
Deniz İSTİKBAL – 24 Nisan 2025
TCMB Para Politikası Kurulu politika faizini yüzde 42,5’ten yüzde 46’ya yükseltti. Aynı hafta içerisinde Avrupa Merkez Bankası faizleri yüzde 2,5’ten yüzde 2,25’e düşürdü. Kanada Merkez Bankası da faizleri küresel belirsizlik ortamını öne sürerek sabit bıraktı. Diğer merkez bankalarına nazaran TCMB faizleri yükseltmeye tercih etti. Merkez Bankasının böyle bir karar almasının arkasında bir dizi kritik neden yer alıyor. En önemli neden Mart-Nisan aralığında fiyatların yukarıya doğru genel enflasyon görünümü bozacak şekilde çıkması. ABD Başkanı Trump’ın gümrük tarifelerini dünya geneline yayması da diğer önemli neden olarak söylenebilir. İstanbul merkezli başlatılan yolsuzluk operasyonları ise faiz artırım sürecinde etki gösteren diğer önemli bir etmen. Mart ayı içerisinde gecelik borç faiz verme oranını yükselten merkez bankası TL’de yaşanılan kısmi değer kaybını hızla telafi etti. Güne 37 seviyesinden başlayan ve 42’ye kadar yükselen dolar döviz kuru merkez bankasının müdahalesiyle 38 bandında denge kazandı. BİST İstanbul ise yaşanılan ulusal ve uluslararası karmaşadan negatif şekilde etkilenerek 2024’ün sonlarındaki seviyelerine geri çekildi. JP Morgan, Morgan Stanley ve diğer uluslararası kuruluşlar yolsuzluk operasyonları sonrası bir dizi açıklama ile merkez bankasının konumunu değerlendirdiler. Görece dengeli açıklamaların geldiğini söylemek mümkün. Ek olarak merkez bankasının ulusal veya uluslararası krizlere tepkisi ve süreç yönetimi başarılı şekilde son dönemde değerlendirilebilir.
Faiz Kararı Yatırımcı Güvenini Arttırdı
TCMB’nin faiz kararı da yukarıdaki perspektiften değerlendirildiğinde pozitif bir algı oluşturduğu görülmektedir. Faiz kararının ardından uluslararası finans kuruluşları TL pozisyonlarını yeniden açarken yatırımcıların Türk varlıklarına karşı ilgisinin arttığını söylemek mümkün. Özellikle Mart’ın ikinci haftasından itibaren hazine tahvillerinde yaşanılan haftalık 2 milyar doları aşan çıkışların ivme kaybettiği ve geri dönüşlerin başladığı anlaşılmaktadır. Benzer şekilde faiz kararı TCMB’nin bağımsız karar alabilme ve enflasyonla mücadelede kararlı olduğunu göstermesi açısından kritiktir. 2021-2023 döneminde yüksek enflasyona rağmen verilen düşük faiz ciddi şekilde fiyat istikrarına negatif yansımıştı. Haziran 2023’ten itibaren Mehmet Şimşek beyin öncülüğünde başlatılan rasyonel ekonomi politikalarına geri dönüş Türk ekonomisine karşı olan ön yargıların azalmasına ve öngörülebilirliğin artmasına katkı sunmuştu. Ulusal bir yolsuzluk operasyonu sonrası başlatılan negatif imaj çalışması ise mevcut kazanımları hedef almakta idi. Bunun önüne geçmek için atılan adımlar ve açıklamalar süreci tersine çevirmeyi başarırken uluslararası yatırımcıların güveni tazelenmiş oldu. Bu nedenle hazine tahvilleri başta olmak üzere Türk varlıklarına olan ilginin normal seyrine geri dönmesi ve enflasyonla mücadele sürecine katkı vermeyi sürdürmesi beklenmeli.
