adem kılıç kapak 2025

Adem KILIÇ – 18 Şubat 2025

 

Donald Trump başkan olarak Beyaz Saray’a yeniden dönmesinin ardından, sadece Kanada, Panama, Meksika gibi ABD’nin yakın çevresi değil, Avrupa’dan Ortadoğu’ya Pasifik’ten Arktik bölgesine kadar kadar neredeyse dünyadaki her bölge sismik sarsıntılar ile yüzleşiyor.

Bu bölgelerden birisi de şüphesiz olarak ABD’nin kendisini koşulsuz şartsız destekçi ve güvenlik garantörü olarak tanımladığı İsrail’in yer olduğu Orta Doğu bölgesi olarak ortaya çıktı.

Nitekim Trump, göreve geldikten kısa bir süre sonra, İsrail’in sözde ‘savunma kabiliyetlerini’ geliştirmek için ilk olarak 7.4 milyar dolarlık silah satışına onay verdi, ateşkes anlaşmasına rağmen Hamas’ı ‘cehennemi yaşatmakla’ tehdit etti ve İsrail’in işgalini meşrulaştıracak için Gazze’yi bir ‘Ortadoğu riviera’sına dönüştürme planını açıkladı.

Dahası Trump, İsrail’in güvenliği için gerekirse İran’ı ‘yok etmekle’ de tehdit ederek, İran’a karşı “tam baskı” politikasını içeren bir kararnameyi imzaladı.

Peki Trump’ın tüm bu tartışmalı adımları ve İsrail’deki aşırılıkçı Netanyahu yönetiminin Trump’tan aldığı cesaretle atacağı olası adımlar, bölgeyi daha büyük bir kaosa hatta daha da ilerisi ABD’nin de içerisinde olacağı büyük bir savaşa mı sürükleyecek?

 

“Güç yoluyla barış” stratejisi

Geride kalan bir ay içerisinde ABD tarafından atılan adımlar ve yeni başkanın kabinesine aldığı isimler, Trump’ın “güç yoluyla barış” stratejisini net bir şekilde ortaya koydu.

Trump’ın bu strateji doğrultusundaki tehditlerinin ise şimdiye kadar “uzlaşmacı karşılıklar” bulduğunu ve sonuca ulaştığını söyleyebiliriz.

Meksika, Trump’ın sınır güvenliği konusunda gümrük vergisi ile tehdidinin ardından, sınıra ilk aşamada 10 bin asker sevk ederek geri adım attı.

Kolombiya, Trump’ın göçmen krizi nedeniyle diplomatik ilişkilerin kısıtlanması ve gümrük vergisi tehdidinin ardından, ABD tarafından ülkeye gönderilecek olan göçmen uçaklarını kabul edeceğini açıklayarak geri adım attı.

Panama, Trump’ın Çin ile ilişkileri nedeniyle Panama Kanalı’nın geri alma tehdinin ardından Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Girişimi’nden çekilerek geri adım attı.

İlginizi çekebilir!  İHH Başkanı açıkladı: İncirlik'e kadar yürüyeceğiz

Grönland, Trump’ın adayı ele geçirme ya da satın alma tehdidlerinin ardından, ABD’nin ada üzerinde daha fazla askeri üs kurmasına izin vereceğini açıklayarak geri adım attı.

Son gelişme ise Rusya ve Ukrayna savaşında yaşandı.

Savaşın başladığı ilk günden itibaren topraklarının tamamını almadan savaşı bitirmeyeceklerini açıklayan Zelenskiy, Trump’ın yardımları kesme tehdinini ardından halihazırdaki saha gerçekliği üzerinden savaşı bitirebileceğini belirterek geri adım attı.

Dahası Trump’ın talebinin ardından, Ukrayna’nın yeraltı kaynaklarından ABD’ye 500 milyar dolarlık bir tahsis yapabileceğini açıkladı.

 

Ortadoğu’da da süreç “geri adımlar” mı olacak?

 Ortadoğu’da İran’a yönelik ilk dönemindeki “tam baskı” politikasını sürdürmek için yeniden bir kararname imzalayan Trump, kabinesine de özellikle İran konusunda şahin olarak tanımlanacak isimleri atadı.

Nitekim; Trump’ın Dışişleri Bakanı olarak atadığı Marco Rubio, Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atadığı Michael Waltz ve Hazine Bakanı olarak atadığı Scott Bessent gibi isimler, politik geçmişleri boyunca İran’ın nükleer faaliyetlerine ve Irak, Suriye ve Yemen’deki varlığına karşı sürekli olarak militarist bir tutum sergiledi.

