Anadolu Ajansı Editör Masası’na konuk olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Orta Vadeli Program’ın jeopolitik koşul ve durumlara göre güncellendiğini söyledi.

Yılmaz “Kısa vadede enflasyonu düşürürken büyümeden fedakarlık gerekebilir.” dedi.

Cevdet Yılmaz’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle;

“Anlık kararlarla hareket etmiyoruz. Ekonominin düşmanı belirsizliktir, siyasi veya politika belirsizlikler. Şanslı bir dönemdeyiz. Uzun sürecek seçimsiz bir döneme girmiş bulunmaktayız. Bu yılki OVP, geçen yılki programın devamı niteliğinde. Geçen yıl yaptığımız temel hedeflerimiz neyse güncellediğimizde de bu temel hedeflerimizi koruyoruz. Ancak tahminlerimizi, bütçe büyüklüklerimizi güncellemiş olduk. Temel amaçlarımız arasında birincisi OVP’nin amacı enflasyonu yeniden tek haneli rakamlara düşürmek, fiyat istikrarını sağlamak. İkincisi büyüme. Üçüncüsü geçen yıl yaşanan deprem felaketinin yaralarını sarmak, dördüncüsü ise kalıcı refah oluşturmak.

Enflasyonu düşürürken kısa vadeli zorluklar yaşayabilirsiniz ama esas itibarıyla büyüme ve enflasyon arasında bir çelişki yok. Türkiye bir taraftan enflasyonu kademeli bir şekilde düşürürken diğer taraftan belli düzeyde bir büyümeyi sürdürmeyi başarıyor.

Bir diğer önemli husus büyümenin kompozisyonu. Büyümeyi farklı şekillerde sağlamanız mümkün. Tüketim üzerinden de büyüyebilirsiniz. Bu daha enflasyonist bir ortam oluşturur. Üretim üzerinden de büyüyebilirsiniz. Bu ikinci kanal dezenflasyon politikasına destek olur. Bizim de tüketim üzerinden değil üretim üzerinden büyüme hedefimiz var.

Merkez Bankası

Amerikan Merkez Bankası’ndan (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası’ndan (ECB) beklenti faiz düşürecekleri yönünde. Bunun bize ve gelişmekte olan dünyaya da yansıması olacak. Olumlu olacak. Dünyadaki likiditenin arttığı bir döneme girmiş olacağız ve gelişmekte olan ülkelere yönelik fon akımları olacak. Bundan biz de pay alacağız. Bizdeki Merkez Bankası’nın alacağı kararlar ise o konuda şunu ifade edeyim, araç bağımsızlığı var Merkez Bankası’nın. Bizim siyasi olarak amacımız faizleri düşürmek. Planımız, programımız ortada. Merkez Bankası, bu amaçlar çerçevesinde araç bağımsızlığına sahip. Neye bakacaktır? Enflasyonun nasıl gittiğine bakacaktır, beklentilerin nasıl geliştiğine bakacaktır. Ona fazla bir yorum yapmak doğru olmaz ama bizim siyasi çerçevemiz ortada. Biz daha istikrarlı bir Türkiye hedefliyoruz.

Tarımı stratejik bir sektör olarak görüyoruz. Bu gözle bakıyoruz ve planlı üretim kavramıyla hareket ediyoruz. Tarım desteklerimiz devam edecek. Çiftçimizin yanındayız, üreticimizin yanındayız. Birlikte tarımımızı daha yüksek seviyelere çıkaracağız. Burada gençlerin daha fazla tarıma girmesi de bir politikamız. Yeni modeller üzerinde çalışıyoruz. Özellikle şehirlerimizin çeperlerinde bir tarım anlayışı içinde çabalarımız devam edecek. Kırsal kalkınma kavramımız önemli. Kırsal alan dediğimizde tarım ile diğer faaliyetleri de birleştirmek önemli. Gıda boyutu itibarıyla baktığımızda ana konulardan biri aracı maliyetlerini düşürmek. Üretici ve tüketiciyi gözetmek ve aradaki maliyetleri düşürmek.

İlginizi çekebilir!  Bakan Şimşek'ten 'kira geliri' açıklaması

OVP, makro çerçevemizi güncellediği gibi bütçe sürecimizin de temel dokümanı. Deprem bölgesinde çok yoğun bir çalışma içindeyiz bu da tabii ki yük getiriyor. İlk hesaplamalara göre 104 milyar doların üzerinde bir kaynağın kullanılması gerekiyor. TL olarak söyleyecek olursam 2023 ve 2024 döneminde toplam deprem ve deprem bağlantılı harcamalar 2 trilyon TL civarında. Geçen yılı güncellersek 2,5 trilyon TL, bugünkü fiyatlarla kaynak tahsis etmişiz. Özellikle büyük yük 2023 ve 2024’te. 2025’ten itibaren hafifleme başlayacak. Bunlar geçici harcamalar. Bunların iyi yanı yatırım niteliğinde harcamalar. Ülkemizi geleceğe hazırlayan harcamalar ama bizi bütçe olarak ister istemez zorluyor. Bunu da görmek gerekiyor. Canları geri getirmek mümkün değil ama şehirlerimizi çok daha güçlü hale getireceğiz.

