WOTTV E-DERGİ
DOLAR 34,0867 0.18%
EURO 38,1021 0.06%
ALTIN 2.840,470,41
BITCOIN 21768423,15%
Ülkenin Hayrına Olana Geçit Vermek – Planlama Notları – III

Ülkenin Hayrına Olana Geçit Vermek – Planlama Notları – III

2 Ocak 2024 13:37
Ülkenin Hayrına Olana Geçit Vermek – Planlama Notları – III
0

BEĞENDİM

Fatih ÜNLÜ – 02 Ocak 2024

 

Planlamanın devlet yönetiminde ve insan hayatında en gerekli unsurlardan biri olduğunu ama gerekliliği kadar nasılının da önemli olduğunu daha önceki yazılarımızda arz etmiştik.

Planlamanın nasılına dair yorumda bulunmazdan önce planlamayla ilgili İngilizce bir kitapta okuduğum bir anekdotu hatırladığım kadarıyla anlatmak istiyorum.

Bir plancıya sorarlar.

“Bir yolun yapılıp yapılmayacağına nasıl karar verirsiniz?”

O da “Fizibilitesine bakarız.” der.

“Fizibıl çıkmazsa ama Başbakan istiyorsa?”

“O zaman geçecek yolcu sayısını artırırız, fizibıl hale gelir…”

Bu planlamanın nasıl olmaması gerektiğine dair güzel bir örnektir. Aslında buna planlama değil illüzyon demek daha doğru olur. Bu tür bir yaklaşım haliyle ülkeye hiç bir fayda sağlamaz bilakis çok zararlar verir. Çünkü doğru yatırımların önünü keser, yanlış kaynak tahsisine sebep olur.  Bir de aynı yanlış yaklaşım farklı alanlarda da uygulanırsa netice ülke için felaket olur.

Anekdottaki olay kurgu olabilir ama benzer hadiselerin -en gelişmiş ülkeler dahil- birçok ülkede yaşandığı da vakidir. Şu farkla ki fizibıl olmayan işlerin olmasını isteme sorunu bazen siyasilerden gelir bazen de kendilerince bir hegemonya kurmuş güçlü grup ve çevrelerden…

Planlama sürecinin gerçekten faydalı olabilmesi için anekdottaki tavrın aksine teknik ve doğru bilgiye dayalı bir duruş gerekir. Bu çerçevede, iyi bir örnek olarak rahmetli Turgut Özal’ın Başbakanken ortaya koyduğu şu tavır gösterilebilir:

Rahmetli Özal DPT’deki arkadaşlara bakanlıklardan ve diğer birimlerden gelen birçok yatırım talebi arasından “Ülkenin hayrına olacak taleplere olur verin, olmayacak taleplere direnin.” der ve gerekçe doğruysa onları hep desteklermiş. Bunu o dönemleri çok iyi bilen kıdemli DPT’li Halil Şener Ağabeyden detaylarıyla bir kaç kez dinlemiştim.

Biz de bazı brifinglerde şahit olmuştuk: Rahmetli Turgut Bey gündemdeki işlere ülkemize ve milletimize nasıl daha yararlı hale getirebiliriz perspektifiyle ve teknik ve yenilikçi bir zaviyeden bakardı.

Üst düzey bir devlet görevlisinde böylesi bir bakış ve onun desteği inanılmaz derecede kıymetlidir. Söylediğimizi biraz açalım.

Siyasetçiden aynı zamanda bir teknokrat olmasını beklemek ne kadar mümkün ve gereklidir ayrı bir konudur ama iyi bir siyasetçinin ve yöneticinin ya kendisinin güçlü bir teknik bakışının olması ya da olaylara teknik bakabilenlerle istişare etmesi ve onları dinlemesi elzemdir.

Fakat bu tespite de bir açılım getirelim. Gerektiğinde, ufukta bir fayda görünüyorsa, yönetici tarafından teknik bakışın ve o anki sınırların olumlu anlamda zorlanması da büyük hayırlara ve sonuçlara vesile olabilecek bir yöntemdir. Bunu da kırıp dökmeden, insanları motive ederek ve onlara düşünülmemişi hatırlatarak yapmak en doğrusudur.

