
Fatih ÜNLÜ – 22 Şubat 2025
İlk yazımızda, bankacılık sisteminin ve kredi kullandıranların zaman içerisinde birçok sektörün gizli ortağına dönüştüğünü yazmıştık. “Gizli ortak olsa ne çıkar, ne mahzuru var? Parayı kısmen veya tümden onlar veriyor.” diyenler olabilir.
İlk yazımızda da belirttiğimiz üzere, buradaki sorun, risk almadan para kazanma dürtüsünde ve kredi olarak verilen paranın geri dönüşü çeşitli yöntemlerle teminat altına alındığı için de finanse edilen işlerin fizibilitesine gereken önemin verilmemesinde.
Ekonominin en önemli sacayaklarından olan finansman ağırlıklı olarak böyle bir mantık üzerine bina edilince, bunun ekonomide hem çok ciddi bir verimlilik sorununa hem de birçok haksız kazanca yol açacağını bankacılık sistemine en taraftar insanlar bile kabul edeceklerdir sanırım.
Anlaşılacağı üzere, biz bu eleştiriyi, tasarrufları toplayıp onları ekonomiye enjekte eden bir yapının varlığına değil, mevcut finans kurumlarının çoğunun genel işleyiş tarzına ve yaklaşımına yönelik olarak yapıyoruz. Yoksa doğru bir yaklaşımla devasa miktarlarda toplanmış ve ekonominin kullanımına hazır tasarruflar ve bunu organize eden yapılar toplum yararına inanılmaz yatırımlara ve örnek işlere vesile de olabilir.
Finansman İhtiyacı Nasıl Giderilebilir?
Pekâlâ, faize karışmadan finansman ihtiyacı nasıl giderilebilir? Bunun için geçmişte de uygulanmış makul, adaletli ve insanlığın hayrına birçok yöntem vardır. Biraz detaylı çalışılsa, daha ötesi de bulunabilir.
Bu yöntemlerin temelinde ortaklık yatar. Yüce Dinimiz dürüstçe yürütülen ortaklığı çok övmekte ve teşvik etmektedir. Bir kudsi hadis-i şerifte Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Biri arkadaşına hainlik etmediği müddetçe, Ben iki ortağın üçüncüsüyüm (onlara yardım eder ve onları korurum). Ama onlardan birisi diğerine hainlik ederse, ben aralarından çekilirim.” (Ebû Dâvûd, Büyu, 26)
Peygamber efendimizin de (s.a.v.) bir dönem çalışan veya ortak olarak ticaret yaptığını ve bunun da en güzel örneklerini verdiğini biliyoruz. İslam medeniyetinde de özellikle ilk dönemlerde ortaklık çok yaygın bir teşebbüs yöntemidir.
Bu çerçevede, müşareke, mudaraba, kâr ortaklığı gibi yöntemlerde bir taraf sermaye, diğer taraf ta emeğini, fikrini veya buluşunu ortaya koyup iştiraklerde bulunmuşlardır. Veya iki veya daha çok taraf sermayelerini birleştirip ortak bir girişim başlatmışlardır.
Bu tür yöntemlerde bütün taraflar bir sorumluluk alır. Neticede, sermaye sahibi parasını olur olmaz işlere değil iyi çalışılmış veya riskli bile olsa gelecek vaat eden işlere yatırır. Emeğini ve fikrini ortaya koyan kişi de emeği zayi olmasın diye tutacağını umduğu ve iyi çalıştığı alanlara girer. Her iki taraf ta riski azaltmak için fizibiliteye, işin karlılığına detaylı bakar. Dolayısıyla ekonomide verimli projeler, yatırımlar ve işler çoğalır ve üretilen gelir ve refah ta çok büyük ölçeklerde artar.
Yukarıda arz ettiğimiz, fizibiliteden ziyade paranın geri dönüşüne odaklanmış yaklaşımla bu yöntem arasında dağlar kadar fark vardır.
Bu açıdan özü yakalanabilirse, İslami finans ekonomiler için eşsiz bir çözüm alanı açar. İslami finans hem bir değere dayanması gerektiği için gerçek ekonomiyi finanse eder, hem de bahsettiğimiz ortak yatırım geleneğiyle ekonomilerde bir fizibilite devrimine yol açabilecek bir potansiyele sahiptir.
İslami finansın bu fonksiyonu görebilmesi için de mevcut finansman yöntemlerini farklı adlarla adapte etmekten kaçınıp, özündeki ve tarihindeki potansiyeli iyi değerlendirmesi ve mevcut ekonomik şartlarda İslam’ın ruhuna uygun yenilikçi yöntemler ve araçlar geliştirmesi ve ortaklığa, müdaraba ve müşarekeye daha çok önem vermesi gerekir. İslami finansın bunu şu an için ne kadar yapabildiği ayrı bir tartışma konusu.
Diğer yandan, bir kısmını bahsettiğimiz ortaklık yöntemlerinin mevcut finans sistemlerinde de yeni versiyonları vardır ama sistemin işleyişindeki etkileri çok sınırlıdır.
