İletişim Başkanı Altun, makalesinde, 20. yüzyıl dünya tarihinin büyük savaşların, yıkımların ve türbülansların tarihi olduğunu belirtti.
Özellikle Avrupa’da siyasal, toplumsal ve iktisadi anlamda büyük yıkıma sebep olan II. Dünya Savaşı’nın, sonuçları itibarıyla en dramatik ve travmatik hadiselerden olduğunu, bu savaş sonrasında, Avrupa’nın inşası ve ekonomik kalkınmasını sağlamak için çok ciddi iş gücü ihtiyacı ortaya çıktığını anlatan İletişim Başkanı Altun, şöyle devam etti:
“Türkiye ve Avusturya arasındaki dostane ilişkilerin ekonomik, sosyal ve kültürel yakınlıkla pekişmesinde 15 Mayıs 1964 tarihinde imzalanan İş Gücü Anlaşması bir milat olarak kabul edilebilir. Her iki ülkenin de menfaatine olan anlaşmanın uygulanmaya başlaması Türk halkıyla Avusturya halkının hayatı paylaşmasının da ilk adımını oluşturmuştur.
Avusturya’ya giden Türkler, yeni bir sosyal ortamı, yeni bir kültürü, farklı çalışma alanlarını ve disiplinlerini tanıyarak ve bu yeni hayata uyum sağlayarak kendilerine kucak açan ülkenin kalkınmasına büyük katkıda bulunmuşlardır.”
“Bu hedef için çaba harcıyoruz”
Avrupa’da, II. Dünya Savaşı sonrası ihtiyaç duyduğu iş gücünü dışarıdan karşılayan ülkelerde, 2000’li yılların başından itibaren, farklı kültür ve inançları “öteki” olarak kodlayan ırkçı anlayışların rağbet görmeye başladığını aktaran İletişim Başkanı Altun, “Bugün İslamofobi gibi hastalıklı bir anlayışın bazı Batılı ülkelerde baskın görüş haline gelmesi üzücü bir durumdur.” değerlendirmesinde bulundu. İletişim Başkanı Altun, halklar arasında düşmanlık tohumları yerine dostluk ikliminin yeşertilmesini dünya barışı için olmazsa olmaz gördüklerini ve bu hedef için çaba harcadıklarını vurguladı.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, makalesinde şunları kaydetti:
“Bugün Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde bölgesel ve küresel alandaki rolüyle istikrarlaştırıcı bir güçtür. Tarihimizden aldığımız diplomasi yeteneğiyle, stratejik konumumuzla ve her ülkeyle kurduğumuz yapıcı ilişkilerle kriz alanlarına müdahil olarak çözüm yollarına kapı aralıyoruz. Türkiye siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilerinin yanı sıra kültürel ve sosyal etkileşimlerle de bölgede her geçen gün ağırlığını daha da hissettiriyor. Avusturya ile ilişkilerimize bu kapsamda büyük ehemmiyet veriyoruz.
Ayrıca 6 Şubat 2023’te yaşadığımız ve 15 milyona yakın insanımızı doğrudan etkileyen depremler üzerine Avusturya’nın gösterdiği desteği büyük şükranla hatırlatmak istiyorum.
Küresel arenada etkin bir aktör olarak Türkiye, Avusturya ile güçlü dostluk ilişkileri ile birlikte dünya barışı ve refahını sağlama yönünde inisiyatif almaktan kaçınmamıştır ve kaçınmayacaktır. Avusturya’yı dünya barışı ve refahı için mücadelede önemli bir müttefik olarak görüyoruz. Ülkelerimizin aynı amaç için birlikte hareket etmesi, bu mücadelenin başarıyla verilmesi için büyük bir imkândır.”