adem kılıç kapak 2025

Adem KILIÇ – 03 Mart 2025

 

Dünya özellikle son 5 yıl içerisinde hızlı gündemlerin ışığında yavaş yavaş küresel bir değişim yaşıyor ve yaşanan gelişmeler, 2.Dünya Savaşı sonrası kurulan “Batı ve diğerleri” yaklaşımının artık gerçekliğinin olmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Pandemi ile başlayan bu 5 yıllık süreç, ilk olarak ekonomiden, insan haklarına, sağlıktan demokrasiye kadar çok sayıda başlıkta Avrupa’nın ve genel anlamda Batı’nın defolarını ortaya çıkardı.

Pandemi döneminde dünya; İtalya’nın sipariş ettiği maskelere Çekya’nın, Almanya’nın sipariş ettiği maske ve ilaçlara ise ABD’nin el koyduğu haberlerini okurken, diğer yandan da Avrupa’ya uzanan ticaret koridorlarında yaşanan aksamalar nedeniyle yaşanan gıda savaşlarına ve hastanelerde yerlerde yatan hastalara ve cenazelere şahitlik etti.

Ancak bu kadar değildi.

Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Borrell’in; “Avrupa bir bahçedir, dünyanın geri kalanı ise bir ormandır’, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un ise “Afrikalılar bize teşekkür etmeli, Fransa olmasaydı bugün var olamazlardı” gibi açıklamaları, Batı’nın tarih boyunca sömürdükleri halkları aşağılayan kibrini de ayyuka çıkardı.

Ancak bu kadar da değildi.

Ukrayna ve Gazze savaşları, Batı’nın sözde insan hakları, demokrasi, uluslararası hukuk gibi her zaman sahiplendiği kavramlara karşı da nasıl ikiyüzlü bir yaklaşım sergilediğini ortaya çıkardı.

Zira; tüm bu kavramların Batı tarafından vitrinlerde pazarlanan, ancak Batı’nın çıkarlarına dokunduğu anda değersizleşen birer pazarlama ürünü olduğu net bir şekilde görüldü.

Gazze’de yüzde 70’i kadın ve çocuklardan oluşan 50 binden fazla insanın katledilmesine ve açık toprak işgaline rağmen, uluslararası hukuk rafa kaldırıldı, insan hakları yok sayıldı ve BM, Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi “kurallara dayalı küresel düzenin garantörü” olarak nitelendirilen kurumlar tamamen etkisiz hale getirildi.

İlginizi çekebilir!  Çaresiz Türkiye, Yaşar Güler ve ambassodorun hikayesi

Ve bu iki yüzlülükteki son tango ise Ukrayna konusunda yaşandı.

 

Vahşi Batı’nın “Güçlü olan haklıdır kuralı” ve Batı’nın gerçek yüzü

ABD Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’da kabul ettiği Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’e olan yaklaşımı, Batı’nın aslında sadece kendi çıkarları doğrultusunda Ukrayna’nın yanında olduğunu ve eğer bir çıkar elde edemeyecekse, gözlerinde ne Ukrayna’nın ne de Ukrayna halkının değerinin olmadığını net bir şekilde gösterdi.

Zira; ABD Başkanı Donald Trump Zelenskiy’i kabul ettiğinde görüşmenin konusu, ne ülkeden göç etmek zorunda kalan yaklaşık 12 milyon Ukraynalı sivil, ne de savaşta hayatını kaybeden 100 binden fazla Ukraynalı askerdi.

Konu sadece, ABD’nin Ukrayna’ya verdiği dolarlar ve Ukrayna’nın yeraltı kaynaklarını ABD’ye tahsis edip etmeyeceğiydi.

Yaşananlar, savaşın başından bu yana Ukrayna’ya desteğin aslında sadece “Avrupa’nın güvenliği için” olduğunu ve bunun için de Ukrayna ve Ukrayna halkının bir koz olarak kullanıldığını gözler önüne serdi.

Gazze’de yaşanan katliamlarda BM yapısını pervasızca devre dışı bırakan ABD’ye destek veren Avrupa ülkeleri ise ikinci bir şok yaşadı.

Çünkü bu defa BM’de Avrupalıları da şok eden bir gelişme yaşandı.

BM Genel Kurulu’nda, “Rusya’nın Ukrayna topraklarından tamamen çekilmesini” talep eden bir karar tasarısı 93 evet ve 18 ret oyu aldı. ABD ise ret veren 18 üye ülkeden birisiydi.

Yani Gazze savaşında ABD’nin BM’deki hukuksuzluklarına destek veren Avrupa ülkeleri, şimdi kendi güvenlikleri için vazgeçilmez olarak gördükleri Ukrayna konusunda aynı kaderi yaşadı ve hukukun ve adaletin herkese lazım olacağı gerçeği ile yüzleşti.

Küresel düzenin geri dönülmez dönüşümü

Tüm bu yaşananlar; “Vahşi Batı’nın” “Güçlü olan haklıdır” kuralını yani Batı’nın gerçek yüzünü yeniden ortaya çıkardı.

Gelinen noktada, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan sözde “kurallara dayalı küresel düzen” artık yerini, ilişkileri maliyet-fayda açısından değerlendiren yeni bir yaklaşıma bıraktı.

İlginizi çekebilir!  Fitch Ratings'ten Trump Yorumu

Türkiye’nin bu günleri çok önceden görerek yıllardır izlediği bağımsız politika stratejisi ve Batı eksenine bel bağlamayan güvenlik ve dış politika vizyonunun kıymeti ise şimdi çok daha iyi anlaşılıyor.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.