Söylediğimizin çok iyi bir örneği, Rahmetli Erbakan Hocamızın Başbakanlığı döneminde başlatılan havuz sistemidir. Bu sistem teknik bakışın da ötesinde güçlü bir hayal gücünün ve zekanın eseriydi. Uygulanması sürecinde de ciddi emek sarf edilen bu sistem o anki teknik sınırlara da yeni bir açılım getirmişti.

Mevcut imkânlarla yapılan bir teknik değerlendirmenin ötesini de hayal gücü ve tasavvur yoluyla ve yenilikçi bir bakışla görebilmek büyük başarılara kapı açar. O anki teknik imkânlara kısıt olarak çok takılırsak, muhtemel yeni imkânları hayal edememe riskiyle de karşılaşabiliriz.

Olaylara teknik bakabilmenin kısıt yönünden değil, işin doğru yapılması bakımından önemi vardır. Özetle, teknik bakış  “olmazsa olmaz” bir gerekliliktir ama ötesini asla unutmamak kaydıyla.

Peki, teknik bakış -ve yukarıdaki anlattığımız manada ötesi- olmazsa ne olur? Kısaca cevaplarsak, kargaşa meydana gelir ve kaynaklar ve yıllar zayi olur.

En Önemli Olan İşlere Odaklanabilmek

Planlama birimlerine bazen imkanların çok üzerinde talepler gelir. Diyelim cebinizde 230 Milyar TL yatırım bütçeniz vardır ama yatırım talepleri bazen bu miktarın birkaç katı olur. Bu şartlarda yönetimin ve plancıların şu üç görevi eksiksiz yapmaları beklenir:

a) Sahadaki hakikati yansıtan fizibilite çalışmaları ve teknik değerlendirmeler ışığında bir önceliklendirmenin yapılması ve gelen talepler arasından ülkeye en faydalı olanların seçilmesi. Buna ilaveten kaliteli projelerin daha da faydalı olabilmeleri için gerekirse revize ettirilmesi ve bir program mantığı içerisinde diğer projelerle de irtibatlandırılması…

Tüm hayat sürecinde geçerli olduğu gibi, planlama sürecinde de “en önemli” olan şüphesiz “önemli”den de önce gelir. Atalarımız “Ehemm mühimme, elzem lazıma müreccahtır.” derlemiş. Yani “En önemli önemliye, en gerekli de gerekliye tercih edilir.” Bu çoğu zaman göründüğünden çok daha kritik bir husustur, bu yüzden ehemm – mühim konusunu ayrı bir yazımızda inşallah daha detaylı ele alabiliriz.

En önemli ve öncelikli işler seçildikten sonra, özellikle devasa yatırımların modüler bir uygulama mantığıyla planlanmasına da önem verilmelidir. Böylece dev yatırımların tamamlanan birimleri acilen hizmete girebilir ve hem çok büyük bir kaynak tasarrufu sağlanır hem de yeni kaynaklar bir an önce devreye alınmış olur.

Burada bir parantez açalım. Yatırım planlamasında modüler yaklaşımın önemini DPT uzmanlarından rahmetli Ahmet Tekcan Ağabey çok vurgulardı. Bu kritik yaklaşımın şu anda Ordu Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini başarıyla yürüten ve yıllar önce TÜBİTAK’da birlikte çalıştığımız Hilmi Güler Ağabey’in Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı döneminde -ve sonrasında da- önemli projelerde uygulandığını hatırlıyorum.

b) Devam eden mevcut yatırımların bir an önce bitirilmesi ve hizmete girmesi için önlem alınması. Bu da asla ihmal edilmemesi gereken bir konudur. 9 tane bitirilmemiş, bir, tanesi bitirilmiş proje yerine, 5 tane bitirilmiş ve hizmete girmiş projenin ülkeye faydası haliyle kıyas kabul etmez.

