mercekle bakalım.
İstanbul Depremi ve Sosyal Medyanın Ateşlediği Komplo Teorileri
23 Nisan 2025, saat 12:49. İstanbul’un Silivri açıklarında yer alan Marmara Denizi, 6.2 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. Sarsıntı, İstanbul’un yanı sıra Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Sakarya, Yalova ve Kocaeli’de de hissedildi. İstanbul Depremi Tetiklendi mi? Deprem, can kaybına yol açmasa da, kentte kısa süreli bir panik yarattı. Ancak asıl fırtına, depremin hemen ardından sosyal medyada koptu.
Twitter (X) platformunda, bazı kullanıcılar İstanbul Boğazı’nda demirlediği söylenen bir ABD savaş gemisinin fotoğraflarını paylaşarak, depremin bu gemiyle bağlantılı olabileceğini öne sürdü. Gri renkli, devasa bir gemi ve üzerinde dalgalanan Amerikan bayrağı, komplo teorilerinin fitilini ateşledi. İddialara göre, bu gemi, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri sırasında da İstanbul’daydı. Yenilik Partisi Genel Başkanı Öztürk Yılmaz, gemiyi Dolmabahçe Sarayı karşısında gördüğünü iddia ederek, “Depremle bu gemi arasında bir bağ var mı? Neden İstanbul Boğazı’nda?” sorusunu ortaya attı. Bu paylaşım, kısa sürede binlerce etkileşim alarak tartışmaları alevlendirdi.
Bir diğer popüler iddia ise HAARP teknolojisiyle ilgiliydi. Sosyal medya kullanıcıları, İstanbul depremi’nin ABD’nin Alaska’daki Yüksek Frekanslı Etkin Kutup Işıkları Araştırma Programı (HAARP) tarafından tetiklendiğini savundu. Peki, bu iddialar ne kadar gerçekçi? Bilim ne diyor? Şimdi bu soruları yanıtlayalım.
ABD Savaş Gemisi: USS Nitze mi, Yoksa Hayal Ürünü mü?
Komplo teorilerinin merkezinde, ABD Donanması’na ait olduğu söylenen USS Nitze adlı savaş gemisi var. Arleigh Burke sınıfı bir destroyer olan bu gemi, iddialara göre İstanbul Boğazı’nda demirlemiş ve İstanbul depremi’ni tetiklemiş. Ancak burada durup bir nefes alalım ve gerçekleri masaya yatıralım.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), bu iddialara karşı net bir açıklama yaptı. DMM’ye göre, sosyal medyada dolaşan gemi fotoğrafları 2023 yılına ait. Yani, USS Nitze ya da başka bir ABD savaş gemisi, Nisan 2025’te Türk kara sularında bulunmuyordu. Açıklamada, “Bahse konu gemi, yakın tarihte denizlerimizde herhangi bir faaliyet icra etmemiştir” denildi. Ayrıca, deniz takip kaynakları ve uluslararası haberler de bu dönemde İstanbul yakınlarında bir ABD donanma varlığı göstermiyor. Örneğin, USS George Washington’ın Japonya’da, USS Oscar Austin’in ise Akdeniz’de olduğu biliniyor.
Peki, neden bu gemi sürekli gündeme geliyor? Asıl mesele, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri sırasında USS Nitze’nin İstanbul Boğazı’nda demirlediği gerçeği. Bu tesadüf, komplo teorisyenlerinin zihninde bir “neden-sonuç” ilişkisi kurdu. Ancak bilimsel açıdan, bir geminin fay hatlarını tetikleyecek enerjiyi üretmesi mümkün değil. Depremler, yer kabuğundaki tektonik plakaların hareketiyle oluşur ve bu hareketler, insan yapımı herhangi bir teknolojinin erişemeyeceği kadar büyük bir enerji gerektirir.
HAARP: Deprem Silahı mı, Bilimsel Araştırma mı?