Sandıklar ve Kooperatifler
Yine ortaklığa dayayan sandık sistemi, kooperatifler, çok ortaklı şirketler de faize karışmadan finansman ihtiyacının giderilmesinde ciddi bir rol oynayabilir.
Ama bu tür girişimlerde ya art niyetten ya da işi bilmemekten kaynaklı zararların oluşmaması için işi en güzel şekilde idare edebilecek bu işe gönül vermiş insanların, idarecilerin mevcudiyeti ve etkin denetim mekanizmaları önem kazanır. İyi örneklerin nasıl işlediği, kötü örneklerin de nasıl battığı incelenerek doğru yöntemler bulunabilir ve denetleme sistemleri geliştirilebilir.
Kooperatif ve çok ortaklı şirket türü birlikteliklerde en temel avantaj birliğin gücüdür. Çünkü üretirken güçlüsün, büyük ölçeklerle maliyeti düşürebilirsin, AR-GE’ye, ürün tasarımına kaynak ayırabilirsin; alırken güçlüsün, toptan alabilirsin, ucuz ve kaliteli girdiye ulaşabilirsin; satarken de güçlüsün, en uygun pazarı bulabilirsin, zaten üye sayın da çoksa birçok ürünün için hazır bir alıcı kitlesi de vardır. Samimiyet ve ehliyet varsa, çok ortaklı girişimlerde müthiş bir bereket ve sinerji de oluşur.
Bu avantajların ötesi de vardır ama tekrar tekrar vurgulamakta mahzur yok, bu tür yapıların başarısındaki en hayati konu dürüstlük, liyakat, samimiyet, iyi yönetim ve denetimdir.
Süreç Kolay mı?
Faizin bu kadar yaygınlaşmış olduğu bir sistemde sürecin kolay olduğunu söyleme durumunda değiliz ama zor da diyemeyiz. Çünkü fıtri olan tabiatı itibarıyla kolaydır. Neticede, bir husus Allah’ın kesin emri ise imkân olduğu anda uygulanmalıdır. Bunu yaparken de işin sonucu olan göstergelere değil tabiatıyla işin mekanizmalarına öncelik verilmelidir.
Şüphesiz faizsiz alanların oluşturulması toplumsal düzeyde -yukarıda birkaç örneğini verdiğimiz ortaklık türlerinin yaygınlaştırılması dâhil- bir altyapı ve yoğun bir çalışma sürecini gerektiriyor.
“Nas’ın Faziletine Dair” başlıklı yazımızda da kısmen değindiğimiz gibi, doğru alternatiflerin ve alanların oluşturulması hayati öneme sahip.
Ben şahsen kişisel düzeyde faizden elden geldiğince uzak durmak ve temiz alternatiflerin oluşmasına katkıda bulunmak gereğine inananlardanım. Allah eksiklerimizi affetsin.
Mevcut finans mimarisinde faizden başka sorunlar da vardır şüphesiz. Örneğin, halktan toplanan banka kaynaklarını kendi veya yakını şirketlere kullandırılarak Bankaların boşaltılması veya temelde cüzi gerçek bir değere dayansa bile talebin şişirilmesiyle devasa ve sonunda çökmesi kaçınılmaz meblağlara ulaşan bazı türev ürünler ve manipülatif hareketler… Bunlar ve benzerleri de finans piyasalarında ara ara yaşanan ama detaylarıyla işin uzmanlarının anlatabileceği riskler…
Özetle şunu söyleyebiliriz, gerçek bir değere dayanmayan tüm araçlar zamanla menfi bir servet transferi yöntemine dönüşebilir. Ve denetim yeterli değilse, para hırsının insana neler yaptırabileceğini ancak görünce inanabiliriz. Bir bankanın boşaltılması şüphesiz büyük bir sahtekârlık ve dolandırıcılık örneğidir. Zamanla bu gibi riskleri azaltmak ve süreci kişilerin insafına bırakmamak için sistemler de ciddi önlemler almışlardır.
Sonuç
Yazımızın faizle ilgili tüm sorunları halletmek gibi bir iddiası yok ama bu konudaki bazı temel dinamiklere değinebildiysek, bu bize yeter.
Allah’ın bütün emir ve yasakları gibi faizin haram kılınmasının da şüphesiz birçok hikmetleri vardır. Yazdıklarımız bunlara bir değini mahiyetindeydi. Neticede, Mehmet Güneş kardeşimizle bu konuda yaptığımız sohbette de geçtiği üzere, “Hüküm Allah’ın hükmü olduğu için güzeldir. Emre Allah’ın emri olduğu için tabi olunmalıdır.” Biz buna bidayette iman etmişiz. Ve hükümlerin, ahkâmın ve emirlerin güzelliğini, hikmetlerini ve uygulanma şartlarını anlamak ta bize düşer. Ama anlayabildiğimizi nihai nokta sanmadan. Çünkü Allah’ın hikmeti sınırsızdır. Çünkü belki yarın yeni hikmetlere vakıf olacağızdır…
Sermayenin aşırı güçlenmesi ve bunun oluşturduğu riskler konusunu bir sonraki yazımıza bırakarak bugünkü yazımızı burada bitirelim.
Allah’a emanet olun.