
Prof. Dr. Celalettin Yavuz, Güvenlik Politikaları Uzmanı – 24 Nisan 2025
Türkiye’nin hava savunmasındaki sıkıntıları giderek artıyor gibi. Önce ABD tarafından ortağı olduğu yeni nesil F-35 muharebe uçakları projesinden çıkartılarak mahrum kalan Türkiye, bu kez 4 ya da 4.5’uncu nesil muharebe uçağı tedariği için bulabileceği her fırsata sarıldı. Ancak 2019’dan beri hala muradına eremedi.
Türkiye’nin son çabalarından biri İngiltere-Almanya-İtalya ve İspanya ortak üretimi Eurofighter muharebe uçağı tedariği yönündeydi. Uzun bir süre ayak direyen Almanya da sonunda onay vermişken ve tam da uçakları alacağız darken İmamoğlu türbülansı, ekonomiye verdiği miyarlarca dolarlık hasar yetmezmiş gibi, bu uçakların tedarikine de engel olunca bu konu ele alındı.
Türkiye’nin Eksik Olan Muharebe Uçağı İhtiyacını Karşılama Çabaları
Türkiye, ABD’li uçak sanayii firmalarının ana yüklenici olduğu F-35 muharebe uçağı projesine TUSAŞ’la birlikte ortak olmuştu. İlk iki uçağın pilotları ABD’de eğitimlerini tamamlayıp uçaklar Türkiye’ye gönderilecek iken ABD Türkiye’ye uygulamaya başladığı yaptırım sonunda uçakları göndermedi. Hemen arkasından Türkiye’yi bu projeden de çıkardı. Türkiye’nin ödeme yapmış olduğu 1.5 milyar dolara yakın kaynak da iade edilmedi. Hatta Savunma Sanayii Başkanlığının üst düzey yöneticilerine de yaptırım uygulandı.
2019 yılında Trump yönetimi tarafından getirilen yaptırımın gerekçesi, o tarihlerde Türkiye’nin Rusya’dan satın almış olduğu S-400 uzun menzilli hava ve füze savunma sistemi idi. ABD, bu füze sistemi ile F-35’lerin birlikte kullanılması halinde F-35 savunma sistemlerinin Rusya tarafından keşfedileceği iddiasındaydı. Güya NATO erken ihbar sistemleri de deşifre olacakmış.
Türkiye ise o tarihlerde, ABD’den ve Avrupalı müttefiklerinden temin etmek istediği füzesavar silah sistemlerinin satışında sorun çıkarılması üzerine, muhtemeldir ki S-400’leri tedarikle bir bakıma denge politikası da izlemek istemişti. Öte yandan Türkiye’ye S-400 satın aldığı için F-35 vermeyen ABD, Hindistan’ın S-400 satın almasına herhangi bir itirazda bulunmadı. Hatta başkanlığının ilk döneminde Türkiye’ye F-35 satışını durduran ABD Başkanı Trump, Mart 2025 ayında Hindistan’a F-35 uçağı satma teklifinde bile bulundu. Yani Hindistan’da F-35 ve S-400’ün birlikte kullanılmasının NATO açısından bir sakıncası yokmuş!
Türkiye Ocak 2021’de başkanlığa başlayan Biden döneminde stokta mevcut 40 adet F-16 Blok 70 ve bu uçakları 4.5’uncu nesil haline getirebilecek 79 adet de modernizasyon kiti talep etti. Ekim 2021’de talep edilmesine rağmen uzunca bir süre Kongre’ye gönderilmeyen bu talep daha sonra Kongre’den de geçti ama Biden gitti, Trump geldi hala tedarikine başlanamadı. Bu gecikmede Yunanistan’ın bilinen ve muhtemelen de İsrail’in kapalı kapılar ardında belirttiği talebin olması kuvvetle muhtemeldir.
Türkiye bu arada Rusya dahil bir çok ülkeden ihtiyacı olan muharebe uçağı tedariği için araştırmalarını sürdürdü. F-16’lara ilaveten İngiltere-Almanya-İtalya ve İspanya ortak üretimi Eurofighter uçağı tedariği yoluna da gitti. Ancak ABD gibi 2019’dan itibaren Türkiye’ye silah ambargosu uygulayan Almanya onay vermemişti. Bölgesel ve küresel hareketliliğin Avrupa’da daha fazla hissedilmesi üzerine Ekim 2024 ayında Alman Şansölye Scholz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesinin ardından bu uçakların satışına onay vermişti. Bunun üzerine Milli Savunma Bakanı Güler de gereken müjdeli haberi Türk kamuoyu ile paylaşmıştı.