Gelelim İstanbul depremi etrafında dönen bir diğer popüler komplo teorisine: HAARP. HAARP, yani Yüksek Frekanslı Etkin Kutup Işıkları Araştırma Programı, 1990’larda ABD Ordusu tarafından Alaska’da başlatılan bir proje. Amacı, iyonosferi (atmosferin uzayla buluştuğu katman) incelemek ve yüksek frekanslı radyo dalgalarıyla bilimsel deneyler yapmak. Ancak, yıllardır bu proje, komplo teorisyenlerinin favori hedeflerinden biri. İddialara göre HAARP, depremlerden kasırgalara, hatta zihin kontrolüne kadar her türlü felaketi yaratabilen bir “süper silah.”
İstanbul depremi sonrası Twitter’da HAARP ile ilgili paylaşımlar adeta patlama yaptı. Bazı kullanıcılar, deprem öncesi gökyüzünde görülen bulutların veya “garip ışıkların” HAARP’ın eseri olduğunu savundu. Ancak bilim dünyası bu iddiaları net bir şekilde yalanlıyor. HAARP Program Müdürü Jessica Matthews, BBC’ye verdiği demeçte, “HAARP’taki cihazlar doğal afetler yaratamaz veya bunların şiddetini artıramaz” dedi. Michigan Üniversitesi’nden iklim ve uzay araştırmaları uzmanı Prof. Aaron Ridley de, “HAARP’ın hava durumunu veya depremleri kontrol edebileceğine dair hiçbir bilimsel kanıt yok” diyerek noktayı koydu.
DMM’nin açıklaması da bu görüşü destekliyor: “HAARP, iyonosferi incelemek için kurulmuş bir araştırma programıdır. Depremlere neden olacak kadar büyük bir enerji üretmesi mümkün değildir.” Depremler, fay hatlarında biriken enerjinin ani bir şekilde açığa çıkmasıyla meydana gelir. Bu enerji, milyarlarca ton TNT’ye eşdeğerdir. HAARP gibi bir sistemin bu ölçekte bir enerjiyi üretmesi, günümüz teknolojisiyle imkânsız.
Bilim Ne Söylüyor? Depremlerin Gerçek Nedeni
İstanbul depremi’ni anlamak için bilime kulak vermeliyiz. Depremler, yer kabuğundaki tektonik plakaların hareketleriyle oluşur. İstanbul’un hemen güneyinden geçen Kuzey Anadolu Fayı, Türkiye’nin en aktif fay hatlarından biri. Bu fay, tarih boyunca büyük depremlere yol açtı; 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi bunun en acı örneklerinden biri. 23 Nisan 2025’teki 6.2’lik deprem de, bu fayın doğal hareketlerinin bir sonucu.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, “Depremlerin HAARP veya bir gemiyle tetiklendiği iddiasının bilimsel bir karşılığı yok” diyor. AFAD Deprem Risk Azaltma Müdürü Prof. Dr. Orhan Tatar da, bu tür komplo teorilerinin gerçek dışı olduğunu vurguluyor. Depremler, fay hatlarında biriken gerilimin kırılmaya dönüşmesiyle ortaya çıkar. Bu süreç, milyonlarca yıl süren jeolojik hareketlerin bir parçasıdır ve insan yapımı teknolojilerle manipüle edilemez.
Neden Komplo Teorilerine İnanıyoruz?
Peki, İstanbul depremi gibi doğal afetler neden bu kadar çok komplo teorisini tetikliyor? Bunun birkaç sebebi var. İlk olarak, depremler gibi büyük felaketler, insanlarda kontrolsüzlük ve belirsizlik hissi yaratır. Bilinmeyeni açıklamak için, insanlar genellikle basit ve dramatik hikayelere sığınır. Bir “dış güç” ya da “gizli teknoloji” fikri, kaotik bir olayı anlamlandırmanın kolay bir yolu gibi görünür.
