adem kılıç 800-563 son

Adem KILIÇ – 17 Mart 2025

Suriye’de on yılı aşkın süredir devam eden çatışmalar ve burada sahnelenen küresel rekabet, Suriye’nin yeni lideri Ahmet Eş Şara’nın son dönemde attığı olumlu adımlarla birlikte farklı bir düzleme doğru hızla ilerliyor.

Ahmed Eş Şara ve terör örgütü PKK-YPG militanlarından oluşan SDG arasında haftalar süren pazarlığın ardından, ABD’nin de baskısı ile grup, “özerk bir yapı olarak hareket etmekten vazgeçtiğini” belirterek, Suriye Ordusu’na entegre olmayı kabul eden bir anlaşmayı imzaladı.

Anlaşma ile ilgili şüphesiz çok sayıda boşluk ve güven problemi var. Üstelik anlaşmanın uygulama sürecinin 9 ay gibi uzun bir süreye yayılacak olması, şüphesiz olarak beraberinde provokasyonları ve terör örgütünün hayatta kalmak için “yeni bir çıkış” arama hamlelerine sahne olabilir.

İşte tam da bu noktada, kullanışlı bir aparat olarak onyıllardır bölgede kullanılan bu grubu kullanmak isteyecek ülkelerin adımlarını dikkatle takip etme gerekiyor.

Rusya ve İran’ın güç kaybettiği arenada, Trump yönetimindeki ABD’nin de eskiye nazaran biraz daha geri planda kalacağı bir sürece girildiği belirtilebilir.

Ancak son dönemde yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin başat aktör olduğu bir Suriye’nin özellikle İran ve İsrail nezdinde büyük bir tedirginlik yarattığını ortaya koyuyor.

Peki bundan sonra ne olabilir? İran ve İsrail Şam ve terör örgütü SDG arasındaki anlaşmanın hayata geçirileceği 9 aylık süreci nasıl provoke edebilir?

Türkiye’nin Suriye’deki etkisi ve kararlı stratejisi

Türkiye, Suriye iç savaşının başlamasından bu yana, sınır güvenliği, göç dalgalarının engellenmesi ve terörle mücadele konularında kararlı ve etkili bir politika izledi.

Gerektiğinde ABD, Rusya ve İran’a rağmen askeri harekat yapmaktan çekinmeyen Türkiye, gerektiğinde ise Astana sürecinde olduğu üzere diplomatik süreçlere önderlik ederek, dünyaya ders olacak bir stratejiyi hayata geçirdi.

Türkiye; 2016’dan bu yana gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı gibi askeri operasyonlarla, ABD ve Fransa gibi Batılı güçlerin Türkiye sınırında kurmak istediği bir terör devletine izin vermezken, aynı anda da Esed yönetiminin katliamlarına karşı hem uluslararası arenada hem de Arap Birliği, KİK ve Astana gibi yapılarda sesini yükselten neredeyse tek ülke olarak kayıtlara geçti.

İlginizi çekebilir!  Stresin Kıyısında Yürümek – Rabia Yavuz

Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki birçok bölgeyi terör örgütlerinden temizlerken bu alanlarda, Suriye halkının insani şartlarda yaşaması için şehirler inşa etti ve güvenliklerini garanti altına aldı.

Batı’nın elitleri sadece sözde insan hakları naraları atarken, Türkiye ise elini taşın altına sokarak, insan haklarının nasıl garanti altına alınacağını, hem kabul ettiği göçmenler hem de Suriye’de kurduğu güvenli bölgeler ve yaşam alanları ile dünyaya gösterdi.

Gelinen noktada ise Türkiye’nin artık tam anlamı ile başat aktör olduğu, Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve yeniden inşasına olan desteği, özellikle İsrail ve İran’ı rahatsız ediyor.

Zira hem İsrail hem de İran, istikrarlı bir Suriye’de etkin olamayacakları bir ortamı, yayılmacı hedeflerine karşı bir tehdit olarak görüyor.