Ancak 19 Mart 2025’te İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu’nun yargılanmadan önce tutuklanmasını “Türk demokrasisine saldırı” olarak niteleyen Almanya, Eurofighter satış kararından 18 Nisan’da vazgeçti. Bu gelişme üzerine İngiltere ile Almanya arasında bir diplomatik sorun yaşandığı gibi, İmamoğlu da Almanya’dan satışa onay verilmesi ricasında bulundu. Ama bu çağrı dikkate alınıp alınmayacağı da İmamoğlu’nun ne zaman serbest kalacağı gibi bilinmemektedir.
Türkiye’nin 5’nci nesil muharebe uçağı ihtiyacının karşılanması maksadıyla yerli uçak sanayii de uzunca bir süredir başlattığı Milli Muharebe Uçağı Kaan’ı hizmete sokabilmek için de uğraşıyor. Kaan’ın ilki 21 Şubat 2024, ikincisi 6 Mayıs 2024’te gerçekleşen deneme uçuşları kısa süreli de olsa başarıyla gerçekleşti. Bu uçakların ilk 20 adedinin en erken 2028 yılında Hava Kuvvetlerine teslim edilebileceği öngörülmektedir. Üretim Türkiye’de TUSAŞ bünyesinde de olsa, motorları F-16 motorları olup ABD menşeilidir.
Türkiye’nin Acilen Muharebe (Savaş) Uçaklarına İhtiyacı Var
Türkiye, en azından Kaan seri üretime geçinceye kadar muharebe uçağı tedariki için büyük bir çaba içerisindedir. Bu çabalara bakılırsa bu alanda ihtiyacın had safhada olduğu anlaşılmaktadır.
Ülkelerin silahlı kuvvetlerinde mevcut harp silah ve araçlarının yaklaşık envanterini veren Military Balance dokumanının 2024 baskısına göre Türk Hava Kuvvetleri envanterinde 295 muharip uçak (F-4, F-16C/D), 9 keşif uçağı, 2 elektronik harp, 3 SIGINT, 4 erken ihbar (B-737), 7 tanker uçağı (KC-135R), 84 muhtelif nakliye uçağı, 174 çeşitli maksatlarla kullanılan uçak mevcuttu. Bunların kaçının yedek parça beklediği, geçen zaman içerisinde kaçının kullanım dışı kaldığı bilinmemektedir. Ancak Türkiye büyüklüğündeki bir coğrafyada ihtiyaç duyulan muharebe uçağı sayısının yeterli olduğunu, bu mevcutlarla bile söyleyebilmek mümkün değildir.
Öte yandan, mevcut F-16 uçakları da büyük ölçüde 4’ncü nesil muharebe uçaklarıdır. Oysa F-35’ler ve halen prototip (geliştirme) aşamasında ve ilkinin en erken 2028’de hizmete girebileceği açıklanan ilk Türk Milli Uçağı Kaan ise 5’nci nesil muharebe uçaklarıdır. Bunun anlamı, bu farklı nesil uçaklar hava-hava muharebesine girdiklerinde, sahip oldukları teknik kısıntılar sebebiyle F-16’ların F-35’leri önlemede başarı şansı düşüktür. Zaten bu maksatla F-35 üretim projesinde ortak olunmuştu.
Konuya biraz uzaktan bakanlar Türkiye’nin son yıllarda İHA ve SİHA ile yakın/orta mesafe hava ve füze savunma sistemleri üzerindeki gelişmeleri hatırlayarak, yeni nesil muharebe uçağı tedariği konusunu anlamakta güçlük çekebilirler.
Bilindiği üzere İHA ve SİHA’lar nispeten alçak süratte, dar alanlarda keşif ve gerektiğinde sınırlı cepane ile saldırı yapabilen hava araçlarıdır. Bu araçlarla düşman havalanlarını, limanlarını, cepaneliklerini, ekonomik değerlerine büyük ölçüde hasar yaratacak şekilde bombardıman edebilmek mümkün değildir. Türkiye’ye karşı gelen benzer bombardıman uçaklarına veya onları eskortlayan av uçaklarına karşı da kullanılamazlar.
Türkiye’de Rusya’dan alınan 32 S-400 SAM ile eski nesil Nike ve Hawk SAM ile Rapier nokta hava savunma füze sistemleri ile U/S topları, havadan havaya güdümlü füzeler, havadan yere atılan modern ve güdümlü mühimmat bulunmaktadır.