İkinci olarak, sosyal medya bu teorilerin yayılmasını hızlandırıyor. Twitter gibi platformlar, bir iddianın saniyeler içinde milyonlara ulaşmasını sağlıyor. Örneğin, Tuğba Özay’ın “Ne zaman ABD gemisi gelse Türkiye’de bir şeyler oluyor” paylaşımı, kısa sürede viral oldu. Ancak bu tür paylaşımlar, genellikle kanıt olmaksızın duygu ve korkuya hitap eder.
Son olarak, tarih boyunca “dış mihraklar” söylemi, özellikle kriz anlarında popüler olmuştur. 1894 İstanbul depreminde bile, bir gazete Marmara Denizi’nde sondaj yapan yabancı bir geminin depreme neden olduğunu iddia etmişti. Günümüzde bu söylem, modern teknolojilerle (HAARP gibi) birleşerek yeniden hayat buluyor.
Dezenformasyonla Mücadele: DMM’nin Rolü
İstanbul depremi sonrası yayılan komplo teorileri, dezenformasyonun ne kadar tehlikeli olabileceğini bir kez daha gösterdi. Yanlış bilgiler, halk arasında paniğe yol açabilir, resmi kurumların afet yönetimine gölge düşürebilir ve toplumsal güveni zedeleyebilir. İşte bu noktada, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) devreye giriyor.
DMM, deprem sonrası sosyal medyada dolaşan iddiaları hızlıca analiz ederek bir yalanlama yayınladı. Açıklamada, vatandaşlardan yalnızca resmi kaynaklara güvenmeleri istendi. Ayrıca, AFAD’ın “büyük bir deprem beklentisiyle personelini İstanbul’a çağırdığı” gibi sahte ses kayıtlarının da dezenformasyon olduğu belirtildi. DMM’nin bu çabaları, kriz anlarında doğru bilginin yayılmasında kritik bir rol oynuyor.
İstanbul Depremi ve Gelecek İçin Dersler
İstanbul depremi, bize sadece yer kabuğunun hareketlerini değil, aynı zamanda bilgi çağında karşılaştığımız zorlukları da hatırlattı. Sosyal medya, bir yandan dayanışma ve bilgi paylaşımı için güçlü bir araçken, diğer yandan dezenformasyonun yayılmasında bir katalizör olabiliyor. Peki, bu tür krizlerde ne yapmalıyız?
Resmi Kaynaklara Güvenin: AFAD, Kandilli Rasathanesi ve DMM gibi kurumlar, doğru ve güncel bilgi sağlar. Sosyal medyada gördüğünüz her iddiaya inanmayın.
Bilimsel Gerçeklere Odaklanın: Depremler, jeolojik süreçlerin bir sonucudur. HAARP veya savaş gemileri gibi teoriler, bilimsel temelden yoksundur.
Sakin Kalın: Panik, yanlış bilgilerin yayılmasını kolaylaştırır. Soğukkanlılıkla hareket etmek, hem bireysel hem de toplumsal fayda sağlar.
Deprem Hazırlığı Yapın: İstanbul, deprem riski yüksek bir şehir. Bina güvenliği, acil durum çantası ve tahliye planı gibi önlemler, hayat kurtarabilir.
İstanbul depremi, hem doğanın gücünü hem de insan zihninin hayal gücünü bir kez daha gözler önüne serdi. ABD savaş gemisi ve HAARP iddiaları, ilk bakışta merak uyandırıcı olsa da, bilimsel gerçeklerle örtüşmüyor. Depremler, yer kabuğunun doğal dansının bir parçası. Bu dansı durdurmak ya da yönlendirmek, insan teknolojisinin çok ötesinde.
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin de vurguladığı gibi, asılsız komplo teorilerine kapılmak yerine, bilime ve resmi kaynaklara kulak vermeliyiz. İstanbul depremi, bize sadece fay hatlarını değil, aynı zamanda doğru bilginin değerini de hatırlattı. Gelin, korkularımız yerine gerçekleri kucaklayalım ve bu güzel şehri daha güvenli bir geleceğe hazırlayalım.
World of Türkiye haberleri için hemen tıklayın!