Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin açılışında konuşma yaptı. Bakan Şimşek, enflasyonla mücadele konusunda önemli mesajlar verdi. “Enflasyonu nasıl düşüreceğiz?” sorusuna Şimşek, “Enflasyonu sıkı para politikası, sıkı maliye politikası, gelirler politikası, yapısal dönüşüm ve verimlilik artışı ile düşüreceğiz. Sonuçları yılın 2. yarısında almaya başlayacağız” yanıtını verdi. Bakan Şimşek, dezenflasyon için ilave adımlar atılacağını da vurguladı.
Şimşek, “Ekonomide dengelenme başladı, programın çalıştığının en net göstergesi budur. Önümüzdeki çeyreklerde bu çok daha net ortaya çıkacak” diye konuştu.
Bakan Şimşek’in açıklamaları:
“Orta vadede büyümeyi olumlu etkileyecek yapay zeka kullanım beklentisi var. Yapısal reformlar da iki faktörü büyümeyi olumlu etkileyebilir. Türkiye’nin orta vadeli bir programı var. Bunun geçen eylül ayında açıkladık. Programımız çalışıyor. Arzulanan sonuçları veriyor. Programı güçlendireceğiz. Uygulamakta ve Türkiye’nin sorunlarını çözmekte kararlıyız. En büyük önceliğimiz fiyat istikrarı. Bu olmadan sürdürülebilir yüksek büyümeyi yakalamamız zor. Mali disiplin ve yan ürünü olarak da daha sürdürülebilir bir cari açık öngörüyoruz. Yapısal dönüşümü de bu program içeriyor. Nihai hedefimiz sağlıklı, sürdürülebilir yüksek büyümedir.
Neden fiyat istikrarı önemli? Makrofinansal istikrar ve öngörülebilirlik için, kaynakların etkin tahsisi, uzun vadeli finansmana erişim, sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılımı için fiyat istikrarı önemli.
“Dezenflasyonu Destekleyecek İlave Adımlar Atacağız”
Merkez Bankamızın dezenflasyon patikası var. 2023 Haziran ve 2024 Haziran dönemini hiç dezenflasyon dönemi olarak öngörmedik. Bunu geçiş dönemi olarak öngördük. Dezenflasyon bu yılın ikinci yarısında başlayacak. Dezenflasyona geçiş için normalleşme gerekiyordu para politikasında yeniden inşa gerekiyordu. Bunu şu anda başarmış durumdayız Merkez Bankamızın ifadesiyle. Para politikasının aktarım mekanizması gecikmeli çalışıyor. Önemli bir alan. Dezenflasyonu destekleyecek ilave adımlar atacağız. Bu adımlar maliye politikası ve yapısal reformlar alanında olacak. Dezenflasyon zaman alıyor. Enflasyonu düşürmek bütün dünyada bir süreç işidir. Enflasyonla mücadele bir süreç işidir. Zaman alıyor. Geçen sene bir çalışma yayınlandı. 56 ülkede 100 program incelendi. Orada diyor ki sonuç olarak, enflasyonun şok öncesi döneme dönmesi ortalama 3.4 yıl alıyor. Maliye politikasında deprem etkisini de göz ardı edemeyiz.
“Enflasyonu Nasıl Düşüreceğiz?”
Enflasyonu sıkı para politikası, sıkı maliye politikası, gelirler politikası, yapısal dönüşüm ve verimlilik artışı ile düşüreceğiz. Sonuçları yılın 2. yarısında almaya başlayacağız.
“Bunlar Bizim Basit Kurallarımız”
Bütçe açığı hiçbir şekilde milli gelire oranla yüzde 3’ü geçmeyecek. Borcun milli gelire oranı deprem etkisi dahil yüzde 35’i geçmeyecek. Bunlar bizim basit kurallarımız, hedeflerimiz. Bu çerçeveyi koruduğumuz ölçüde reformlar için mali alanlar oluşturacağız. Merkez Bankası’nın elini güçlendireceğiz. Orta vadede yapısal reformlar için mali alanlar oluşturacağız. Türkiye’nin genel anlamda borçluluk oranına baktığınız zaman gelişmekte olan ülkelerin ortalamasının yarısından az. Geçici olarak büyümede yavaşlama olabilir ama bizde hem büyüme potansiyeli güçlenecek hem de büyüme performansı çok güçlü şekilde seyretmeye devam edecektir.
“Büyüme Sorunumuz Yok”
Büyüme sorunumuz yok ama büyümenin kompozisyonunu değiştirmekte kararlıyız. Türkiye son 10 yılda ortalama 4.8 büyümüş. İyi bir performans. Kısa vadede büyüme yavaşlayabilir dezenflasyon sürecinde ama dezenflasyon yüksek büyümeyi sağlamanın da ön koşulu. Bunu geçici bir dönem olarak öngörüyoruz.
Rasyonel politikalar ve yapısal reformlar yatırımcı güvenini getirecek, bu başladı. Gelecek sene bu vakitlerde belki de çok daha farklı konuları konuşuyor olacağız.
Ekonomide dengelenme başladı, programın çalıştığının en net göstergesi budur. Önümüzdeki çeyreklerde bu çok daha net ortaya çıkacak.
Belli çevreler belli portföy tercihlerini pohpohladılar. Tercihlere saygılıyız ama ülkemizin dış kaynak erişimi artıyorken, o portföy tercihlerini pohpohlamak onların takdirinde. Şunu net söyleyeyim. Ocak-Mayıs dönemine göre Türkiye’de bankaların ve reel sektörün dış finansmana erişimi dramatik şekilde artmış durumda. 100 dolar borç ödediklerinde 96 dolar bulabiliyor bankalar. Bugün dış borç çevirme rasyosu bankalar için yüzde 150 civarına çıkmış, reel sektör için yüzde 120 civarına çıkmış. Bu da programın çalıştığını gösteriyor.