Türkiye’ye Yönelen Sermaye Girişi Artış Gösterdi
Haziran 2023-Nisan 2025 dönemi enflasyonla mücadele, rasyonel ekonomi politikalarına geri dönüş ve iktisadi normalleşme için önemli bir dönem. Küresel şartların dayattığı krizler ortamında Türkiye’nin en önemli pozitif tarafının da bu perspektif olduğu söylenebilir. Global ticari düzenin değişmeye başladığı bir dönemde en önemli alternatif ihracat pazarlarından biri olabilecek Türkiye fiyat istikrarına odaklı politikasıyla güven veriyor ve yabancı yatırımcıları kendine çekiyor. Bu nedenle Haziran 2023-Nisan 2025 döneminde Türkiye 20 milyar doların üzerinde doğrudan yabancı yatırımcı çekti. Turizm gelirleri artarken, yerleşiklerin TL’ye olan ilgisi eski dönemki seviyelerine geldi ve ülkeye ciddi anlamda döviz girişi sağlandı. Böylelikle TCMB Mayıs 2024’ten itibaren net rezervlerini uzun yıllar sonra pozitif seviyeye taşıdı. Net rezervler Martın başlarından 60 milyar doları aşarken toplam rezervler 170 milyar dolarlık tarihi rekoru kırdı. Merkez bankasındaki döviz rezervleri yabancı yatırımcı ilgisini daha fazla ülkeye çekti ve TL reel şekilde değerlenme gösterdi. TL’deki istikrar ve öngörülebilirlik enflasyon beklentilerinin kısmi şekilde düzelmesine neden oldu. 2025’te merkez bankasının yüzde 24’lük enflasyon tahmini bulunurken küresel şartlar mevcut beklentilere tehdit oluşturuyor. ABD’nin başlattığı ticari gümrük tarife oran yükseltmeleri korumacılık önlemlerini teşvik ediyor ve küresel ticaret azalma gösteriyor. Çin’e karşı aslında 2008’den itibaren artış gösteren ticari korumacılık günümüzde en üst pencereden yapılıyor ve Çin mallarına karşı alternatif pazarlar aranıyor.
Faiz Artışıyla Enflasyona Karşı Güçlü Adımlar Atılıyor
Merkez Bankasının faiz yükseltme kararı da küresel likidite koşullarını takip ediyor ve iktisadi faaliyetleri enflasyondaki belirsizliğe neden olmaması için dengelemeyi amaçlıyor. Para ve maliye politikalarının daha fazla eş güdüm halinde götürülmesiyle daha da olumlu bir şekilde ilerleyebilecek olan enflasyonla mücadele Türkiye’nin geleceği için büyük önem taşıyor. 2021-2025 döneminde meydana gelen yüksek enflasyon fiyat istikrarına zarar verirken dolar bazlı da fiyatların artmasına sebep oldu. Özellikle yabancılar açısından da hissedilmeye başlayan dolar bazlı yüksek fiyatlar Türk firmaların üretim ve ihracat kapasitesine zarar veriyor. Bu nedenle enflasyonun hızla tek haneye düşürülmesi ve fiyat istikrarının ivedilikle sağlanması gerekiyor. Bunun için TCMB faizleri artırma yoluyla sıkılaşma adımlarını kuvvetlendiriyor ve Para Politika Kurulu metninde ek sıkılaşma önlemlerine de başvurabileceğini vurguluyor. Enflasyonun ana eğiliminde yaşanılan gerilemenin sürmesi için faiz-kur-üretim dengesinin devamı ve enflasyon rakamlarının tek hanede istikrar kazanması önemli. Alt ve orta gelir gruplarının enflasyon nedeniyle yaşadığı zorlukların çözümü de enflasyonla mücadeleden geçiyor. Sonuç olarak TCMB kuruluşunun en temel görevi olan fiyat istikrarını sağlamak için elindeki en güçlü silahı yani faizi sahaya sürmüş vaziyette. 2025’in ikinci çeyreğinden itibaren yüzde 20’li rakamlara düşmesi beklenen enflasyonun 2026’ta da gündemden çıkması bu nedenle mümkün olabilir.