Bu çerçevede, AK Parti iktidarının ilk yıllarında DPT öncülüğünde, çoğu tamamlanmış ama kaynak azlığı nedeniyle hâlâ bitirilememiş projelere ciddi bir öncelik ve ağırlık verilmişti. Bu da birçok yatırımın kısa sürede hizmete girmesine vesile oldu. Bu şüphesiz çok önemli bir başarı örneğiydi. O dönemin DPT Müsteşarı Dr. Ahmet Tıktık Ağabey ve bu alanda çalışmış arkadaşlar detayları çok daha iyi hatırlayacakları için o tecrübeyi yazarlarsa istifadeye medar olur düşüncesindeyim.

c) Kamu kurumlarınca düşünülmemiş veya onların yetkisini aşan ama ülkenin geleceği için gerekli proje ve programlar için de bütçe ayırılıp girişimlerde bulunulması, gerekirse kurumsal altyapıların oluşturulması.

Unutulmuşu hatırlamak, duyulmamışı duymak ve Ülkenin gelecekteki önemli ihtiyaçlarını es geçmemek, asla atlamamak bir planlama teşkilatının en önemli görevlerinden birisidir dersek, sanırım abartmış olmayız.

Bu kapsamda, DPT ve devamı olarak kurulan Kalkınma Bakanlığı ve nihayet Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının (SBB) yeni proje ve programlar başlatmada başarılı olduğu birçok alan mevcuttur.  Özellikle Özal’lı yıllarda DPT, kurumsal altyapı oluşturmada da çok başarılı örnekler vermiştir.

TİKA, Ulusal Ajans, GAP İdaresi gibi birçok kurumumuzun nüvesi -tabiri caizse bir inkübasyon gibi- önce DPT içerisinde kurulmuştur. Sonra ayrılıp büyüyen bu kurumlarımız ülkemize büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.

-Özal dönemindeki birçok işte olduğu- savunma sanayii ve toplu konutla ilgili birçok girişimde ve kurumsal altyapının oluşturulmasında da DPT’nin kritik bir rolü olmuştur…

Evet, saydığımız bu üç görevin hepsi de şüphesiz çok kritik öneme sahip hususlar, bunlara bazı ilaveler de yapılabilir elbette.

Yazımızı son bir soruyla bitirelim. “Bu süreçte neden bu kadar hassas olunmalıdır?” Hassas olunmalıdır çünkü neticede söz konusu olan ülkenin ve milletin geleceğidir. Ve önünüzde belki o alandaki uzmanlığınızla hızla karar verebileceğiniz birkaç tane proje değil, birçok farklı sektörde binlerce proje ve birçok ihtiyaç vardır.

Tüm bu seçenekler arasında doğru olanı seçmek, en doğru kararları alabilmek ve o ince süreci iyi yönetebilmek de planlama sanatıdır.

fatih ünlü
Fatih Ünlü

Fatih Ünlü 1965 Adana doğumludur. Adana Dumlupınar İlkokulu, Hürriyet Ortaokulu ve Anafartalar Lisesinden sonra 1987 yılında ODTÜ Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi bölümü Uluslararası İlişkiler alt dalından mezun olmuştur.TBMM, TÜBİTAK, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Kalkınma Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı (SBB) ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO)'nda çalışmıştır.Yayıncılık faaliyetlerine vakit ayırabilmek amacıyla Cumhurbaşkanlığı SBB - İSEDAK ve Uluslararası Kalkınma İşbirliği Genel Müdürlüğünden 2022 yılında emekli olmuştur.Emeklilikten sonra, Güray Gümüş'le birlikte Abdullah Bera Yıldız'ın "Bir Soluk Dua - Çaresiz Anlarımıza Çare Olan Rahmetinle" ve "O'nu Bilmeden Hiçbir Vahada Hayat Yoktur" adlı kitaplarının editörlüğünü yapmıştır.

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.