Cari Açık

Bütçe açısından kırılganlığımızı azalttık. Cari açık çok önemli. Türkiye’nin en önemli problemlerinden biri cari açıktır. Cari açık bizim değişmez bir gündem maddemizdir. Burada da çok büyük bir ilerleme sağladık. Yıl sonunda yüzde 4’e indirdik, bugün yüzde 2’ler civarındayız. Bu yıl sonunda 1,7’ye kadar düşecek. Bu neyi getirecek. Dövize olan ihtiyacımız azalıyor, dış dünyadan borçlanma ihtiyacımız azalıyor. Bu da döviz piyasalarında istikrarı güçlendiren bir temel. Bunun yanında KKM gibi risklerimizi azaltmış durumdayız. Bugün geldiğimiz noktada 50 milyar doların altına gerilemiş durumda. Risk oluşturabilecek tüm unsurlarda Türkiye ciddi bir ilerleme kaydetti. Bu da risk primlerimizi düşürüyor, kredi notlarımızı artırıyor. Risk primlerinin düşmesi neden önemli, dışardan kamu ya da özel sektör olarak borçlandığınızda maliyetinizi direkt etkiliyor.

Özellikle sanayi teknoloji bakanlığımız bu konuda çok yoğun bir çalışma içinde. Son dönemde yeni bir strateji d0kümanı da yayınladık bu doğrudan yatırımlarla ilgili. Şu an baktığınızda Türkiye dünyada yüzde 1’e yakın bir paya sahip. Dünyada da yatırımlar azalmış durumda. Stratejimizde öngördüğümüz bu oranı 4-5 yıllık perspektifte yüzde 1,5’e yükseltmek. Sadece payımızı değil kalitesini de yükseltmek istiyoruz. Belli sektörler ve bölgeler belirledik. Ben inanıyorum ki burada teşvik programlarımız avans kredisi uyguladığımız programlar katkıda bulunacak. Üretimde ve ihracatta yüksek teknolojinin payını artıracak yatırımlara önem veriyoruz. Doğrudan yatırımların gelmesi biraz daha zaman alıyor ama makro istikrarımızı sağlamlaştırdıkça, özel stratejilerimizi hayata geçirdikçe yükselecektir. Performansımız da fena değil son 20 yılda 262 milyar dolar cezbetmişiz, doğrudan sermaye (2023 itibarıyla).”

İlginizi çekebilir!  TCMB Başkanı Erkan, Fed Başkanı Powell ile görüştü

İstihdam en önemli ekonomik göstergelerden biri. Son dönemlerde çok ciddi bir artış sağladığımızı ifade edebilirim. Geçen yılın ortalarından bugüne baktığımızda 1,1 milyonun üzerinde ilave istihdam oluşturmuşuz. Özellikle gençlerde ve kadınlarda istihdamın arttığını görüyoruz. OVP döneminde yıllık ortalama 758 bin ilave istihdam oluşturmayı hedefliyoruz. Bunu üretim ve ihracat odaklı bir büyümeyle yapacağız. Diğer taraftan yeni çalışma modellerini yaygınlaştırarak, eğitim sistemimiz ve işgücü piyasamız arasındaki örtüşmeyi güçlendirme çalışmalarıyla istihdama önemli katkılarda bulunacağımıza inanıyoruz.

Emekliler

Devletin emeklilik sistemi var. Orada bir değişiklik öngörülmüyor. Esas şemsiyemiz oradaki sistemi güçlendirmek. En büyük başarılarımızdan biri bu sosyal güvenlik şemsiyesini tüm topluma yaygınlaştırmamız. Kamunun buradaki katkısı devam edecek ama bunu tamamlayıcı neler yapılabilir diye baktığımızda BES dediğimiz sistemi geliştirdik. Diğerinin yerine ikame bir sistem değil. Bunun makro bir boyutu da var. Cari açık dediğimiz şey iç tasarruf oranıyla yatırım oranı arasındaki farktır. Bizim makro olarak en temel hedeflerimizden biri iç tasarruf oranlarını artırmak, yatırımlarımızı sağlıklı kaynaklarla finanse ederek cari açığımızı düşürmektir. Dolayısıyla bu sistemler çok önemli. Bu tür sistemleri geliştirmeye devam edeceğiz ama genel sistemimizden hiçbir şekilde geri adım atmadık.

Şu anda 16 milyonu aşkın emeklimiz var. Genç bir nüfusa sahip olduğumuz halde diğer ülkelerle karşılaştırınca oldukça yüksek. Elimizden gelen tüm imkanlarla emeklilerimizin yanındayız. Çok geniş bir nüfus olunca attığınız her adımın çok büyük maliyetler doğurduğunu bilmemiz gerekiyor. Bütçemizin imkanını sonuna kadar zorlayarak emeklilerimizin yanında olduk. Emeklilerimizi enflasyona ezdirmiyoruz hiçbir zaman. Dolayısıyla 2025’in Ocak ve Temmuz dönemlerinde de yine enflasyondaki gelişmelere bağlı olarak bu artışlar gerçekleştirilecek. Bu yıl, yüzde 41,5 enflasyon beklediğimiz bir yılda, bileşik olarak bunun 2 katı bir artış sağlamış olduk.

Bayram ikramiyesini de yine artırdık. Sosyal alanlarda da emeklilerimizin çeşitli imkanlara erişimi konusunda da çabamızı devam ettiriyoruz.”

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.