Görünen o ki; önceki döneminde İran’ı caydırma konusunda kendisini başarısız bulan Trump, bu defa sadece ekonomik yaptırımlar ve diplomatik izolasyon yoluyla değil, “gerekirse” İsrail ile birlikte askeri adımlar da atabileceğini ortaya koymak istiyor.

Ancak şüphesiz buradaki kritik tetikleyici unsur İsrail. İsrail, 16 aydır devam eden ve her an bozulması için maksimum çaba sarfettiği ateşkes anlaşması ile duraklayan savaşı, çok cepheli bir hale dönüştürmeye yönelik provokatif bir strateji ile hareket etmeye devam ediyor.

Bölgedeki liderlerin acizliği de gerek İsrail’in işgalini gerekse de Trump’ın planlarının önünü açıyor.

Son Beyaz Saray ziyaretindeki mahkum tutumu ve Trump’ın Gazze’deki Filistinlileri topraklarından sürme girişimine karşı “çıkamayan” yaklaşımı ile bu konudaki en bariz örnek Ürdün Kralı Abdullah olarak görünüyor.

Ancak Kral Abdullah bu konuda tek örnek değil.

– Ekonomik kriz, ülkesine olası bir mülteci akımı tehdidi ve ABD ile ilişkileri arasına sıkışan Mısır lideri Abdülfettah es-Sisi,

İlginizi çekebilir!  Yunanistan Dışişleri Bakanı Gerapetritis’ten Zeytin Dalı (!)

– Ülkesinde meşru seçimlerle parlamentoda yer almasına rağmen Hizbullah konusunda ‘Washington’un adamı’ olarak tanımlanan Lübnan Cumhurbaşkanı Josep Avn,

-İsrail ile Abraham Anlaşmaları’nı imzalayan Bahreyn Kralı Hamad bin İsa el-Halife ve Birleşik Arap Emirlikleri lideri Muhammed bin Zayid,

-ABD ile “yakın ilişkiler” için 1 trilyon dolar yatırım teklif eden Suudi Arabistan lideri Muhammed bin Selman,

ve hatta geçtiğimiz günlerde hatta Filistinli şehit ailelerine maddi yardımı kesen Mahmud Abbas da ABD ve İsrail’in bölgedeki işgal planlarını kolaylaştırıyor.

Tüm bu liderlerin geri adımları ve mahkum, teslimiyetçi tutumları bölgedeki dengeleri ABD ve İsrail lehine çevirirken, Trump’ın tehditlerine karşı geri adım atmayan tek güç ise yine Hamas oldu.

Hamas, Trump’ın Gazze’yi bir “Ortadoğu Riviera”sına dönüştürme planına karşı dik duruşunu sürdüreceğini ve Trump’ın son olarak dile getirdiği “Gazze’yi cehenneme çevirme” tehdidine karşı geri adım atmayacağını açık bir şekilde dile getirdi.

 

Sonuç

Gelinen noktada; ABD’nin ve Batı’nın çıkarları üzerine inşa edilen, kendi çıkarlarını korumak adına oluşturdukları “kurallara dayalı düzenin” altındaki ikiyüzlü gerçeklik daha net bir şekilde ortaya çıktı.

Trump’ın dönüşü ile birlikte uluslararası düzenin gerçek yüzünün ortaya çıkışı ve “güçlünün haklı” olduğu yaklaşımı, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkı olmadan Ortadoğu’da yeni bir gerçeklik yaratmaya çalışıyor.

Önümüzdeki dönem şüphesiz olarak Trump’ın İsrail ile birlikte Ortadoğu’da yeni adımlar atacağı ve sözde “İsrail’in güvenliği” için başta İran ve Gazze olmak üzere, bölgeyi önce tehditlerle sonrasında da askeri adımlarla dizayn etmeye çalışacağı bir süreç olacak.

Ancak ne bu militarist yaklaşım, ne satın alınan liderler ne de sonu gelen bu küresel düzenin son çırpınışları, Filistin gerçeğini değiştiremeyecek.

Çünkü tarih, ölümün şehadet ve şeref sayıldığı, yaşamanın ise sadece mücadele için yapıldığı bir inancın asla mağlup edilemeyeceğini defalarca gösterdi ve yine gösterecek.

  1. Deniz Yıldız Özel dedi ki:

    Ooo süper yazı kim bu yazar?

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.