Bunlara ilaveten ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, TÜBİTAG SAGE başta olmak üzere Türk savunma sanayii tarafından üretilen yakın ve orta mesafe hava/füze savar sistemleri de mevcuttur. HİSAR O, GÖKDEMİR, GÖKSUR, GÖKER ve GÖKBERK ile SİPER hava ve füze savunma silah sistemleri de mevcutsa da, henüz Türk hava sahası bir “Demir Kubbe” gibi hava/füze savunmasına hazır hale gelememiştir. Bu savunma sistemi tamamlansa bile pilotsuz da olsa yeni nesil muharebe uçaklarına olan ihtiyaç devam edecektir.
Sonuç
Türk savunma sanayii 1974’ten itibareb başlattığı yerli üretim seferberliğinde önemli bir aşamaya kadar gelmiştir. Savunma Sanayii Başkanlığı’nın ifadesine göre Türk Silahlı Kuvvetlerinin harp silah ve araçları ile mühimmat ihtiyacının %80’ine yakını milli üretimdir.
F-35 modern muharebe uçağı projesinden çokartılan Türkiye, bir taraftan milli muharebe uçağı Kaan’ı ivedilikle hizmete sokmak için uğraşırken, bir taraftan da ABD’den F-16 70 ile modernizasyon kiti, Avrupa ülkelerinden de Eurofighter tedariki çabası içerisindedir. Ancak her iki girişim de şu ana kadar olumlu sonuçlanmamıştır.
“Demir Kubbe” benzeri bir hava savunma sistemi kararı alınmış olsa da halen mevcut olmadığından, geniş bir coğrafyaya sahip Türkiye’nin hava savunmasının sıkıntılı olabileceği de görülebilmektedir. Zaten bu sistem hizmete girse bile yeteri kadar caydırıcılık için de yeni nesil av ve av/bombardıman uçaklarına ihtiyaç olduğu açık ki, Türkiye bu arayış içerisindedir.
Dünyada jeopolitik kırılmaların yoğunlaştığı bu döneme ne yazık ki, daha önceki analizlerde paylaşmış olduğumuz gibi, ekonomik açıdan da uygun koşullara sahip değiliz. Bu durumda şovenist söylemlerle halkı galeyana getirmek yerine, akıl ve mantıkla hareket etmek önem kazanmaktadır. Zira Türkiye’nin son dönemlerde en azından söylem bazında gerilim yaşadığı ülkelerin etkisiyle ABD’den muharebe uçağı ve modernizasyon kiti tedariği bir süre daha bekletilecek gibidir. Özellikle muharip uçaklar açısından caydırıcılığın nispeten eksik olduğu böylesi durumlarda Strateji Uzmanı Sun Tzu’nun “En iyi savaş, ok dahi atmadan kazanılan savaştır!” sözü daha sık akla gelmelidir.
Sayın yazar,prof. Dr.Celalettin Yavuz bey,
Bu yazısında bence;Türkiye için,önemli bir konuya değinmiştir.
Anladığım kadarı ile Türkiyenin uçak sanayiine duyduğu ilgiyi,Atatürk dönemi ile başlatıp yazıdan beklenen pratik faydadan uzaklaşmaktan kaçınmıştır!..İhtimaldir ki; kendisine tahsis edilen yazı alanı da önemli etkenlerden biridir.
Bu yazıyı,çok önemli bularak Türk yetkilere de seslenmek isterim.
Vakıa; yazarımızın seslenmesi,ortadadır!..
Yani; şudur:
HİÇBİR MÜTTEFİKİN VERDİĞİ SÖZ,TÜRKİYE HALKINA MÜJDE OLARAK SUNULMAMALIDIR!..
Yazarımıza,teşekkür eder kolaylıklar dilerim…
Sayın Daldaban, her gelişmeyi Ataturk’ten beklersek tembel çocuklar gibi kalırız. Analiz, ne savunma sanayii, ne de havacılık sanayii tarihi uzerine… Turkiye’nin acilen muharebe uçağına ihtiyacı var ve 6 yıldır bekliyor…
Hava kuvvetleri hakkında detaylı bilgi edindim. Teşekkür ediyorum.
Amerika’nın dostluğunu geçtik, müttefik bile olmadığı kanaatini doğruladı.
Eksiklerimize üzülürken, yerli üretimin artması, sevindirici olmuştur.
Askeri ve strajik bilgilerinize fayfalandigimiz için tebrik ediyorum..Bilgi kılıçtan keskindir..
Teşekkürler Ahmet Bey. Yeni Whatsapp grubunuz hayırlı olsun.