Özellikle İsrail, Türkiye’nin Suriye’de genişleyen nüfuzunu, bu yayılmacı hedeflerine tehdit olarak görüyor ve Suriye’deki geçiş dönemini suistamal ederek Golan tepeleri ve ötesinde işgal faaliyetleri yürütüyor.

Ancak görünen o ki; İsrail için bu işgal de yeterli olmayacak. İsrail önce terör örgütü SDG üzerinden hemen ardından da Dürziler üzerinden yapmaya çalıştığı provokasyonlara devam edecek.

İsrail’in provokasyonları ve Türkiye’ye tepkisi

İsrail, Suriye iç savaşı boyunca, sözde İran destekli grupların etkisi nedeniyle Suriye’ye yüzlerce hava saldırısı düzenledi ve Eesd rejiminin devrilmesinin hemen ardından, Suriye ile 1974’te yapılan barış anlaşması gereğince resmen silahtan arındırılmış bölge olarak belirlenen alanları işgal etmeye başladı.

İsrail, Golan Tepeleri ve Hermon Dağı’nı aşarak, Şam’a 15 kilometre kadar yaklaştı ve sözde “güvenli bölge oluşturma” bahanesi ile Suriye topraklarındaki El Hamidiye, Samdaniye, Ofaniye, Kuneytire ve El Garbiyye gibi bir dizi Suriye kasabasını işgal etti.

İsrail ayrıca, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde oluşturduğu varlığını da bir denge unsuru olarak görüyor ve Türkiye’nin Suriye’deki etkisini sınırlandırmaya yönelik adımlar atıyor.

İlginizi çekebilir!  Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail'e Baskının Dozunu Yükseltiyoruz

Bunun için de kullanışlı aparat olan terör örgütleri PKK ve Suriye’deki uzantısı olan YPG üzerinden provokasyonlara imza atmaya çalışıyor.

Nitekim İsrail’in aşırı sağcı olarak nitelendirilen kabinesindeki isimler, SDG ve Süveyda bölgesinde bulunan Dürzi grupların Şam yönetimi ile entegrasyon anlaşmalarına rağmen, art arda sözde Kürt ve Dürzi grupların haklarından bahseden açıklamalara imza atıyor.

Bu da İsrail’in Suriye’nin güneyindeki işgali ile yetinmeyeceğini ve önümüzdeki 9 aylık süreci yeni provokasyonlar yapmak için kullanacağını net bir şekilde ortaya koyuyor.

İsrail’in, özellikle Suriye’nin güneyinde stratejik noktaları kontrol altına alma çabası, bölgede uzun vadeli bir İsrail varlığı oluşturma niyetinin de emaresi olarak görülüyor.

Sonuç

Türkiye, bölgedeki istikrarı sağlama, teröre karşı sınırlarını güvence altına alma ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruma stratejisi ile hareket ederken, İsrail ise Türkiye’nin bölgedeki artan etkisini sınırlandırmak ve yayılmacı politikalarını devam ettirmek hedefi ile istikrarsız bir Suriye hedefi ile hareket etmeye devam ediyor.

Zira güçlü bir Suriye ve bölgede daha da artan Türkiye etkisi, İsrail’in yayılmacı hedefleri üzerindeki en büyük etkilerden birisi olma potansiyeline sahip.

Nitekim geçtiğimiz günlerde, İtalya merkezli düşünce kuruluşlarından Aspen Institute’de yayınlanan bir analizde kullanılan; “Türkiye’nin Suriye’de uzun vadeli etkin aktör haline gelmesi, İsrail için İran’ın nükleer bombasından bile daha fazla korktuğu bir senaryoyu ortaya çıkarabilir.” ifadeleri de, gelinen noktanın İsrail için nasıl bir anlam ifade ettiğini adeta özetliyor.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.